27 Aralık 2020

Şiir İçin Kaliteli Bir Kaynak; Ethem Erdoğan’ın Şiirden Şuura

ile izdiham

Ethem Erdoğan’ın yılların şiir birikimiyle kaleme aldığı Şiirden Şuura adlı eseri İzdiham Yayınları’nca okurun ilgisine sunuldu. Eser, bir tür tecrübe yansıması, şiirle kurulan ünsiyetin, sıkı bağların bir yansıması olarak şiir özeline girmekte ve şiir üzerine derin mülahazalar içermektedir. Şiirin önemi, içinde barındırdığı cevheri, emeği, çabayı ve felsefî temelleri gözler önüne seren bir eser.

Şiirin ne olduğunu düşüncesiyle beraber, ne olmadığını da ortaya koyan Şiirden Şuura adlı eser, şiir türünün arkeolojisini yaparak bunu felsefî bir zemine oturtarak irdelemektedir. Bu sayede şiir, salt bir edebî tür olmaktan sıyrılır, felsefenin irdelediği bir alan haline gelir. Çünkü şiir, kelimeler ile örülen duygu ve düşünce hâkimiyeti olan ve insana insanı anlatan metinlerdir. Bu bakımdan şiirin irdelenmesi, insanın anlam arayışını irdelemektedir.

Şiirden Şuura adlı eserinde dil konusuyla şiiri ele alan Erdoğan, edebî eserlerin yerleşik bir uygulamayla oluştuğunu ve dilin zenginliği, imkânı ve durumu ile ilgili problemlere de değinerek şiiri dil zeminde ayrıntılı bir biçimde ele alır. Dilin geçmiş ile medeniyet havzasıyla yoğrulan yapısı şiirin zenginleşmesine katkı sağlar. Şiiri zengin olan toplumların da dil ve medeniyet anlayışları kalıcılığa bürünerek sonraki nesillerde anlam kopuşunu engeller. Şiir, toplumların bir nevi aynasıdır. Toplumları şiirlerine bakarak ele almak aslında o toplumların yaşam biçimlerinden düşünce biçimlerine, kültürel zenginliklerinden dil ile kurdukları bağın yansımalarını okumaktır.

Kelimeler ve dil, şairin şiir örüntüsü içerisinde ele aldığı temel unsurlardır. Erdoğan, şiirin anlamları yasladığı ve temel taşları olan kelimeler üzerinden dili sorgular. Dilin yapısı, kelimelerin örüntüsü, şiiri oluştururken ne derece etkindir. Dil, kelimelerin zenginliğini belirleyen ve uzun süreli yaşamasını sağlayan bir toplumsallık içerir. Dil, toplumları ayakta tutan temel bir unsur iken bu dilin zenginliği de en iyi şiirde yansımaktadır.

Yazılar tümdengelim yöntemiyle özele doğru bir seyir izlemektedir bu eserde. Şiirin ve dilin sınırlarını ortaya koyan metinlerin ardından şiirin odağına yönelir Erdoğan. Bu sayede dil bilincinin ve semantik yaklaşımın önemini gözler önüne serer. Bu da şiirin salt kelimelerle yazıldığından ziyade bir tür arka bahçesi olduğunu ve bu bahçeden beslendiğinin göstergesi niteliğindedir.

Ahmet Haşim, Necip Fazıl, Cahit Zarifoğlu, Şeyh Galip, Erdem Beyazıt, Alâeddin Özdenören, Akif İnan, Yahya Kemal, Yasin Doğru, Adem Yazıcı, Halil Güney, Süleyman Unutmaz, Tunay Özer, Belya Düz şiiri üzerinden oylumlu yazılarla ve Alim Kahraman, Ebubekir Eroğlu, Osman Bayraktar’ın şiir üzerine düşüncelerini ortaya koyarken geniş perspektife şiirin ne olduğuna dair bir tür saha incelemesi nispetince bunları irdeler.

Şiir ve Toplumsallık

Şiirin toplumda nüfuz ettiği olguları toplumsalın gözüyle masaya yatırır. Bu bakımdan şiir onun için, nefes alıp veren, belirli bir yaşam formu sergileyen bir tür olarak kabul görmüştür. Kimi zaman protest bir tavır, kimi zaman da insan olmanın serencâmı, kimi zaman sertçe bir yumruk, bir melodi, bir resim olmuştur. En çok da “hakikat” bağlamında payımıza nelerin düşeceği ile ilgilenir Erdoğan, Şiir ve Şuur adlı eserinde.

Neden şiir okuruz? sorusuna cevapları sıralarken satır aralarında, şiirin bir amaçsallık sergilediğini ve bizi aslî şiire götüren olgular olduğunu belirtir her şiirin. Bu eser, şiirin serüvenine dair çıkarımlarla ana bir konuya yönlendirir okuru. Bu durum, şiirle yapılacak bir tür bilinç/şuur ayaklanmasıdır. Şiirin içsel görüyü ve hakikat cevherini ortaya çıkartan bir olgu olduğunu gözler önüne serer.

Ethem Erdoğan için şiir, salt sanatın bir dalı değildir. Şiirin ontik bir mücadele olduğunu ve bu şekilde anlaşılması gerektiğini belirtir. Hakikî şiire ancak bu niyetle ulaşabileceğini belirtir. Bu serüvende Erdoğan, şiir tarihimiz üzerinden bir hesaplaşmaya girişir. Şiirin dönemin konjünktürel havasından etkilendiğini, Türk Siyasi Tarihinde şiire bir yol yöntem çizildiğini ve şiirin bu amaç doğrultusunda iktidarın fikrî iktidarı yönlendirmeye çalıştığını ifade eder. Bu bakımdan şiiri ve şairleri ele alırken dönemin baskın sosyolojik argümanları da göstererek şiirin belirli bir amaçsallık için nasıl kullanıldığını yansıtır. Bu bakış açısı doğru ve değerlidir. Çünkü her eserin sosyal bir olgu olduğu gerçekliği, bizleri ortaya konulan eserin sosyolojik bir zeminde değerlendirilmesine yönlendirir.

Bilal Can, Kaynak:Kitaphaber

İZDİHAM