19 Kasım 2024

e.e. Cummings’in Ezra Pound’a Yazdığı Ve Tercüme Edilmemesi Gereken Mektubu

ile onurkorkmaz

Eski defterleri karıştırırken, defter dediğim çoğunluğu a4 ebadında olan kağıt yığını, karşıma çıktı bu. Bu aşağıdaki çeviri, hatta ‘’çevirme’’ demesi daha doğru, denemesi. Galiba 2015 kışıydı; bu mektuba denk gelmiş ve okumaya çalışmaya başlamıştım. Başlamıştım ama anlaması çok zor geliyordu. Madem bu kadar zor geliyordu neden okumakta diretiyordum. Önemli bir şey yoktu aslında, en azından benim motivasyonumda önemli denebilecek bir şey yoktu ya da yokmuş. Yoktu mu, yokmuş mu.

II. Dünya Savaşı devam ederken yazılmış bir mektup bu; bir şairin diğer şaire yazdığı; hem de ne şairin ne şaire. Off..! Amanın amman.

Ezra Pound, Yahudi asıllı bu Amerikalı; savaşta İtalyan-Alman tarafında çarpışıyordu. Kendisine, savaş bittiğinde, Amerika’ya ihanet suçlamalarıyla çok sayıda dava açtırmıştı. e.e. Cummings ise Rusya’dan başlayıp, Türkiye’den geçen ve Avrupa’da son bulan bir seyahat yapana kadar; Amerika’daki dönemin ‘’azılı’’ komünistlerindendi. Herhalde böyle de anılmıştır. Bu seyahatten edindiği izlenimlerini, EIMI adlı kitabında bulabilirsiniz ama özetle: Rusya cehennem, Türkiye araf ve Avrupa cennet diyor. Bu ikili yani iki muhalif Amerikalı şair, II. Dünya savaşının hararetli günlerinde mektuplaşıyor.

Ama benim ayartıcı motivasyonum, mektubu okumaya hemen sonra da çevirmeye başlarken, bu değildi. Motivasyonum bu değildi ve bu mektup da çevrilmemeliydi. Nasıl çevrilecek ki zaten çeviremedim kazı çevirsem de yanardı ama Ulysses’i bile çevirdiler. Bunu niye yaptılar; hiçbir, sonuna kadar mantıklı kalabilen fikir gelmiyor aklıma. Türkçe’ye de kazandıralım? Kazandıran biz olalım? Çok önemli bir kitap? İyi ama yazıldığı dilde anlaşılmıyor (bu anlamayanların sorunu demeyin çünkü bu anlayanların sorunu) ve kitabın esas numarası dil oyunları. Biçimin, özün önüne gerçekten de geçtiği bir kitap. Helal olsun. Kim ne derse desin, kendi dilinde anlaşılmamasıyla bile, bu yeteri kadar böyle. Ne diyordu James Joyce’un kendisi bile: Eğer anlayamıyorsanız kendinizi kitabın akışına bırakın. Gibi bir şeydi herhalde şimdi cümleyi harfiyen hatırlamıyorum. E çevrilince kelime oyunları da gidiyor. Uzay boşluğu mu ki bu ‘’yırtıkları’’ yamansın ama yamanıyor. Geriye ne kalıyor, dil ile veya dilde neler yapılabilirin, yıpratılmış bir örneği. Yani çevirmesi. Belki bunu ‘’sonuna kadar mantıklı kalabilen’’ bir fikir olarak görmek mümkün ama o zaman da ‘’buna neden gerek var?’’ sorusu mutlaka cevaplanmak isteyecekti. Buraya belki de tekrar dönülmeli, bu soruya, ama ana dili İngilizce olan bir Dublinli değilsek; sadece mazur ya da makul göreceğimiz bir sebep bulabiliriz. O da sadece kitabın yazılmasına; çevrilmesine bile değil. Hem içimizdeki İrlandalılar, bizi İngiliz yapar. Hatta bu kitaba bir ‘’prestige best-seller’’ muamelesi bile çekerler.

