17 Mayıs 2025

Şubat 3, Melike Kılıç

ile izdiham

Durdurdu zamanı tuzlu sularla 
Sonra beni beklettiği o sandıktan çıkardı
Karanlığın yeğlendiği bahçeler gördüm
Sırtım duvarda yüzüm dünyaya dönük
Kimseyle beraber ağlamadım
Ve kimse eşlik etmedi yaşlarıma
Dondu kanım.


Ben sana hep sevgilim
Unuturum kendimi hatırlatmayı
Sen es geçmezsin.
Unuturum bir odanın orta yerinde, bir kilimin üstünde
Yaş bir çimentoya sarılır gibi sarıldım sana. 
Kaldın orada.

Bir ândı, tüm ruhuma üflenmişken, 
Özlemden mahçup olmak diye bir cümle kurdum.
Neden utanmalıyım özlemekten arka bahçeleri
Bir çiğ gibi düşmüyor ki bu serinlik yüzüme.

Ben senin ilk hücrenim
Bak bölündüğümüzde buldun.
İlk huzmesiyim bu dünyanın,
Anneni yırttığında doğdum.

Ben senin her şeyinim bu gök odasında
Böylece sakınma bu omzu, kirpiklerimi kıvıran
Sakınma, ışıktan saklandığım o göğsü
Burası bir kan havuzu, ilk kadın ya da son adam
Biz o kökleri aşarız çünkü.

Çünkü ben bir gemi görürüm, Nuh’a ait. 
Bir adem, benim.
Bir de dolap var, sığmıyor odalara.

Süslü bir günlüktü yüzüm
Yırttın.
Bense kırdım kalbini sıkılmadı canım;
Şehirler yıktım, caddeler yaptım, otoyollar 
Korkak alışmamış elim parçaladım kollarını.

Sen benim koğuşlarımdasın
Uçabilmek en güzel zannın.
Kim izin verecek atmaya seni,
Kırarak çıkmaya kalksan kabuğunu.
Kim bırakacak tuttuğu o gülleri öylece bir yerlere.

Ben yeni şubatı çiçeklerle karşıladım
Anlamsız bağlar, anlamlı kopuşlarla
İçimde neye uğradığını bilmeyen o sevinç 
Neye dönüşeceğini anlamadı bekliyor hâlâ.
Yok oldu o Şubat’ın 13’ünde. Bir gölde. 

Kar içindeyken görülmeyen,
Karanlık içindeyken görülmeyen,
Kan içindeyken görülmeyen,
Bir türlü görülmeyen o gölde,
Boğdular onu Şubat’ın 13’üydü.
Ateşler yandı, müstakil evler boşaldı.
Şubat’tı boğdular onu, 14’üydü unuttum.
Ay aktı boynuma, ışığından kaçıyorum. 
Ellerim dalgaları yalar gibi geziyor.
İrkiliyorum, dirseklerime değen bir hava,
Resmedebilsem çağın klasiği olurduk
Ama manzara postmodern
Kopuyor hikâye.

Melike Kılıç

Melike Kılıç
İZDİHAM