22 Ekim 2023

Okur Sohbetleri YouTube Kanalı Kurucularıyla Konuştuk

ile izdihamdergi

Kitap tanıtımı yapan onlarca kanal… Yüzlerce İnstagram hesabı… Elbette her birinin kendine ait hikâyesi var, fakat Okur Sohbetleri hepsinden ayrı bir yerde konumlanıyor. Sadece ama sadece kitap aşıklarına ve kitapların satır aralarında gizlenmiş incelikli manalara kulak kesilenlere hitap eden bir kanal…

Kurucuları iki kitapsever dost: Sevan Donikyan & Tolga Alp Turgut.

Kanal Linki: https://www.youtube.com/@OkurSohbetleri/about

Şimdi onları dinliyoruz.


Okur Sohbetleri’ni tanıyabilir miyiz?

Sevan Donikyan & Tolga Alp Turgut: Bizler her şeyden önce iki kitapsever dost, abi kardeş, dertleşme ve fikirleşme arkadaşıyız. Hayata farklı pencerelerden bakan farklı perspektiflerin özgürce ifade edilebildiği, bir arada yaşadığı ve birbirinden beslendiği bir dünya ve gelecek için araştırıp incelediğimiz, üzerine kafa yorduğumuz, satırlarının altını çizip notlar aldığımız yazar ve kitapları 2020 Kasım’ından beri Youtube kanalımız Okur Sohbetleri’nde paylaşıyoruz. Kanalımızda ağırlıklı olarak edebiyat, kuram, eleştiri ve özellikle biyografi ayrıca felsefe, din, sosyoloji ve diplomasi, uluslararası ilişkiler tarihi üzerine başta çok sevdiğimiz Dostoyevski’den Sait Faik’e, Ahmet Mithat Efendi’den Marcel Proust’a, Cuniçiro Tanizaki’den Graham Greene’e, Henry Kissinger’dan Jürgen Osterhammel’e, Edward Said’den Mircea Eliade’ye, Frithjof Schuon’dan Byung-Chul Han’a ve Prof. Dr. Teoman Duralı’dan Prof. Dr. Ünsal Oskay’a geniş bir yelpazede 300’ün üzerine sohbetimiz bulunuyor.

1) Bu okuma merakı nereden geliyor?

Sevan: Okuma merakım babamdan geliyor aslında. Küçük yaşımdan itibaren bana anlattığı tarihi olaylar bende merak duygusu uyandırdı. Bu merakımı gidermek için kendimi kitapların dünyasında buldum. Kitap kitabı konu konuyu açtı.

Tolga Alp: Bana hiçbir zaman “Oku, ders çalış” gibi söylemlerde bulunmayan ancak her zaman elinde kitap, gazete ve dergileriyle örnek olan ailemden geliyor okuma merakım. Ansiklopediler ve çizgi romanlar benim için son derece ciddiye aldığım muhteşem eğlence kaynakları olmuştur.

2) Kitaplarla olan bağın ne zaman başladı?

Sevan: İlkokul çağlarımda ablamın bana okuduğu resimli çocuk kitaplarıyla başladı. Ardından kendi okuduğum çizgi romanlarla devam etti. Tommiks, Teksas, Zagor favorilerimdi. Ortaokul yıllarımda Tolstoy ile tanıştım. Çocukluk, Delikanlılık, Gençlik üçlemesi kitaplara olan bağımı güçlendirdi. Lisede Victor Hugo ve Balzac yapıtlarının yanı sıra Rus klasikleri ağırlık kazandı. En çok okuduklarımın başında Dostoyevski, Gorki, Soljenitsin, Şolohov, Çehov geliyordu. Rus edebiyatını ağırlıklı okuduğum dönem, Sovyetler Birliği’nin dağılış dönemine denk geliyor. Bu bakımdan okuduğum eserler üzerinden Rusya’yı tanımaya çalışırken Rusya’nın içine düştüğü travmaya da şahitlik ettim. Bu anlamda özellikle Dostoyevski ve Soljenitsin’i farklı bir gözle okuyup değerlendirdim. Özellikle Dostoyevski’nin Doğu ile Batı arasında kalan Rusya’yı ele alması bende ülkemizin de içinde bulunduğu tarihsel ve jeopolitik duruma dair farkındalık yarattı. Üniversiteye başladığımda Osmanlı ve Rus tarihi okumalarım yoğunluk kazandı. Ayrıca teolojik ve felsefi konulara ilgi duydum. Bu anlamda Adorno, Hegel, Heidegger, Schopenhauer, Gazali, Abdulkadir Geylani, İbn-i Haldun, Nizamülmülk gibi düşünürler ufkumu genişletti. 

