30 Ağustos 2021

Fahri Tuna: Konu ve Kişilerin Kalbime Yansıyan İz düşümleri Yazdıklarım

ile izdiham

FAHRİ TUNA KİMDİR ?

1959’da Sakarya’da doğdu. İTÜ SMF’den Endüstri mühendisi olarak mezun oldu. 25 yıl kamuda çalıştıktan sonra kültür sanat yöneticiliğinden emekliye ayrıldı. GAP’ta ve Balkanlar’da vali kültür sanat danışmanı, İstanbul Kültür A.Ş.’de yayın kurulu üyesi olarak görev yaptı. İzlenim, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Dergâh, Ay Vakti, Hece, Hece-Öykü, Irmak, Ihlamur, Çalı, Balkan Türküsü, Şehir ve Kültür, Kültür Ajanda, Mahalle Mektebi, Edebiyat Ortamı dergilerinde, portre ve denemeleriyle göründü. Irmak (132 sayı), Abbara (4 sayı) ve Balkan Türküsü (8 sayı) kültür sanat dergilerinin genel yayın yönetmenliklerini yürüttü. TYB Üyesi, hâlen TYB Sakarya Şubesi Başkanı. TÜGED 2010 “Yılın Kültür Adamı” ve TYB 2011 “Yılın Şehir Kitabı Yazarı” ödüllerine değer bulundu. GAP, Mardin, Edirne, Bulgaristan, Çankırı, Adapazarı, Bolu, Kocaeli, Aksaray, Manisa, Mersin ve İstanbul’da yazarlık üzerine dersler verdi, yazar okulları yönetti. Yayımlanmış portre kitapları: Akşamın Aydınlığında Portreler (2010), Yaşa’yan Portreler (2015), Kırk Güzel İnsan (2017), Osmanlı Medeniyetinin İzinde 40 Şehir Portresi (2019).

Merve Turgut:

Kitap kapaklarında, çeşitli mecmualarda Fahri Tuna’dan bahsediliyor ve okuyoruz. Bu bilgilerin dışında siz bize Tuna’yı nasıl takdim edersiniz?

Okuyan düşünen karınca kararınca yazan bir adam. Hem dışa açık hem içe açık bir karakter. Kıskançlığı hiç olmayan, merhametli, samimi bir vatandaş. Biraz da ümmidir. Mühendis olmasına rağmen hesaptan anlamaz. Hesabî değil hasbî biridir. Kendinden şikâyetçi, çevresiyle uyumlu, iyimser bir adam. Seyahati seven, yeni portreler, yeni şehirler tanımayı arzu eden, biraz da maceraperest bir kalem. Genç yeteneklerin önünü açmak için gayret sarf eden tecrübeli bir yazar amca diyelim. (İnsanın kendisine ayna tutması ne zormuş. İlk defa yaşıyorum bunu.)

Merve Turgut:

Mühendislikten edebiyata (yazarlığa), sert bir geçiş yapmak hayatınıza ne(ler) değiştirdi?

Sert değil yumuşak bir geçiş oldu benimkisi. Mühendisliğim devam ederken yazarlığım gelişti. Önce çok mühendis – az yazardım, gitgide çok yazar – az mühendis oldum. Bu arada aramızda kalsın, ben yazarlığımda, en çok da portre yazarlığımda mühendisliğimden çok yararlanıyorum. Biraz dikkatli okurlar bunu sık sık söylüyorlar zaten. Ama Türkiye’de yazarlarımızın yüzde sekseni edebiyat kökenli değil. Ben de onlardan biriyim. Bunun avantajları ve dezavantajları var.

Merve Turgut:

Kaç kitabınız var? Kitaplarınızı bize birer cümle ile özetler misiniz?