Bu noktada; yani bir ömür çırpınıp, didinip, kendini mahvedene kadar böyle bir kitap yazan birine; evet bu noktada ya ona, yazara, hayran olabiliriz ya da onun için üzülebiliriz. Üzülenler, yazara hayran olanlardan daha yakındır. Çevrilmesine ise herhangi bir anlam bulup vermek, aslında şart değil.

Mektuba geri dönmem lazım artık, yazının bütünlüğü kayboldu. Ne diyordum, hah! Motivasyonum. Motivasyonum elbette, mektubun başında ‘’önsöz’’ gibi duran aydınlatıcı paragrafta yazdığı ve Cummings’ten bekleneceği üzere ‘’dil muziplikleri’’ ile dolu olabilecek bir mektup oluşuydu. İki üç günde bir iki saat uğraşarak bir ayımı harcadım. Sonunda ise mektubun tamamını bitirmeden çevirmeyi bıraktım ve çevrilemeyeceğini, bilimsel olarak hem de, anladım. ‘’Innulluxuls’’ diye yazılıyordu herhalde bir kelime vardı ki Latince sözlüklerde bile rastlayamadım. Poetry Foundation isimli internet sitesine bir elektronik posta gönderdim ve üç gün sonra cevap geldi. Bu kelime ‘’Intellectuals’’ kelimesinin entelektüeller ile dalga geçmek veya entelektüel olmadıklarını ima etmek için kullanılan uydurma bir kelimeymiş. ‘’In-null-uxuls’’ gibi heceleyerek herhalde ‘’boş lüks içindekiler’’ gibi bir gönderme yapmak istiyor diye düşünmüştüm. Basit ve dümdüz bir mantıkla: In, içerde; null, sıfır-sıfır (yani golsüz maç, skor katkısı yok, üretkenlik yok); uxuls içinse null’dan bir ‘’l’’ harfi çalıp luxuls yapıyor ve Luxury kelimesine benzetmek istiyordum. Böylece şöyle bir anlama geldiğini düşünüyordum yıllar önce: verimsiz lüks içindekiler yani entelektüeller. Bu sonuca varmamda o entelektüellerin PEN entelektüelleri olmasının da eh tabi etkisi vardı.

Her neyse, doğru veya yanlış o zamanlar böyle düşünüyordum, düşünmüştüm. En sonunda ise defaatle yazdığım gibi çevirmeyi denemenin boş bir çaba olduğuna karar verdim ve bıraktım. Sonra, Ses ve Öfke’nin orijinaline, İnglizcesine, okulun kütüphanesinde denk gelip; ilk iki sayfasını okuduktan sonra bunun sağlaması yapmış oldum. Çevirmeye çalışmak boşunaydı. Peki birkaç yıl sonra ne yaptım? Gittim Wittgeinstein okudum. Anladınız mı şimdi aslında söylediklerimin (o zamanlar düşündüklerimin) hiç değilse yarısının yarım yani ham yani saçma tarafları olduğunu. Yani buraya kadar okuduklarınızın.

Peki bu mektup önemli ya da okumaya değer bir mektupsa neden önemli veya öyle? Bunu en başta söyledim: II. Dünya Savaşı devam ederken iki muhalif Amerikalı şairin olaya nasıl baktığını gösteriyor çünkü. Bu şairlerden Cummings’in özellikle ve yukarıda eserlerini veya adlarını andığımız yazarların bir ortak noktası var hepsi dili veya anlatımı zorlamıştır. Celine’i de ekleyebiliriz buraya. Bunu neden yapmışlardır diye sorunca bir ortak daha buluyorum. Hepsi insanlarından ümidi kesmiştir.

III. Dünya savaşının çıktığı söyleniyor. Bazıları da çıkacağını söylüyor. Ortalıktaki karışıklık gözle görülür düzeyde. Pek umursanmadığını söylemek de mümkün; hiçbir şey olmayacağını söyleyenlere inanmakta. Birbirine tezat olan her şeyin anda mümkün olduğu bir mümkünsüzlüğe benziyor böyle bakınca. Demek ki bir sorun yok. Evet yok ama kimin için yok. Herkes hatta her devletten yetkililer bile çıkıp bir şey söylüyor. Kimin ne söylediğini veya neden söylediğini anlamlandırabilmek için, şu dönemde, faydalı bir mektup olabilir belki.

