Ümit Aydın, Bi’bıkkınlığımız Var Herhalde
peşimi bırakın diye bağırıyordum bir eşiktim nihayetinde sarı bir kovan gibi sırıtıyordum herkesin sarı olduğu kovanların arasında peşimi bırakın, lütfen yanılmıyorsam on sekizinci yüzyılın sonlarıydı […]
peşimi bırakın diye bağırıyordum bir eşiktim nihayetinde sarı bir kovan gibi sırıtıyordum herkesin sarı olduğu kovanların arasında peşimi bırakın, lütfen yanılmıyorsam on sekizinci yüzyılın sonlarıydı […]
uzay çağındayız ey şair sen ki daha çözemedin yağmurun ipliklerini bir çiçek açıp durdukça ses hızını katmerleyen sen tanrı misafiri olacağın eski çağları özledin endişelendin […]
Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam Sana uzun heceli bir kent vereceğim Girilince kapıları yitecek ve boş! Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler Öldükten sonra […]
ve toma ve shortland ve iett otobüsü ve kumanyasında bir elma eksik çıktığı için geceye bıçak bilemek zorunda kalan suça ve suçluya inancını diri tutan […]
insanın yatağında nehre dönüştüğü çocukluğunun kangrene sardığı vakit hınçla bölüyor elindeki ekmeği yedi kişi oturulan sofrada ağlamak çünkü yelkenleri doldurmuyor naylonun damıtılıp kalp yapıldığı bir […]
Kış çetin geçerdi usta efil efil yağardı karHer çıtırtı bir kabus gibi takılırdı kulağımıza Çocuktuk kahramandık sıcak yataklarımızda Ama güneşle birlikte göle uyanırdı kardeşlerim O […]
beni unutma aşk yalnızlığın ikizkardeşidir. kule yıkıldı mı anılar kalır bu avluda, gözyaşı hariç o çamurdan çarmıhın yerini değiştirme zamanıdır. içimdeki tutkal tenime yapışan bir […]
gece kim çıkıp geldiyse yağmur yağdı ıslandım odadan odaya koştum uzak bir kenti hatırlıyor gibiyim aklımda sokaklar caddeler evler kapı önlerinde hoparlörler ölümden mi söz […]
sessizliğinde gecenin saklanmış çocuklar var uçurum kenarında yürüyen korkmuş ama illâ yürüyen korkmuş ama vazgeçmemiş gözleri kandil gibi yanan bir kedi ve kokusu kedinin sisin […]
İşlerin iyi diyorlar Roza, Cafer ve Bob, her şey tıkırında Dünyayı soğurup avuçlarına akıyor bak aşüfte Londra Ağzın kulaklarında, dolup taşıyor işte obur kasaların Güzel […]
I gençtim şiire hevesim vardı büyük sözlerden utanmıyordum henüz alnım kırış kırıştı daha o yaşta bir nalbant çırağı kadar sıkıntılıydım atların toynaklarını yonta yonta çöl […]
Senin anladığın dilden bir gül değilim Ağlak bir rengim ağlak bir tabure Topluma anlatamadığım bir ben varım içimde Susmaya başlarsam yanacak olan ben Kavuşmayı içine […]
Fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum. Kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı dünya, inanılmayacak kadar […]
Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak […]
İsmet Özel’ e. Gayrıya nikahla peydahlanmak hevesi vurur beni ve içerimde bir temaşa yaratır huzur bir cenaze töreninde karşıma çıkar da yumruğumu haybeye savurmak istenci […]
Şükrü Erbaş / Kar Yağışı Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım Kararan kalabalıklardan süzdüm ışığını. Akşamüstleriyle boyadım vazgeçen ağzını Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız Salkımsöğütlerden […]
Sokakların ne manası var bir gece yarısı Pencere artlarına sıkışan hayaller karşısında Kalmış mıdır o utangaç hayallerimizden Teselli edilmeye veya Kendimizi kandırmaya yetecek kadar Gelmemiş […]
Sarı buğdaylar gibi eskidikçe solan yüzün İzini unuttuğun evin dar köşesinde Yangınsın Bir kez uzaklaşsan dönecek adresin yok Ağlama, Umulur ki pişman olurlar Sırtında tek […]
Pek az buluşmalarımızın her dakikasını bir tecelli olarak kutladık. Tüm dünyada bir biz. Bir kuştan daha cüretkâr ve daha yeğni Sersemlemiş bir tayf gibi merdivenlerden […]