Tolga Alp: Kitaplarla bağım kendimi bildim bileli güçlü olmuştur. Red Kit sayesinde okula başlamadan okumayı öğrenmiştim. İlkokul yıllarımda Ezop, Andersen ve La Fontaine başta olmak üzere Jules Verne, Pıtırcık ve tabii Harry Potter benim için heyecan vericiydi. Milliyet Kardeş dergisini de anmadan geçemeyeceğim. Ortaokul yıllarıma Nikolay Ostrovski’nin Ve Çeliğe Su Verildi yapıtı damga vurdu. Pavel Korçagin karakteri unutulmazımdır. Aziz Nesin ve Jack London liseye geçene kadar en yakınımdaydı. Lisede klasiklerin büyük çoğunu okudum diyebilirim. Monte Cristo Kontu ve Karamazov Kardeşler kitaplara aşık olmamı sağladı. İlk okuduğum klasik olarak Ölü Canlar’ın yeri de ayrıdır. Üniversitede tamamen akademik kitaplar okudum. Frankfurt Okulu düşünürleri başta olmak üzere tamamen tarih, felsefe ve kuram/eleştiri eserlerine yöneldim. Jerzy Kosinski’nin Bir Yerde eseri bu yıllardan aklımda ve kalbimde kalan bir diğer yapıt. Bu noktada şunu söylemek istiyorum. 

Şöyle bir düşününce evet kitaplar her zaman vardı fakat kitapçılar ve kütüphaneler ile tanıştıktan sonra bu bağın güçlendiğini ve sağlam bir zemine oturduğunu itiraf edebilirim. Bunun için lise yıllarımda Akmar Pasajı’ndaki kitapçılara, üniversite yıllarımda tanıştığım sayısız sahafa ve tabii sabahlara kadar kitap okuyup hayallerimize göre dünyayı yeniden şekillendirdiğimiz sohbetlere ev sahipliği yapan Taksim Atatürk Kütüphanesi’ne teşekkür etmek istiyorum.

3) Okur Sohbetleri fikri nasıl gelişti?

Sevan: Okuduğum kitaplar üzerine kaleme aldığım çeşitli deneme tarzı yazılarımı dijital bir ortamda yayınlama önerisi almıştım. Dijital platformlara sıcak bakmadığım için öneriyi değerlendirmeye almadım. Gazetecilik geçmişi olan Tolga’nın, kitaplara dair YouTube’da sohbet etme fikri bu konuda bizim için tetikleyici oldu.

Tolga Alp: Biz aslında gerek çay, kahve eşliğinde yüz yüze gerek telefonda saatlerce okuduğumuz kitaplar üzerine sohbet ediyorduk. Üniversiteden değerli bir arkadaşım YouTube ile ilgileniyordu. Bu konuda beni bilgilendirdi ve teşvik etti. Biz de kitap üzerine sohbetlerimizi kayıt altına almaya karar verdik. Her şey doğalında gelişti. Akışına bıraktık. Kendimizi değiştirmedik. Dışarıda nasılsak kamera karşısında da öyleyiz. İnsanlar evde temizlik yaparken, uykuya dalarken, okula-işe giderken, yemek yerken bizi dinliyorsa bu samimi olduğumuzu bildikleri için diye düşünüyorum.

4) Popüler kitapları neden hiç gündeminize almıyorsunuz?

Sevan: Konuşacağımız kitapları belirlerken kitabın popüler olması gibi bir kriterimiz yok. Bununla beraber popüler olan bir kitabı hiç okumayacağız ya da konuşmayacağız gibi bir itiyadımız da yok. Geçmiş dönemlerde okuduğum popüler kitapların (Da Vinci’nin Şifresi, Olasılıksız, Simyacı gibi) özellikle klasiklerle mukayese edildiğinde onların kötü bir taklidinden ileri gidememesi ve bana enteresan gelmemesi de nispeten daha az popüler kitapları gündemimize almamızda etkili oluyor. Bir genelleme yapmak doğru olmasa da söz gelimi Coelho’nun Simyacı’sını okumak yerine Voltaire’in Zadig’ini okumayı tercih ederim. Bu konuda da üstadım Cemil Meriç’tir. Kendisi hep klasikleri okurmuş, özellikle Balzac’ın İnsanlık Komedyası. Yani “Güneş’in altında yeni bir şey yok”

Tolga Alp: Popüler kültürü tamamen maddi, tüketim odaklı dolayısıyla standart ve tabii ruhsuz bir değer olarak ele alıyorum. İkiyüzlü, samimiyetsiz ve çıkar peşinde koşan herkesin ve her şeyin yani bu “on adımda on iki adım kafalarının” kültüre, sanata ve adalete zarar verdiğini düşünüyorum. Belki Alberto Manguel gibi “kötü kitaplar” rafı oluşturabileceğim kadar geniş bir kütüphanem olursa popüler kültür alanına bakabilirim.

5) Kitaplar hakkında konuşmakla hayat hakkında konuşmanın benzer yanları var mı?

