19 Ocak 2024

Lokman Baybars, Hayırlı Olsun Ziyareti

ile izdihamdergi

Yönetmen: Muaz Güneş

Senaryo: Muaz Güneş

Yapım: TRT 12 Punto, Sinema Genel Müdürlüğü

Oyuncular: Gürkan Korkmaz, İlhami Özdemir, Gulbin Bozan, Pelda Bal, Murat Sütçü, Mihran Saylan

Sinematografi:​ Emrah Doğru

Süre: 16 dakika

Yıl: 2023

Sinema, temsil edilen edimsel varlığın zihinlerine transferidir.

Basit bir düş transferi değildir bu. Yoğun duyguları, yaşanan ruh hallerini, özdeşleşmeyi, sempatiyi, arzuyu veya politik ya da ideolojik kaygıları da içerisine alan “Affect” boyutlu bir nevrotik transferdir.

Sanat, sanatçı için bir kaygıdan ibarettir. Bu kaygı kendini Yapılandırılmış Duygular içerisinde -sempati, arzu, ideoloji vb.- bir görüntüler akışında çeşitli şekillerde ve efektlerle yeniden üretildiğinde sanatçının nevrotik düşü bir sanat eseri olarak önümüze çıkar. Sanatçı bu yönüyle, anne memesine sıkıca sarılmış bir bebek formundan asla dışına çıkamamış yetişkin bir birey olmasına rağmen izleyicisi açısından ilgiliyle izlen bir yetenektir.  Buradan yola çıkarak, Senarist ve yönetmen Muaz Güneş’in 16 dakikalık “Hayırlı Olsun Ziyareti” adlı kısa çalışmasının baş karakter olan Süleyman Küçük’ ün nevrotik simgeleştirmelerinin belirli bir süre içinde izleyicisine nasıl aktarıldığına şahit olacağız.

Bir taşra şehrinde güvenlik görevlisi olarak çalışan megaloman Süleyman, tipik bir Spinozist duygulamdır. Hareketin ve bedensel davranışların getirdiği bilginin arkaik yapısında psikolojik temelli bastırılmış hislerin duygulamlarını “Süleyman” karakterinde görüyoruz.

Film boyunca izleyici ‘Bastırılmış duygu nedir ve nereden gelir?’ ve ‘nasıl dışavuruma dönüşür?’ sorularıyla muhatap olurken yine bu soruların cevabını Süleyman’ın kendisi verir.

Bastırılmış hisler kendisini, ilişkili olduğu diğer güçleri etkileme, diğer kuvvetlerden etkilenme bilgisiyle hareket eden, bir duygulam olarak ortaya çıkar. Fakat daha çok, olması gereken ve idealize ettiği kişiliğin özlemi ile kendini dışa vurur. Bunu da şu formüle dayalı yapar; Bir bilgi, öznede önce duygu sonra performansı üretir, izleyici de duygudan önce performansı görür. Böylelikle duygu aktörde değil izleyicide oluşur.  İşte burada sinema duygu transferi aygıtı görevini -asıl görevi- yapar. Sinema bu transferi bir hastalığın kodlarını kullanarak yapar. Sinema, nevrozunun altında yatan nedenleri düşlerdeki simgeleştirmelerin çözülmesinde etkili olan analiz kodlarını içeren bir nevi düş atmosferi -Sinema salonu vb.- yaratarak izleyicide bir trans hali yaratır. Aktör (Gürkan Korkmaz) perdeden fırlar ve izleyicisinin duygudaşlığına dönüşüverir. Aktör istediği duyguyu kendinden sıyırıp izleyicisine giydirir. İzleyici ya Süleyman olur ya da olmaktan korktuğu -ikinci kişiliğini- perdede görür. Ya da buna Lacanist bir tavırla bakalım, seyirci, aynalama aşamasındaki bebek gibi, seyirci ayna/perdede gördüğü imgesiyle kendini özdeşleştirme yoluna giderken bir şey daha yapar; kendini aynada/perdede görürken perde önünde kendi bilincini yok sayar ya da bilinç dışına iter. Genel anlamda hayatı özdeşim kurmakla geçirilen bir süre olduğunu sinema salonlarında anlarız.

