3 Haziran 2024

Fatih Yerli, Birikmiş Olanın Taşımı

ile izdihamdergi

İnsan, bir canlılık belirtisi olarak her an duygularıyla var oluyor, başka bir anlatımla belki de duygular insanı her an yeniden yaratan bir töz gibi. Büyümek, olgunlaşmak, ihtiyarlamak şu fani Dünya üzerinde yaşıyor olmamızla alakalı olduğu gibi, Dünya’nın bizim içimizdeki varlığıyla da öylesine ilişik. Birbiri üzerine biriken duyguların bir toplamıyla anlam buluyor hislerimiz nihayetinde. Çöl değildir insan çünkü, yeşerebilme ve kuruyabilme potansiyeli taşıyan topraktır ve benliği daha önce içinde yeşermiş, kurumuş, doğmuş ve ölmüş tonlarca duyguyla dopdoludur. Dolayısıyla duygular başıboş bir sayfa halinde aktarılamaz ötekine. Bir kitaba aittir onlar ve mektup bu ifadenin en sarih halini almasını sağlayan formdur belki de iki insan arasındaki iletişimde. Bunu etimolojik bir ilhamla olduğu kadar hayat içerisinde yakınımıza ve uzağımıza düşmüş insanlarla kurduğumuz anlık iletişimin yüzeyselliğinden okuyorum. Sms iletişimi bir duygunun demlenemeden içimizden çıkıp çiğ ve renksiz biçimlerle karşıya geçmesini sağlıyor. Oysa mektup yazmak bir ruhun taşım noktasına yaklaştığında dökülebilmesidir. Anılar, düşünceler ve duygular anlık etkilerinden kurtulup bütüne temas ederler önce insanın içinde, sonra kalbin sessiz odasında neşeyle, sızıyla ve zarafetle beklerler. Kokular ve tatlar birbirine karışır, geçmişin tortuları kıpraşır, tohumlar suya ulaşır, ölmüş olan hücreler gömülür toprağa ve ruhun gebeliği sancıyla tanışır. Şu yaşadığımız hız çağı ruhun ceninlerini kürtaj odalarında harcatıyor oysa. Ne acı. Saklanmış, yırtılmış, buruşturulup atılmış ve yakılmışlar da dâhil olmak üzere, ruhunda bir mektubu büyütebilecek cesaret ve derinliğe bir sabır şövalyesi gibi sahip çıkanlaraysa ne mutlu.  

İZDİHAM