Yedisi biyografi dördü portre biri otobiyografi biri söyleşi… On üç edebiyat kitabım var diyelim. Araştırmaları saymıyorum. Portreleri söyleyeyim: 2010’da Akşamın Aydınlığında Portreler yayımlandı. 2015’de Yaşa’yan Portreler. 2017’de Anadolu ve Rumeli’den iyilik ve merhamet abidesi karakterleri anlattığım Kırk Güzel İnsan, 2019’da 23’ü Anadolu’dan 15’i Rumeli’den diğer ikisi de Asya’dan (Kudüs ve Yemen) şehirleri anlattığım ‘Osmanlı Medeniyetinin İzinde 40 Şehir Portresi.’ Ülkemizde 40’lı yaşlarını yaşayan Güray Süngü’den Mukadder Gemici’ye, Aykut Ertuğrul’dan Ayşe Ünüvar’a, Selçuk Küpçük’ten Ayşe Sevim’e… yazdığım birçok şair ve yazarın portresinden oluşan Kırk’lanmış Portreler de yolda inşallah.

Merve Turgut:

Siz yıllarca kitaplar, dergiler ve yayınevleri bünyesinde bulunan bir yazarımızsınız. İki bin yirmi bir yılı, öncesi ve sonrası için bakmak gerekirse yazarlık, dergicilik ve yayıncılık ne yönde gelişip ilerliyor?

Yazar sayısı, kitap sayısı, dergi sayısı hızla artıyor. Bu olumlu bir gelişme. Ancak nitelik açısından aynı şeyi söyleyebilmek pek mümkün değil. Yetenekli gencimiz çok da gelişmeleri zaman alıyor. Hemen usta olunmuyor. Öte yandan ülke nüfusumuza paralel olarak okur sayısı artmıyor. Edebiyatta dijitalleşme yani e-kitabın yaygınlaşması da yazılı edebiyatı geriye doğru götürüyor. Ben her şeye rağmen umutluyum. Çok iyi kalemler de geliyor geriden. 

Merve Turgut:

Teknoloji ve bilimin gelişmesi ile birlikte bilginin internette parmak uçlarımızda dolaşmasını, okumak ve okunmak yönünden nasıl değerlendirirsiniz?

Bilgiye kolay ulaşım, – gözlemlerime göre – edebiyatı pek de olumlu etkilemiyor. İnsanımız gün boyu yüzlerce mesaj cümle haber duyuru cıngıl ile karşı karşıya. Sosyal medya allameliği ve sosyal medya körlüğü diyebileceğimiz iki olumsuz olgu oluşuyor kanaatimce. İyi, nitelikli okur olmak, en az yazar olmak kadar, hatta daha fazla önemlidir. Cep telefonundan, internetten düzeyli okur olunabileceğini düşünmüyorum. Bilimsel açıdan farklı olabilir; ona bir şey diyemeyeceğim.

Merve Turgut:

Yılın Kültür Adamı ve Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Şehir Kitabı Yazarı ödüllerine değer bulundunuz. Bu değerlere ve başarıya giden yolu nasıl anlatırsınız?

Edebiyatı ve hayatı sevmek, yaptığım işi ciddiye almak, daima ileriye ve yeniliğe yönelmek, ödüllerin yolu diye düşünüyorum. Bir de ödül beklemeden üretmek okumak yazmak… Hesapsız olmak. Beklentisizlik iyidir.

Merve Turgut:

Deneme nedir, bu türe başlamanız nasıl oldu?

Bütün edebî türlerin bileşkesi. Bu bakımdan da en zoru. Bilmeden en zora talip olmuşuz. Okuyup bir şeyler karalıyordum. İyi bir Cemil Meriç okuruydum. İyi deneme kitapları okuyordum. Öte yandan otuzuma giriyordum. Yazdıklarımı Yedi İklim, Türk Edebiyatı, İzlenim, Ülke gibi ulusal dergilerde yayımlamaya başladım. Meğer yazdıklarım en çok denemeye benziyormuş. Otuz sene sonra da geriye en çok deneme ve portre yazarlığı unvanı kaldı üstümde, galiba. 

Merve Turgut:

Portre nedir? Ülkemizde portrecilik ne durumda?