Süleyman sadece yalancı bir karakter değil aynı zamanda ciddi cinsel sorunları olan bir karakterdir. Eşinden sakladığı ve bastırdığı homoseksüel duygularını rektör beyin sekreterine yansıtarak rektöre ulaşmaya çabalamaktadır. Süleyman çevresindeki “erkekleri” rektöre ulaşarak bastırmak için Spinozist duygulam içinde dalgalanıp durur. Seyirci sıradan bir güvenlik görevlisine -her zaman her de sık rastlanan bu karaktere- karşı önce acıma sonra nefrete dönüşen bir tutumla filmi izlerken “biraz da benim bu” diyerek rektöre karşı aynı nefreti dile getirir.

Daha açık ifade edeyim: Film, bir “Hayırlı Olsun Ziyareti” değil bir cinsel iktidar devşirme ziyaretidir… Süleyman, nevrotik bir hasta gibi bilinçaltındaki bastırmalardan kaynağını alan ve gerçek dünya içinde tatmin edemediği isteklerini, anlatı yapısı araçlarıyla oluşturduğu imgelerle, örtük bir biçimde cinselliğin iktidarının ne olduğunu anlatamaya çalışmaktadır. 

Bu dizimsel ilişkileri bağlamındaki film -Psikoanalitik açıdan bakıldığında- bir özne olarak seyircinin yerini saptamaya girişir. Film yalnızca yönetmenin ve aktörün bilinçdışını değil, aynı zamanda seyircinin kolektif bilinçdışını kapsayarak aşırı gerçekliğin iğrençliği ile izleyicisini rahatsız ediyor. Çünkü film, üretilmiş gerçeğe kapılma durumu, düş içine girme süreci, seyircinin ikili bir tutumun içine girmesini zorlamaktadır.

Bu ikili tutum, Spinoza’nın Ethica’sında ortaya konulan duygu teorisiyle tutarlıdır. Ethica’nın üç ve dördüncü bölümlerinde ortaya konulan duyguların gerçekleştirmesini sağlayan sanatsal donanımlarıyla seyirciyi yukarıda bahsedilen süreç içine çekerek onu benzer korkularına simgesel düzeyde şahit olmasını sağlayarak, izleyiciye kendisini izlemektedir. Çünkü Spinoza’ya göre her ideanın bir olumlama/inanç içermesinden kaynaklanan bir durumu vardır. İnsan bir duygunun iki kanadını kendi içerisinde daima hisseder. Reddederken sever de.

Filmde kullanılan Spinozist duygulamın bir de kristalleşen imgelerin teknik boyutu var. Görüntü yönetmeni Emrah Doğru’nun kullandığı yakın plan yüz çekimleri birer duygulamdır. Yönetmen Muaz Güneş’in kasıtlı imgeleri ile duyusal motor düzeyde üretilmeye çalıştığı duygulamları ve cinsel gerilimleri antonal görüntülerle çarpıcı bir düzeyde verdiğini görüyoruz.

Aktör açısından Spinozist bir karakteri -Süleyman- oynayan Gürkan Korkmaz, Konstantin Stanislavski’nin kitaplarından fırlamış ya da aynı kişinin rahlesinden geçmiş kadar bir metot oyuncusudur. Çünkü bir aktörün canlandırdığı rol, aktörün kendini değil de rolle betimlenen duyguyu veya özneyi ön plana çıkartıyorsa o aktör metot oyuncusu ya da özdeşleşmeye dayalı oyuncudur. Aktör ile canlandırılan özneye veya duyguların arasındaki o, ince şizofren çizgiyi yakalayan Korkmaz rolünü rastlantısal esinlenmeye bırakmamaya çalışmıştır.

“Hayırlı Olsun Ziyareti” nevrotik bir üretim/film olmasına rağmen Rus Edebiyatından esintiler taşımasıyla klasik bir durum hikayesi tadında çalışma olmuş. 16. Dakikadan sonra saatlerce konuşup tartıştığımız bu kısa güzellik, şimdi festivallerin keyfini çıkarıyor.

İzdiham