bu bahçem son bahçe bu son ekmeğim yediğim bu viranede Allah’ım öğrendim giden gitmiştir acı kalır ölünün tuttuğu son kişiye başında tekbiiir demiştir büyük büyük […]
Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor; Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Her adımda bir engel var, salmıyor, Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Mümkün […]
ultrasonda kızımı görüyorum, poz veriyor benim artık bir kızım var, dank aslında ters çevir dünyayı benim artık kızım da var dank.. aslında düz çevir dünyayı […]
ben yanağında kristal çiziği olanlara meftun oldum hep rabb dedim.. rabb..! ey..! o en güzel iç çekiş.. sanırım fazlaca sıkıyor o kalbimi avuçlarını biraz gevşetmeyeceksen […]
Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize. Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden İtler bile gülecek kimsesizliğimize. Gidiyorum: gönlümde acısı […]
Jerzy Kosinski geldi benimle ölüm beğendik pazardan bir kaçını giydik ben giydim üstüme biri olmadı çıkar o iyi ölüm değil bu daha iyi dedi başıma […]
Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. Orhan Veli İZDİHAM
kafa şairlerin ayak izlerinden, evet izlerinden milim taşmadan, evet taşmadan tek sıra uygun adım yürürler. sesleri değil sescikleri beyinleri değil beyincikleri birbirlerinin enselerinde erimiştir. hey! […]
neydik biz, neydi bu ısrarlı uyku. ve ne zaman toplanmıştı bu esrarlı cemiyet. tebeşirle önümüze çekilen bu şerit, hangi sabahın kıyısında durduracaktı bizleri. bir […]
baba önce evinde ölür kendiliğinden ölsün diye alınmış tedbirler yetmeyince evden kaçarak ölür babalar ama eve sığınan babalar daha çok ölürler de hiç eskimez onların […]
çok fazla çok az ya da çok geç çok şişman çok zayıf ya da çok kötü kahkaha ya da gözyaşı ya da kusursuz kayıtsızlık nefret […]
Öyle bir gömleğin yok dese de annem Oturdum hatıralarımın başına Üst üste istiflenmiş Bir aşkın kalın ince günleri Ritimsiz kahkahalar, yarım notalar Belki bir delilik […]
anne, bana çay koyma. ben ruslarla birlikte sıcak denizlere iniyorum. ve indikçe patates soyuyorum, hani bir zamanlar eldiven diktiğin titrek ellerimle. ya, burada her şey […]
I. beklemek tütünden beterdir bıraktım penceremin nûru ağaçları kestiler diye kar, diye boşluk, diye ağladım bu ıstırabın kulağına ezanı sen oku dilsizse de geçmişin […]
Hiç iyileşmeyecek yaraların şairidir Celan. Bizi yiyip bitiren sancıların şiirini yazmak ona düştü. Taşıyamayacağına karar verdi bir gün; düşündü, düşündü, düşündü: atıverdi kendini. Seine Nehri ve […]
nerden çıktın karşıma böyle sitare efsaneler dökülüyor gülüşlerinden kirpiklerin yüreğime batıyor telaşlı bir kalabalığın ortasında ayak üstü konuşuyoruz nedim’in nigehban nergisleri gibi üstümüzde bütün nazarlar […]
Öğle vakitleri; benim ser-i mezarım murdar ettiğim hayat yorganların altında Hep böyle uyanıp çenemi yuvarlıyorum Hacminden taşan bir karanlık var. Canlı ve ölmeyecekmiş gibi duran […]
Yaslan duvara ölüm daha çok küçüksün ağzında emzirdiğin aşk kekeme duvarlarda ceylan göğsünü parçalamış gülüyor Kapat kepenkleri Üşüyoruz harbin en kıskaç yerinde Çocuklar mürettebat olmuş […]
güneş katlanıp dürüldüğünde hiçbir işe yaramayacak ne çok şey bilmem senin ne çok şey bilmen, siyaset sanat edebiyat bıçkın sesler, hamasi kelimeler, en çok da […]
Seç Ben seni seçtim, sen de Ya göğsüm üzerine Ya da şiir defterlerim üzerinde ölümü seç! Ya aşkı ya da aşksızlığı seç Seçmessen korkaksın. Orta […]
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git… Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git! Yavrusunun […]