1 Mart 2016

İtibar Dergisi’nin 39. Sayısından Mısralar Seçtik

ile izdihamdergi

Dışarda kar sesi ve soğuk
Buğday tanelerini serpseydik dağlara
Kapılarımız gıcırdasaydı dişlerimiz gibi açılmamaktan
Yeryüzünde bir kaplan olmaktan

Hüseyin Atlansoy
(İtibar, 39)

 

Bir kız çocuğu simit satıyordu
Bir simit demiştim
Ölmüş babasının adını söylemişti önce

Ve bu onulmaz dilek
Unutmak ve konuşmak için bir benzerimle

Cevdet Karal
(İtibar, 39)

 

ele veriyor bakışları, artık bir başkası oldular çoktan,
ölenle ölünmüyormuş dedikleri yalan.

Ahmet Murat
(İtibar, 39)

 

çaya şekerin akışı vardır parmak uçlarında. bunu çok şey sanma
şekerdir, uçsuzluk akidesi sanma
ekmek peynir tam taam. yürek kavurması sorma

Bünyamin K.
(İtibar, 39)

 

Ey evrensel hammâlete’l-hatab, sus! Elin kurusun ey küresel taşeron
Yığıp durdukların seni boğsun, sürünsün bütün âvânen cenazelerde.

Ali Emre
(İtibar, 39)

 

belki bir uykuyum
yorgun bir adımım yolda
bitab bir bakış
soğuyan bir cesedim belki de

Suavi Kemal Yazgıç
(İtibar, 39)

 

Hiçbir şehrin tabelasında sayılmamışken
Haykırmanın tam sırasıdır:
Yaşayanlarla işim kalmadı
Kimi sevsem ölü zaten.

Zeynep Tuğçe Karadağ
(İtibar, 39)

 

azrail bir serçeyi neresinden öpecek
belalı bilmecem, buluta inen bulut
âh bu yağmur sıkıntısı ne vakit dinecek…

Yusuf Özkan Özburun
(İtibar, 39)

 

Bir dolu kül tablası yanıkları kederin
Babalar yan odada gün geçtikçe mesafe
Kız büyür oğlan büyür kaygılar daha derin
Daha karanlık çöker balkondaki kafese

Mehmet Aycı
(İtibar, 39)

 

sen yitiğini ara buldukları onların olsun
fetih bitmez çünkü anahtarın varsa
ve ilk darbede pişman olan
kazanamaz asla

Mehmet Narlı
(İtibar, 39)

 

ne zaman kimden borç istersem
beter bozuyorum ağzımı kendime
o kutsalı kalmamışların ittifakına bakıp
ağzımı beter bozuyorum
dağınık şiirler oluyorum o zaman
kimin umurunda
güzeller güzeli beyaz ve kloş eteğime
bakıyorsun kardeş kanı sıçrıyor
bakıyorsun tarif edemem
bir barut kokusu incecik bileğimden

Dilek Kartal
(İtibar, 39)

 

ne de olsa artık kimse anlamaz
bir kalbin savaşarak çekilmesini işgal ettiği kalpten
esir edilmeye layık görülmemesini bir gövdenin
vurulmasını bir kellenin içi şüpheyle doluyken
bir anda yarım kalmasını her şeyin ve
insanın artık devam edememesini kendi olarak
hayır, ölümden bahsetmiyorum

Onur Bayrak
(İtibar, 39)

 

Ben hep evsiz gibi bakardım, dalmayı isterken
Bir kuş gibi yeşilin dallarına

Ömer Yalçınova
(İtibar, 39)

 

göğe bakarken yutkunmak zor, nasıl da
acıtıyor asılı kalmış bir heves kursağımda
ya silinsin bellek, ya çevir bu mevsimi
perdeler açılmıyor, adım yazılmıyor bahara
yokluğun ilminden ne olur beni aldır
hızla daralıyor kalbimin çeperi leylâ

Elif Nuray
(İtibar, 39)

 

Üzülme, mor da bir renktir diğerleri gibi
Göğe doğru açarsan ellerini
Dolar avuçlarına dünyanın bütün serinliği.

Adem Turan
(İtibar, 39)

 

İlk dalandım karanlığa, kınım ışıksız
Bütün koyunları benim bacağımdan astılar
Yirmi yedi yerinden yağmalandı şehrim
Beni bir uçurumun nüfusuna yazdılar

Erdem Arslan
(İtibar, 39)

 

Yutağından demir akan adamlar
karaya boyadı rengini
bir peygamber gülüşünden
yapılmış yüzünün.

M.Mücahit Yılmaz
(İtibar, 39)

 

bir zenciydim ve telefonlara mehdinin sesiyle çıktım
insan içine karışırken hep yalnızdım kasıt aramadım bunda
müziği değiştirip çiçeği savaşın ortasında tek başına bıraktım

Cengizhan Konuş
(İtibar, 39)

 

Ekmeğe yolluyor utancını
Kaderini büyüten çocuk
Çaresizliğin o tek mahdumu
‘Aç kapıyı, bezirgân başı!’

Emel Özkan
(İtibar, 39)

 

Erken doğar orada aşk;
Kalmamıştır kazaya hiçbir oyun,
Önce yürekler büyür sonrası sonra…
Yola girmek demektir aşk,
Geçerken kapısından elâ gözlü kaderin…

Berat Demirci
(İtibar, 39)

 

Güllerden bir gül ki dikenleri ile
Ömür geçirdin Leyla hep inci niyetine
Dikeni sevdin batırdın hep kendine
Yârin terinden bir gül oldun açıldın.

Leylâ İpekçi
(İtibar, 39)

 

Fatma Şengil Süzer hazırladı.
İZDİHAM