Fatih Selvi, Kısaca Üst Kurmaca
1-Üstkurmaca, yazarın da metne dâhil olarak yeri geldiğinde metinde neler yapacağını, neler yapmayı denediğini açık ettiği, olay örgüsünün zaman zaman sekteye uğratıldığı, başı sonu belirsiz, ‘’lineer ilerlemeyen bir kurgu içinde kurgu’’ şeklinde formalize edilebilecek edebi tekniğe denir.
Kökeninin Don Kişot’a kadar indiği söylenir fakat olgun, sistematik ilk örneği A.Gide’nin Kalpazanlar’ında görülür(1925), modern zamanlarda icat edilmesine rağmen post modern bir teknik olarak kabul görür.
Bir örnek verecek kafalarda netleştirelim:
‘’Bugün bir roman yazmaya karar verdim sayın okur ve işin aslı buna pek de hevesim yok, mecburiyetler diyelim. Zamanı gelince öğrenirsiniz sebebini. Bundan dolayı biraz yardımınız olmadan bu işin yürümeyeceğini söyleyerek yazmaya koyulacağım. Birkaç ismi aklınızda tutmakla işe başlayın. Yaramaz O Kardeşler’i tanıyorsunuzdur, geçen sene yazdığım kitabın dengesiz tipleri. Bunlardan küçüğü Alyoşa ile geçen gün bayram namazında karşılaştık. Kilise yerine camiye girmiş şaşkın, çıkmaya da utanmış…’’
Üstkurmaca eserde okur metne dâhil edildiği hissine kapılır, heyecanlanır, dikkati artar. Metin bölünemez, parçalanamaz dokusunu yitirmiş, gözenekli bir hale gelmiştir. Okur tekinsiz bir yerde dolaştığını, zeminin bir anda ayağının altından kayabileceğini, her türlü sürprize hazırlıklı olması gerektiğini düşünür. Böyle de olur. Yazar şaşırtıcı işlere girişir, metni eğer büker, kendi kuyruğuna bağlar. Eserin sonu bazen ucu açık kalır.
Üstkurmaca işinin ehli bir yazar tarafından icra edildiğinde oldukça keyifli, kendi içinde prototip bir özgünlüğe sahip olabilir. İyi üstkurmacalar daha sakin tekniklerle yazılmış iyi metinlere göre çok daha akılda kalıcı ve çarpıcıdır.
Üstkurmaca eserlerin bu heyecan uyandıran özelliklerine rağmen yazarlar ve okurlar tarafından fazla tercih edilmemesinin sebeplerini de sayalım.
1-Klasik okuru dikkat anlamında yorar. Yazar okura ekstra yük bindirmiştir.
2-Yazar bilinçli olarak eserinin temposunu zedelemiştir, ne kadar usta olursa olsun, ‘’su gibi aksın’’ okuru bu işten hoşlanmaz.
3-Yazarı üstkurmacada bekleyen en büyük risk ‘’ukala yazar ‘’damgası yemektir. Okur tarafından ‘’geveze, gösteriş meraklısı’’ olarak görülmesi an meselesidir, o sallantılı köprüde yürümek daha fazla ustalık gerektirir.
4-Ütkurmacada kurgu çok fazla ön plana çıkar, öyle ki yazar kurgusuyla meydan okurken onun altında kalmak riskini yaşar. Okur ‘’Madem o kadar iddialısın, kurgusal zayıflıklarına toleransım sıfır,’’ der. Yazar için de fazladan dikkat ve mesai gerektirir.
Üstkurmaca doğal oyunsuluğuyla post modern edebiyat tarafından kullanıma yine de çok uygun. Kural tanımazlığı yönünden ve kendi içinde üslup varyasyonlarına çok açık yapısı dolayısıyla post modern edebiyat miadını doldursa bile bizimle kalacak gibi görünüyor.
Öykü formlarına sızan üstkurmacalara Türkiye’de de rastlamak mümkün. Üstkurmacanın romandaki yorucu etkisinden kısalığıyla kurtulabilecek öykü, fikrimce post modern yazarlar için bereketli bir kapı olabilir.
İZDİHAM