Yarım bıraktığım ve sonradan hiç uğraşmadığım çeviriyi çok az sonra aşağıda görebilirsiniz. Nasıl anlatıldığı, ne anlattığı için çok çok önemli olsa da birisi mektubu tamamen çevirip yayınlarsa lütfen bana da haber versin. Kişisel asistanım Enes Aras’ın elektronik posta adresi: enasaras@outlook.com.


E.E. Cummings’in 1941 Ekim’inde, Ezra Pound’a çene çalmalar, politik yorumlar, muhtemelen ilk kez kendisi tarafından kullanılan yeni ifadeler ve iğneleyici lakaplar ile donattığı bir mektup yazmıştır. Pound ve Cummings ilk kez Paris’te, 1921 yılında karşılaşırlar; bu mektup ve açık sözlülükle kaleme alınmış diğer Pound-Cummings yazışmaları Cummings’in sık sık başvurduğu tuhaf noktalaması ve şifahen eksiksiz yan hikâyesiyle birlikte The Paris Review’in 1966 Güz sayısında yayınlanmıştır.


                                                                                                                                                    8 Ekim, 1941

SEVGİLİ EZRA—

var olan bütün, yinelenen ve en candan selamlarımız, prenses & ben’den en sevdiğimiz Ikey-Kikey, Göçebe Yahudi, Nereye Gidiyorsun,insanın Sıkışıp kalmış Azınlığı, Yanlış Anlaşılmış Efendi, Bay Yalnızkalp, ve Bir Ülkesi Olmayan Adam’a

(tekrar sıfatları gelecek)

East Maxman şimdilerde, herkesin Yusya’yı desteklemesi gerektiğini ileri süren bir el ilanı ile k-nd-m üstünden ateş almış durumda. ‘’Time’’ (bir müphemdir) dergisi yazıyor; Londra, İngiltere’nin Don Josh Bathos’u P.E.N. öntöllöktüellerine demiş ki: Yazarlar bugünlerde yazmamalı. Adolph’un koşulsuz şartsız yıkımı haricinde, Coûte Que Coûte (SIC), istisnasız her kolektif choisi( geçmişzamansıfatfiildir, ‘choisir’den anımsarsın) ve pek tabii—ekleme yapabilir miyim— temenni edilir.


Okyanusa çakılmadan periskopla gözetleme yaparken aynı anda ağzında paketlenmiş sandviçlerden gevelemesiyle, bin milyon pibbulun bir zamanlar idolleştirdiği bir adam, bir şeyle suçlandı,geldiğimiz şu günlerde,konuşma özgürlüğüyle.

Archibald isimli herifin süs köpeği kılıklı adamın tasma kayışlı şahsın, kusursuz bir hamlesi— ABDhük’ti bünyesinde hâlihazırda görevde bir(1) şair, John Peale Bishop; bak sen yeni Rockyfeller-destekli kıyametötesi (ultrarumpus) proje ile Selamet Ordusu’nun toplumsal çalışmaları daha bir nitelik kazanmış oldu.

Makalesi ve senin eski güzelin Billy The Medico’nun namları, şimdiden W.C.’nin yaptığı yakıştırmalar gibi alıp başını gitti; Makale’de zavallı arkadaşı E.P. =  yetenekli vb. ama dünyadan bihaber ahmak piyano vb. çalamayan vb. adamın teki vb…  bunun üzerine ahlaksız tour d’argent ördekfuggur Peter Munro Jack’i incitince 5. Charles Caddesi NYŞehri’nden öfkesini kustuğu bir mektup zarfını mumlayıp hızlıca taa New Hampshire’e bana göndermiş

bir adamı en baştan


Onur Korkmaz
İZDİHAM