Ahmet Erhan, Bir Baba İçin
Odamın ışığı yanıyor bütün gece Ellerimi dizlerime koyup, ikibüklüm bir olağandışılık arayarak Gördüğüm, duyduğum her şeyde Öylece oturuyorum: Güneş parmaklarını sürünceye dek Koyu bir karanlığa […]
Odamın ışığı yanıyor bütün gece Ellerimi dizlerime koyup, ikibüklüm bir olağandışılık arayarak Gördüğüm, duyduğum her şeyde Öylece oturuyorum: Güneş parmaklarını sürünceye dek Koyu bir karanlığa […]
Babama Hangi dilde seni sevsem sabah inkılap olur boynum vurulur şehrin orta yerinde çarmıha bulaşır ellerim İsa’nın ellerinde Nemrut dağında çürümeye terkedilen tanrılar gibi çaresiz, […]
Ben daha iyi yenileyim diye Hafriyat kamyonları dolaşıyor şehirde Noterler daha geç kapanıyor Karaköy köprüsü uçmayı çoktan unutmuş Reji’den dönerken bizim mahalleye Ayşe’nin allıksız yanakları […]
ahir zaman imamı aldığı reytingle muktedir ve ben beklerken dualarla gelmeni tutukluğunu dilediğim hayatın âtılı olmayı istemem etiketin yarısını bulamadım henüz meşrubat kutusunda adını gökten […]
bıraksalar, gözleri önünde dünyanın aşka duracak kadınlar imzasız senetler gibi yetim bir ömrün kapısını aralayıp usulca önce ilan, sonra aşk budur artık yürürlükteki kanun eskir […]
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta […]
burada her dünyanın en ucunda zayıf bir tiksintiyim kalkıp gitsem bile bir serüven yok ki bağrına içli bir sessizlikle bassın beni burada yasal kötülükler kavrarken […]
Ben oraya koymuştum, almışlar, Arasına sıkışık saatlerin. Çıkarır bakardım kimseler yokken; Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar. Kışken ilkyaz, sularımda açardı; Buzlu dağlar gerisine kaçıracak ne […]
Ayaklarımızı bağlayıp iplere Kendi kendimizi astık çocukluğumuzdan Yakup ve ben -yakın arkadaş değiliz- Tahtadan kuşlar yontar,üflerdim uçsunlar diye Yakup kurbağaları dinler, ben karanlığı severdim Etrafımızı […]
doktorum panik atak diyor ensemdeki iğnelere ter bezlerim avuçlarıma saldırıyor hadi bunları zannediyorum, hadi diyelim hiçbiri yok bir küçük zanaks, günde bir defa ativan hadi […]
mutluluk orada bir yerde miydi ben mi görmedim gündüz sefasının bir adı da kahkaha çiçeği kahvenin telvesinde ev özlemi kalırmış ne oluyorsa perdeler kapandıktan sonra […]
gün biterken yanaklarında gölgeler soğur biraz sonra bilemem hangi sevgiyi kovar kokusu yorgunluğun içindeki yağı akıtır ahşap bir kapı alnımızda aldanış ömrün ırmaklarından yavaş yavaş […]
Pusula ben doğduğumda çocukları delirmesin diye anneler hasan dağıttılar o kadar çok baktım ki uzağa öldüğüme inanmadılar bir gün dünyanın sonunda oturdum aklım bir kuş […]
Omuzlarında intihar etmiş mor elbisen Acını çoğaltır da durur gövdeme doğru Sen; iki kızın ve bir oğlun göğsünde Tel örgülere astın iç edilen insanlığımızı Kameralar […]
1. Cüsseli babalar büyük soğuklar getirir dar kapılardan Sakallarıyla ısıtıp öyle yedirir evlatlarına Çoğalan adımlarıyla kapılarda beliren kadınlar Aniden doğurur, hızlıca büyütür, anne olur Yaklaşınca […]
kimi sevsem sensin / hayret sevgi hepsini nasıl değiştiriyor gözleri maviyken yaprak yeşili senin sesinle konuşuyor elbet yarım bakışları o kadar tehlikeli senin sigaranı senin […]
her gün, göğneğime kan bağlamış çaputlar sarıp, bir dizeye ahmet erhan’ca; “biz bu yaşamın neresinde yanıldık” diye diye. sendeleyen tayların ilk adımlarında gidip geldim, sana […]
Sevgili Anneciğim Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. Şimdi mucizevi bir yerdeyim […]
Yoruldum yaşamaktan yurdumda, İçimde engin kırlara açılma özlemi, Bırakıp gideceğim kulübemi, Çekip gideceğim hırsız ve hayta. Kendime bir barınak arayarak Gideceğim günün ak pürçeklerinde. Ve […]