Bir kişinin fiziki ve karakteristik özelliklerini kelimelerle tanımlama yöntemi. Beş on cümleyle birini özetleme işi. Denemeye de çok yakın bir tür. En son yazdığım iki portrenin başlığını söyleyeyim burada, örnek olması için:Aykut Ertuğrul; Keyfekader Öykülerin Postnişini’ ve ‘Zeynep Arkan; Ellerinden Öpülesi Kederlerin Şairi.’ Batıda çok gelişmiş, bizde ise maalesef en az gelişmiş edebiyat türü portre. Düşünün Türk edebiyatında portre yazan yirmi beş kadar yazar, en fazla da kırk kadar portre kitabı var.

Merve Turgut:

Denemelerinizin ve portrelerinizin yapı taşlarını neler oluşturuyor?

Bana göre iyi metnin özelliklerinin başında samimiyet ve adalet geliyor. Sonra da özgün bir Türkçe ve özgün bir üslup. Deneme ve portrelerin olmazsa olmazı şiirsel bir dil. Tabii ki çok iyi bir gözlem ve analiz de. Bunun için de başta tarih olmak üzere sosyoloji psikoloji bilimlerini iyi bilmek gerekiyor. Ben iyi bir deneme ve portre yazarı mıyım? Bu soruya cevap veremem. Nitelikli okurlar ve yazar dostlar cevap verebilir ancak. Sınıfı geçebilmişsem mutlu olurum. İnsanı insanla insanca yazmaya çabalıyorum sadece.

Merve Turgut:

Yurt içinde ve yurt dışında şehirleri gezmek ve onların portrelerini yazmak nasıl ortaya çıktı?

Seyahat etmeyi, yeni şehirleri tanımayı çok seven biriyim öncelikle. O şehirlerin ruhuna dokunmayı, o şehirleri yaşamayı da. İyi bir gözlemciyseniz, iyi bir Türkçeniz ve kıvrak bir kaleminiz varsa her şeyi yazabilirsiniz, insan, şehir kurum… fark etmez. Mehmet Kamil Berse öncülüğünde 86 sayıdır aylık olarak yayımlanan Şehir ve Kültür Dergisi var. Orada benim de yazmamı istedi dostlar. 80 sayıdır orada her ay düzenli olarak bir şehir portresi yazıyorum şükür. 2021 Ağustos sayısında Tırnova şehri yayımlandı, Eylül’de ise Kırıkkale yayımlanacak.

Merve Turgut:

Portrelerini yazdığınız şehirleri ve kişileri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Biri şehir, biri iyilik/ihsan portresi, ikisi de şair yazar sanatçı portresi olmak üzere, düzenli olarak her ay dört portre yazıyorum senelerdir. Onları nasıl mı seçiyorum? Çok şaşıracaksınız ama onları ben seçmiyorum, onlar bana kendilerini yazdırıyorlar. O ay içerisinde yazmam gereken kişiler bir şekilde beni arıyorlar, gündemime giriyorlar. Ama onları yazacağımdan/yazdığımdan hiç haberleri olmuyor. Yayımlanınca görüyorlar. Şu ana kadar seksen şehir, seksen kadar merhamet ve iyiliğiyle öne çıkan karakter, yüz elli kadar sanatçı ve yazar portreleri yazmak kısmet oldu. Ünlü – ünsüz, üç yüzün üzerinde yani yazdığım kişi ve şehir sayısı. Hayatımda ‘benim portremi yazar mısın’ diyen hiç kimseyi yazmadım. Yazmam. Kalbimin terazisinde tartılıp özgül ağırlığı yüksek olan kişi ve şehirleri yazıyorum sadece. Sevdiklerimin kalbime ve kalemime yansıyan iz düşümleri yazdıklarım.

Merve Turgut:

Şehir portreleri ve İnsan portreleri?

İkisi de zevkli. Hem farklı hem ortak yönleri var. Ben kalbime dokunan şehirleri ve hayatıma dokunan iyi insanları yazmaya çalışıyorum. İkisi de mutluluk verici. Bize düşen iyiyi güzeli ve merhameti çoğaltmak. Benim de gayretim bu yönde.

Merve Turgut:

Herkes yazabilir mi? Yazmak bir yetenek işi midir yoksa geliştirilebilir mi?

