12 Temmuz 2020

Mahmud Derviş, Mural

ile izdiham

İşte adın /
dedi bir kadın
ve gözden kayboldu beyazlığının koridorunda.
İşte adın, iyice ezberle adını!
Bir harf üzerinde bile tartışmaya girme
Aldırma kabile sancaklarına
Dost ol adının yatay biçimiyle
Sına onu ölülerle ve dirilerle
Doğru telaffuz için alıştırma yap yabancılarla
ve yaz onu mağaranın bir kayası üzerine
Ey adım: Benimle birlikte büyüyeceksin
Sen beni taşıyacaksın, ben de seni
Zira yabancı kardeşidir yabancının
Baştan çıkaracağız dişiyi
neylere adanan bir ünlü harfle
Ey adım: Şimdi neredeyiz?
Söyle: Nedir şimdi yarın nedir?
Nedir zaman mekân nedir?
Eski nedir yeni nedir?

Bir gün ne istersek o olacağız

Ne yolculuk başladı ne de yol bitti
Ne arifler kavuştu gurbetlerine
ne de garipler hikmetlerine
Bildiğimiz tek çiçek dağ laleleri
O halde en yükseğine gidelim muralların:
Şiirimin toğrağı yeşil ve yüksek
Şiirimin toprağı Allah’ın kelamı
Ve ben uzağım uzak
Bu şafak vakti

Her rüzgârda takılıyor bir kadın şairine:
– Al bana hediye ettiğin tarafı
kırılan tarafı al
kadınlığımı geri ver bana
Benden geriye kalan yalnızca tefekkürdür
gölün kırışıklıklarını. Al benden yarınımı
dünü getir ve yalnız bırak bizi birlikte
Bir şey yok senden sonra gidecek
dönecek bir şey yok

– Şiiri de al istersen
Senden başka bir şeyim yok onda
“Ben”ini al. Sürgünü tamamlayacağım
ellerinin kumrulara bıraktığı mektuplarla.
Öyleyse hangisi “ben”im ikimizden?
Bir yıldız düşecek söz ile yazı arasına
Anı efkârını yayacak: Doğduk
kılıç ile zurna çağında
İncir ve kaktüs arasında. Ölüm daha yavaştı.
Daha açık. Bir mütareke vardı gelip geçenler arasında
nehrin ağzında. Şimdi ise,
elektronik düğme çalışıyor bir başına.
Kulak vermiyor hiçbir katil kurbanlarına
ve okumuyor şehit vasiyetini.

Hangi rüzgârdan geldin?
Sen bana yaranın adını söyle,
Ben de sana söyleyeyim
iki kez kaybolacağımız yolları!
Acı veriyor bana her bir nabız atışı
ve beni mitolojik bir zamana götürüyor.
Kanım acıtıyor beni
Tuz acıtıyor
ve şah damarım…

Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin

Mahmud Derviş
İZDİHAM