Sevan: Benzer yanları olduğu muhakkak, kitaplar hakkında konuşmak benim için her zaman daha kolay olmuştur. Dostoyevski’nin dediği gibi, “Gerçek hayat kitaplardan daha enteresandır.” 

Tolga Alp: Bir kitapçı olarak kitapları bir tedavi aracı olarak görüyorum. Kitapçılığı da eczacılığa benzetiyorum. Reçete yazamıyoruz ama hangi ilacın hangi hastalığın tedavisinde işe yaradığını biliyoruz. Kendimizi, huzurumuzu bulmak, hakikati aramak, hayatı anlamak ve anlamlandırmak için kitaplar olmazsa olmazımız. Kitapları yaşıyoruz hayatı okuyoruz. 

6) Şahsi kitaplığınızı nasıl tasvir edersiniz? Ona bir isim tahayyül ettiniz mi?

Sevan: Kendi kütüphanemi tarih, jeopolitik, felsefe, edebiyat, teoloji olmak üzere beş bölüme ayırmış durumdayım. Duruma göre hem birbiriyle bağlantılı hem birbirine çok uzak konulardan oluşan kitapların bulunduğu kütüphaneme bir isim tahayyül edemiyorum. Böyle bir isim vermek hiç aklıma gelmemişti. Sorunuz bende bu anlamda bir isim bulma gerekliliği hissettirdi. İlla bir isim vermem gerekirse bu isim Leviathan olur. Bilindiği üzere hiçbir yılan başka yılanları yutmadan Leviathan olamaz. Bu anlamda farklı alanlarda kitap okumak da okuyucunun ufkunu açacağından onu bir Leviathan kılacaktır. 

Tolga Alp: Dünü mutlu bir düşe yarını umut dolu bir hayale çevirebilmeliyiz. İnsan yaşama sevincini alıp götürecek, ruhunu karartıp içindeki aydınlığı alacak, bedeniyle kafasını çatışmaya sürükleyecek her şeyden kendini korumalı ve korkularıyla yüzleşmelidir. Bu yüzleşmeyi yaptığım kütüphanemi “Kitapınak” olarak tanımlıyorum.

7) Bir kitap sizi kendisine nasıl çeker?

Sevan: Soruları hazırlayanın iyi bir okur olduğu çok belli. Bu anlamda bu soruları yanıtlamak benim için çok büyük bir keyif oldu. Öncelikle ilgi alanlarıma hitap eden bir kitap olması benim için önemli. Okumayacağım bir kitabı alıp kütüphaneme koymam. Kitapların bir şekilde insanların hayata bakışının bir göstergesi olduğuna inanırım. İkincil olarak tanıdığım, başka kitaplarını okuduğum ve takdir ettiğim bir yazarın kitabını almak için daha az tereddüt ederim. Tarih, teoloji ve jeopolitik kitapları tercih ederken akademik bir altyapısının bulunmasını dikkate alırım. Referanslar benim için önemlidir. 

Tolga Alp: Kitabın okuru seçtiğine inananlardanım. Kişinin fikirsel altyapısı, belleği ve çevresel faktörlerin bir araya gelerek oluşturduğu ortam kitap seçiminde etkili oluyor. Şampuan kutusunun arkasındaki yazıyı dahi merak edip okumak isteyen ben, karşıma çıkan her kitabı alıp okumak istiyorum. Bir kitap beni kendisine çektiğinde ondan uzaklaşmanın bir yolunu arıyorum. Eğer uzaklaşabiliyorsam benim üzerimde kalıcı bir etkisi yok demektir. Ama bir uzaklaşıyor, iki uzaklaşıyor ve üzerinden zaman geçtikten sonra dönüp dolaşıp o kitaba geliyorsam geçmiş olsun. 

8) YouTube kanalınız nasıl gidiyor, süreç nasıl ilerleyecek?

Sevan & Tolga Alp: YouTube’da kitaplara dair çok çeşitli içerik üreten nitelikli kanallar görüyoruz. Herkesin çabasını ve emeğini kitapların dünyasına ve kültürümüze bir katkı olarak kabul ediyoruz.  Biz de samimi ve özgün bir iş çıkartmak istiyoruz, bunu yaparken de insanlara bilgi odaklı içerikler üretmeye gayret ediyoruz. Bu anlamda insanlarda bir nebze okumaya merakı uyandırabilirsek ne mutlu bize.  

Bugüne kadar nasıl geldiysek bundan sonra da kısıtlı imkanlarla, insanlara faydalı olabilecek yazar ve yapıtlara dair içeriklerle Okur Sohbetleri izleyicileriyle buluşmaya devam edeceğiz. Başarının sırlarından birinin zora talip olmak gerektiğine inanıyoruz. Kolay gelen kolay gider. Gece gündüz okumaya devam…

İZDİHAM