Sena Parlar, Mobil Veriyi Kapat Beş Duyunu Aç
İnsanoğlu 7 G ile tüm dünyaya bağlanırken, kalbiyle bağlantısının kopacağını hesaba katmamıştı.
İnsanı hayatta tutan şey sosyal ağları değil kalpten kurduğu bağlardır.
Görünür olduğun kadar varsın düsturunu direten bir çağın tam ortasındayız.
Ekran ışıkları söndüğünde herkes kendi kuyusunun yalnızlığına çekilmekte.
Kış gecesi üzerine örttüğü soğuk yorgan misali gerçekliğiyle çarpılmakta.
Milyonlarca takipçi…
Takipçi sayısı arttıkça ona yetişen yalnızlığının buhranlı el kaldırışı…
Yüzbinlerce beğeni…
Kavramlar suni ama hisler hakiki.
Bir başınalık.
Yıllardır aynı mahallede yaşadığı simayı dahi tanımıyor insanlık.
Çünkü bir kez bile başını kaldırıp bakmadı yüzüne.
Selam vermedi.
Bir yüze bakmaktan ziyade onu heyecanlandıran başka bir şey vardı: Bildirim sesi…
Mahremiyetin üzerine açılan spot ışıkları ve onları izlemeye bağımlı milyonlar…
İsmine profil denilen parçalanmış kişilikler.
Kafa önde, omuzlar düşük, parmak sürekli ekran kaydıradursun…
Oysa kayan gençliği, hayatı ve hatta anları…
Sosyal medya skoru bilinmez ispat yarışlarında hezimete uğrayan benliklerle dolu.
Toplu ruhlar mezarlığı adeta.
Öyle ya insan ikna olmadığı şeylerin ispatına çabalar.
Duruş bozukluklarının yanında kişilik bozuklukları da cabası…
Nur topu gibi sendromlarımız oldu: FOMO
Fear Of Missing Out…
Anlamı sosyal medyada olanı biteni kaçırma korkusu…
İnternet bağımlılığı odalarında yaşanılan artış ürkütücü seviyede.
Yeşilay YEDAM kanalıyla olaya el atıyor.
Bireyin algısı öyle bir hal alıyor ki sanal dünyasında aldığı beğeniler bir süre sonra ona yetmiyor.
Takdir edilme isteği, tatminsizlik, kaygı bozukluğu, öfke ve endişe…
Sorunlu ruh halinden sorunsuz davranışlar beklemek de olmuyor.
Beş duyusu kapalı ama mobil verisi açık insan, hastalıkların kucağındadır.
Modern insan imajinativ kişilikler kiralar her gün bir başka mekanda.
Verdiği para kahveye değil satın aldığı imajadır.
Peki o kahvenin ne kadar tadına varmıştır?
Sanal bir dünya sosyal medya ama gerçekliğin tam ortasında.
Kah birilerinin kalemi kırılıyor, kah çıkışı veriliyor.
İtibar cellatlığı en popüler meslek dalı.
Son sözleri bile dinlenmiyor artık mahkumların.
Kalemi kırmak için tetikte bekleyen eller,
Tabureye son tekmeyi vurmak koşturan ayaklarla dolu etraf.
Havada uçuşan yargılar kimi isabet alırsa…
Pek de bir önemi yok.
Kelimelerin vicdanı yok doğru, ama yazan ellerin?
İnsan ötekinin hayatının pikselini büyüttükçe kendi hayatından uzaklaştı.
Sosyal medya içi izdiham dışı tenha insanlar yarattı.
Aynı evin içerisinde fakat birbirinden km’lerce uzak aile bireyleri…
Herkesin dört duvarı artık kurduğu sanal dünyasıydı.
Birey bu dünyasında özgür ve bağımsızdır.
Çünkü kendi elleriyle inşaa etmişti, ilmek ilmek…
Tayin edilmemiş takdir etmişti.
Yüz yüze konuşmak erdemi yerini klavye arkasındaki gizli delikanlılığa bıraktı.
İdealler ve hayaller zaman rüzgarında savruluyor.
Zaman işliyor ancak sen hep aynı yerdesin.
Ötekinin dünyasında, komşunun eğlencesinde, diğerinin acısında…
Peki sen nerdesin?
En son ne zaman kendine uğradın?
Kaygılarından koşar adım sosyal medyana kaçarken korkularına bir adım daha yaklaştın.
Sanal dünyandan sana kalan hazin bir duygu: adı depresyon…
Sesime kulak ver.
Mobil verini kapa ama beş duyunu aç…
İZDİHAM
Yazarın yüreğine sağlık çağımızın en güncel sorunlarına çok güzel bir bakış açısı ile değinilmiş tebrik ediyorum
Yazarın yüreğine sağlık, tebrik ediyorum