Hayır. Kırık yıllık okur – yazarlık serüvenimin bana öğrettiği hakikat şudur: Yazarlığın üçte ikisi yani yüzde 67’si yetenektir. Yeteneğiniz yoksa yazar olamazsınız. Beş bin kitap okusanız da olamazsınız. Okuyarak yazar olunamaz ama okumadan hiç olunamaz. Kalan yüzde 33’ün, – benim kanaatime göre – üçte biri yani yüzde 11’i okumak (ki yazarlık kursları nitelikli okumaya girmektedir bence), yüzde 11’i yaşamak, kalan yüzde 11’i ise iyi gözlemciliktir. Yeteneğiniz varsa zamanla gelişir, geliştirir, kendi özgün üslup ve farklı tarzınızı bulursunuz. Bulmalısınız da. Cemil Meriç ‘her kemâl yeni’ diyor ya hani. Tam da o hesap.

Merve Turgut:

“Büyük mimarlar eserleriyle şehirlerin şiirini yazarlar, büyük şairler de mısralarıyla şiirin şehrâyinini.” Sözünüzü bize izah eder misiniz?

Yeterince açık değil mi zaten. Bir şehirdeki her güzel mimari eser, bir tarafıyla o şehrin şiiridir aslında. Bir medeniyet dört temel üzerine bina ediliyor: Edebiyat, güzel sanatlar, musiki, mimari. Bunların dördü de birbiriyle yakın akraba. Sinan’ın Süleymaniye’sinde muhteşem bir mimari kadar, nefis şiir vezinleri, şahane bir musiki ve inanılmaz uyumlu bir görsel geometri var. Her şey iç içe. İyi bir şairin, dizeleriyle, mimari musiki ve güzel sanatlar anlamında da şehrâyinler ortaya koyduğuna sahiden inananlardanım.  

Merve Turgut:

İzdiham sözcüğü size ne çağrıştırıyor?

Sosyal medyadan takip ediyorum İzdiham’ı. Edebiyatı çok estetize ederek çıkarıyorlar. Kutluyorum. Çağrışımlarına gelince. Karga. (Benim evimin çatısına yerleşmiş bir çift karga var. Yıllardır geçinip gidiyoruz komşu komşu.) Çok severim kargaları. Kuşlar âleminin mühendisleridir onlar. Sonra Hepimiz ölecek ya tayız mottosu. Kapaktaki bir dize veya bir söz. Kapaktaki yarı karakalem portre fotoğrafları. Sonra Asaf Halet Çelebi. (Benim de müstearım Asaf Meriç’tir bu arada.) Seviyorum İzdiham’ı ben. İzdiham’ın haberi yok ama bundan. (Eyvah, oldu mu yoksa şimdi.)  

Merve Turgut:

Bugün dünyanın sonu olsa son sözünüz ne olurdu?

Dolu dolu yaşadım. İnsanca. Pişman değilim. Şükrederek gidiyorum olabilirdi.

Muhteşem  6’lı

En sevdiğiniz sözcük? Muhabbet (içinde hem edebiyat hem sevi var zira.)

En sevdiğiniz yazar\şair? En az on kişi var. İlla da bir isim istiyorsanız, Sezai Karakoç.

En sevdiğiniz kitap\şiir? Kitap Bu Ülke (Cemil Meriç), şiir Kaldırımlar (Necip Fazıl).

En sevdiğiniz sanatçı\şarkı? Sanatçı: Neşet Ertaş,

Segâh Şarkı: Dönülmez akşamın ufkundayız                                                                                 (Yahya Kemâl/Münir Nurettin)

En sevdiğiniz şehir\ülke? Filibe (Bulgaristan) / Karadağ

En son ne için mutlu oldunuz? 1999 Depreminde anne babasını kaybeden ve kendisi 17 saat sonra enkazdan çıkarılan bir öksüz ve yetimin, geçtiğimiz günlerde bir kamu kurumunda işe başlayışına şahit ve vesile olmak.

İzdiham

Röportaj: Merve Turgut