Yükseklikle ölümü, Korkuyla cesareti, Şehvetle masumiyeti hisset. Diyalektiği gör, Hegel abiyi an Ve beni lütfen anla. Acı çekmek sürgünlere müptela yüreğimin yazgısı. Hep olmayacak kişilerin […]
çöküşle başlıyorum güne, yükselen borsaya inat Bismillah deyip şeytanıma gülümserken aklım; yüz yıldır yıkılıp inşa olan hayretime takılıyor kimse bilmez her uçurumdan adını söyleyerek düştüğümü […]
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şey bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı […]
Karışır kıpkızıl acılarla çocuğun alnı Daha cıvıl cıvılken düş arıları yüzünde bozbulanık Yatağına yaklaşır alımlı ablaları Zarif parmaklarıyla tırnakları gümüşten Oturturlar çocuğu pencere kıyısına Geniş […]
Nazım Hikmet, Doğum Anası bir oğlancık doğurdu bana; kaşsız, sarı bir oğlan, masmavi kundağında yatan bir nur topu, üç kilo ağırlığında. Benim oğlan dünyaya geldiği […]
yaşamaz diye bırakılıyor çocuk evin ucuna bütün üzüntüm bundandır belki kanatsız topraksız ve ayinsiz cenaze bundandır belki bundan değil diyorum sonra güneşten değil beklemekten değil […]
Kısacıktı karşı yolculuklarımız kara ve deniz üzerinde- Şafağın bodrumuna inerken sen, Hançerin ivmesiyle yükselirdim dul pencerelere. Azıcıktı köpük boz denizde ve karada Koyu bir […]
I Size açabilmeliydim içimi Geceler yalnız size Ve yüzüm kızarmadan Çocukluğumun küçük aşklarını Anlatabilmeliydim Geceler yalnız size. II Benim de aşklarım oldu Ve alabildiğine günahlarım. […]
Oğlum, celladım, Kollarıma alıyorum seni, Ve ısıtıyorum sessiz, küçük, Yataktan henüz çıkmış gövdeni. Sevgili ölüm, küçük oğlum, Ölümsüzlük gerecimiz, Ağlama ve acıkmaların kaydını tutuyor Çürüyüp […]
I.Eleni’nin Elleri Bir gün Eleni’nin elleri geliyor Her şey değişiyor. İlk İstanbul şiirden çıkıp yerini alıyor Bir çocuk ilk gülüyor Bir ağaç çiçek açıyor. Eleni’den […]
Yaktı beni aşk oduna o yanmaz Ya ne dersin merhametsiz o yâra Seher oldu feryadımdan uyanmaz Umarım ki öte bülbül uyara Ben âşıkım el göğüste […]
dev aynasında çirkin bir cüce baktım yarasını konuşuyor kendiyle şekerden yeni uyanmış bu kadınlar kadınlar yünden ve kirazdan biraz ıhlamur kokusu biraz kilim bunlar benim […]
Koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım Sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım Son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım Esti […]
söylesene hiç dağ ağırlığında olur mu bulut hiç taş sertliğinde suyu izah edebilirim, kolay hız ve ağırlık: en basiti biraz daha karmaşık: enerji ve molekül […]
Anne! Gönlüm Kelebeğin kanatları gibi incecik olup Yumuşacık rüzgarlarda Yırtılacak gibi olmuş Eyvah, ben öyle Kanatlarımı kaybedersem Gayretini nasıl cevaplayacağım Anne! Güzel bir türkünün en […]
Tabutunuz Pırıl pırıl çivileri ve talaş kokuyor Demek taze ölülerdensiniz hemşehrim Kan akıtılmadan Kesildi damarlarınızın sıcaklığı Söyleyin kim yokladı Bir ateş salmaya içinizi Şimdi doya […]
Güneş cebimde bir bulut peydahladı. Taş, kördür diye yazdım. Ölüm, geleceksiz. Şeylerin yalnız adı var. Ve: ‘Ad evdir.’ (Kim söyledi bunu?) Dün dağlarda dolaştım, […]
her ağacın arkasından karşıma siz çıktınız öylesine çoktunuz ki bunaldım yalnızlıktan rüzgarınız esiyordu dağ taş deli gibi savruldu kulelere dayadığım merdiven her köşebaşından karşıma siz […]
Önce öksürüverdim Öksürüverdim hafiften, Derken ağzımdan kan geldi Bir ikindi üstü durup dururken Meseleyi o saat anladım Anladım ama, iş işten geçmiş ola Şöyle bir […]
Kara bir gök için çok şey söylenebilir elbet İşte benim bulutum pas tutmamış sözcüklerden örgülü bir ağıt alnına halk sıçramış neferlerin çılgar gözleriyle sana ey […]