9 Mart 2016

Abdullah Barış Küçükbabuccu, Asansör

ile izdihamdergi

Apartmanın önüne geldiğimde ortam ne kadar karanlık diye düşündüm. Sokağım tüm lambaları yandığı halde bizim apartmanın önündeki sokak lambası yanmıyordu. Apartmanın girişine doğru yürüdüğümde kapının üstündeki lamba tüm misafirperverliği ile yandı. Aslında lamba harekete duyarlı bir Çin ürünüydü ve misafirperverliği benim hüsnükabulümdü.

Apartmanın içine girip asansörün tek tuşuna basıp, gelmesini bekledim. İlk taşındığımda kıpkırmızı olan asansör kapısı şimdi vişneçürüğünün de çürüğü olmuştu. Benim bu daireyi kiralamamda ne kadar çok etkisi vardı oysaki. Asansör geldi kapıyı açıp içeri girdim ve 9. kat tuşuna sağ el işaret parmağım ile bastım. Bir iki mekanik ses çıktı ve yükselmeye başladık. Ortam bana loş gelmişti, tam üçüncü katı tırmanırken kafamı yukarı kaldırmamla asansörün durması bir oldu. Ani fren yapmış bir arabada hissettim kendimi. Daha önce de asansörde birkaç kez kaldığım sakinliğimi korudum. Genelde asansörde kaldığımda ışıklar sönerdi ama bu sefer öyle bir şey olmadı. Tepemde yanması gereken iki florasan lambadan sadece biri yanıyordu ve bu sorun ben asansöre bindiğimden beri vardı.

Refleks olarak kapıyı itip kaktım. İki kat arasında kaldığımı asansör kapısının ortasındaki buğulu camdan görebiliyordum. İçimden bağırıp çağırmak, kapıyı tekmelemek, apartman görevlisini çağırmak; hatta cep telefonumla kimseyi aramak gelmedi. Asansörde kalmış olmaktan gayet mutluydum.

Havasız kalırım korkusuna kapılmadan bir sigara yaktım. Hem kim havasızlıktan ölmüş ki asansörde? Pakete baktım, üç sigaram daha vardı. Aynadaki loş görüntüme bakarak sigaramı yavaşça içtim. Zihnim boşalmış gibiydi. Hiçbir şey düşünmüyor anı yaşıyordum. Sigaram bitince, izmariti yere atıp ezdim. Ortamın ısısı yükseliyor gibiydi. Ceketimi çıkarttım ve gömleğimi pantolonumun üstüne çıkarttım. Şartlar zorlaşsa da hala içimden yardım istemek gelmiyordu. Bir sigara daha yaktım…

Asansörün içi de kırmızıydı. Hatta kapısından daha kırmızı. Muhtemelen anahtarlıkla birçok yeri çizilmişti. ‘M kalp C’ diye bir şey gördüm. Böyle bir şey kazındığında kazıyan M mi C mi oluyor diye düşündüm. Ben daha önce hiç böyle bir şey kazımamıştım ki bileyim. Öylesine çizilmiş çizgilere baktım sonra. Kesin bir öfkenin dışavurumuydu. Ben öfkemi hiç böyle de dışavurmamıştım. Sigaram bitti, izmariti ezdim. İçerisi iyice sıcak oldu, aynada kendimi görmeye daha çok dayanamadım ve aynanın altına oturdum. Sonra ayakkabılarımı çıkarttım.

Ortam sonunda beni basmaya başlamıştı. Cep telefonumu çıkarttım ve apartman görevlisini aradım. Telefon çaldı, çaldı, çaldı, çaldı, çaldı, çaldı… Adam telefonu açmadı ve bu benim hiç umurumda olmadı.

Düşüncelerim baharda havada uçuşan kavak pamukları gibi savruktu. Annemi, kedileri, kuzuları, bayramları, dans etmeyi, kadınları, Feride’yi ve salıncağı düşündüğümü hatırlıyorum ama sıralamasından bile emin değilim. Oturduğum yerden asansörün tuşlarının en altında acil durum numarası olduğunu gördüm. Durum o kadar da acil değildi. Çıldıracak gibi olursam ararım diye düşündüm. Alnımdan bir damla ter yanağıma düştü sonra, gözlerim ağlamasa da vücudum ağlıyordu. Hem ağlasındı, ağlasın ağlasın açılırdı.

Üçüncü sigaramı da yaktım. Ateş oksijeni yakardı, çakmağı yanık tutarak ortamdaki tüm oksijeni yakarak kendimi öldürebilir miyim acaba diye düşündüydüsem de ölesim hiç yoktu. Sadece tutsak kalasım vardı ve tutsak duruyordum.

Son sigaramın son nefeslerine birkaç nefes kala apartman görevlisi beni aradı;

“ Abi beni aramışsın” dedi

“ Asansörde kaldım.” dedim. Sesim herhangi bir sipariş verirken olduğu kadar sakindi.

“ Hemen geliyorum” dedi ve dediği gibi hemen geldi.

“ Hemen kurtarıyorum seni abi” dedi ve yine dediği gibi beni hemen kurtardı.

Asansör en alt kata indiğinde apartman görevlisi; işe yeni başlamış bir süper kahraman mağrurluğunda beni bekliyordu.

“ Eyvallah” dedim.

“ Abi içerde sigara mı içtin?”, dedi.

Son sigaramı yaktım ve

“ Evet içtim” deyip basamaklara doğru yürüdüm.

Abdullah Barış Küçükbabuccu

İzdiham