1 Mayıs 2021

M. Fatih Kutlubay, Ben Denizden Hangisiyim?

ile izdiham

İbrahim Varelci: Yeni öykü kitabın hayırlı olsun Fatih. Yazı hayatın yoğun geçiyor bildiğim kadarıyla. Süreci nasıl disipline ediyorsun?

M. Fatih Kutlubay: Merhaba, teşekkür ederim. Aslında bu dönem yazı hayatımda yoğunluğun kısmen azaldığı bir dönem. Aynı süre içerisinde editörü olduğum derginin okumalarını yapıyor, yeni öykülerim üzerine çalışıyor, teorik yazılar ve kitap incelemeleri yapıyordum. Böylesine dolu bir süreçten sonra şu anki süreç daha yalın geliyor. Yine de kendi içerisinde bir döngüsü ve ağırlığı var tabi. Öncelikle yazılarım için yaptığım okumalara uzun bir zaman ayırıyorum. Daha sonra bu okumalardan çıkardığım notları bir sıraya koyup asıl metne odaklanıyorum ve yazmaya başlıyorum. Mesleğimle uyumlu bir çalışma disiplinim var aslında. Bir dilekçe yazmadan önce de mevzuatın farklı boyutlarını yahut örnek kararları uzun uzun araştırıyoruz.

İbrahim Varelci: İki kitabının kapağı da çok güzel. Öykülerinle bütünlük arz ediyor. Normalde yazarlar kitap kapakları konusunda sürece çok müdahil olmuyorlar. Kapak fikri nasıl gelişti, süreçten biraz bahseder misin?

M. Fatih Kutlubay: Uzun zamandır dijital tasarım ile ilgileniyorum. Kapağa ve kitabın görselliği üzerine biraz titiz davranmam bundan kaynaklı. Zaten okur da ilk olarak kitabınızın kapağını ve ismini görüyor. Böyle bir bağ ile başlıyor kitabınızla ilişkisi. Bunu da dikkate alarak kapak konusunda biraz mesai harcadık Adige Batur’la birlikte. Bir Uzak Doğu tablosu ile Minyatür sanatını birleştirmek istedik. Neticede içeriğe dair göndermeleri de olan hikâyeli bir kapak çıktı.

İbrahim Varelci: Mitoloji, masallar, efsaneler, eskilerin anlattığı hikâyeler ve kıssalar senin öykülerini besleyen ana damar olduğunu söyleyebilir miyiz, yoksa bu çok iddialı mı olur?

M. Fatih Kutlubay: Büyük bir iddia değil bence. Zira özellikle ikinci kitaptaki hemen her öyküyü yukarıda saydığınız kaynaklardan birisini çıkış alarak yazdım. İlk kitaptaki öykülerin de yarısı öyleydi keza. Görmek istediğim, bu metinlerin modern bir tür olarak öykünün içerisinde ne dereceye kadar yer alacağı. Bunun çabasındayım. Sınırları da zorlamak istiyorum.

İbrahim Varelci: Hikâyelerinde zamanlar arası bir yolculuğa çıkıyorsun. Öyküdeki zaman mefhumu üzerinde konuşacak olursak, kurgun fantastik öğeleri barındırdığı için bu senin bilinçli yaptığın bir tercih miydi? Zamanın sınırlayıcı etkisini ortadan kaldırmak istediğini düşünebilir miyiz?

M. Fatih Kutlubay: Zamanla problemi olan bir insanım. Yaşadığım her an bir önceki anı özleyerek geçiyor. Bu özlem bazen hiç bilmediğim ve yaşamadığım zaman dilimlerine karşı da gelişiyor. Çok düşündüğüm olmuştur: “Bu zamanda yaşamasaydım nasıl bir hayatım olurdu? Kim olurdum? Nerede yaşardım?”  Öykülerdeki zaman irdelemesi de bu soruların cevapları gibi bir bakıma ya da bu sorulara cevap arama çabaları. Öyküler bu sorulara net bir cevap olmuyordur ama o arayışın veya sınırsız düşüncenin içinde olmak da güzel. Kurmaca bu yüzden var zira.

İbrahim Varelci: Karakterlerine isim verirken nasıl bir metot izliyorsun?

M. Fatih Kutlubay: Mitolojiden çok yararlanıyorum. Hikâyenin zemininde geçen coğrafyaların mitolojileri bunlar. Bunun dışında okuduğum efsane veya masallarda tınısı kulağa hoş gelen isimleri de bir yere not alıyorum. Onları da kullandığım oluyor.

İbrahim Varelci: Keyifli bir sohbetti Fatih. Tekrar hayırlı olsun. Senin gibi genç, dinamik ve üretken bir yazar dostumuzun olması, edebiyat dünyamız açısından büyük bir kazanç.

M. Fatih Kutlubay: Çok teşekkürler güzel düşünce ve temennileriniz için. Benim için de keyifli oldu.  

İzdiham

Editör: İbrahim Varelci