4 Mart 2016

Diriliş Işığı röportajı, İdealimiz Diriliş Işığı’nın günlük çıkması

ile izdiham

“Diriliş Işığı”, Diriliş’in habercisi olarak geldi. Diriliş gençlik hareketi içinde faal sorumluluk yüklenen Ömer Tayyar Aslan’ la röportaj yaptık.

Ömer Tayyar Aslan kimdir ?

1983, Kahramanmaraş/Elbistan doğumluyum. Yedi çocuklu bir ailenin ortanca çocuğuyum. Milli ve manevi değerleri babamızdan ve aile ocağımızdan aldık. İlk ve orta öğrenimimi Elbistan’ da tamamladım. Üniversite öğrenimi için 2001 yılında İstanbul’ a geldim. 28 Şubat sonrası üniversite psikolojisinin en çok yaşandığı Marmara Üniversitesi tarih bölümünü kazandım. Maraşlı olmamız hasebiyle üniversitelerdeki durum ve Maraş’ tan aldığımız maneviyat atmosferi yavaş yavaş bir arayışa yönelmeme sebep oldu. Kız öğrencilerin başörtülerini okula girerken çıkarmak zorunda olup çıkınca takabildikleri bir ortamda gençlik ve gençlik yapılanmalarının bir o yana bir bu yana savrulmalarını müşahade ettim. Daha önce de Elbistan’ da ilk defa Makamda adlı kitabıyla adını duyduğum Sezai Karakoç’ u tanıma ve okuma şansını buldum. Herkes gibi ben de fikir kitaplarından önce şiirleri ile tanımaya başladım Sezai Karakoç’ u. Beni cezbeden bir ışıltısı vardı şiirinin, sanatının, fikrinin. Üniversitede bir arkadaşım anlamadığını söyleyerekGündoğmadan kitabını hediye etmişti bana. Şiirleri okuyor bununla kalmıyor arkadaşlarımla ve gençlerle sürekli paylaşıyordum. Sezai Karakoç’ un şiirleri bizi bir yerimizden yakalıyordu ve gençler de yaşları itibariyle etkisinde kalıyordu.

“bu çölde bu uyumsuz evren tüneğinde
er olan asker olan yalnız biziz
bedir’in ve Kur’an’ ın askerleriyiz
armağan götürürüz kentlere
gök armağanı Kur’an’ ı
açarız dünya önünde bu sofrayı
kim ki tanrı’ya dayanmamakta dayanmakta kendine
yakarız kendisini de kentini de”

Ben de bir öğrenci lideri olarak Sezai Karakoç sayesinde bir vizyon ve duruş kazanmış oluyordum. Çevremde artık Sezai Karakoç denildiği zaman insanlar beni gösteriyordu. Çünkü çoğunlukta gençler ciddi düşünce çevrelerinden uzakta, gerçek değerlerimizi tanımadan yaşıyorlar. Daha doğrusu gençlerimizin bu değerleri tanımalarını istemeyen bir sistem çalıştırılıyordu. Şiirlerini okudukça yavaş yavaş fikir kitaplarına olan ilgim artmaya başladı. Zaten onun asıl özelliği de düşünceleriydi. Diriliş neslini doğuran Diriliş fikri.

Bir gün Cağaloğlu’ na, Diriliş yayınlarına gittim. Herkes gibi en görünmez köşeye oturdum, odayı masayı, duvar saatini, Sezai Karakoç’ un gözlüklerini, kıyafetlerini gözledim, Sezai Bey fazla konuşmuyordu. Böylece Sezai Karakoç ve Diriliş’ le yollarımız kesişti.

Ömer Tayyar Aslan ile ilgili görsel sonucu

Diriliş görüş ve hareketini nasıl anlatırsınız?

Benim için Diriliş hareketi dış cephesiyle Sezai Karakoç’ un dediği gibi tarihi, sosyolojik ve sürekli bir perspektiftir. İç cephesiyle de hakikatle kurduğu ilinti sebebiyle doğal ve mecburi bir akımdır. Diriliş nesline gelecek olursak, bunu Türkiye’ de belki de en çok okunan kitap olan Diriliş Neslinin Amentüsü üzerinden konuşmak isabetli olur. Bu çok önemli eser, Sezai Karakoç’ un kaleme aldığı diğer eserlerin önü ve arkasıdır. Diriliş nesli, üstadın deyimi ile düşünen, akleden, hikmete açık aydın nesildir. Bu bir çoban, köylü ya da profesör de olabilir. Madem aydınlar toplumu yönlendiriyor, onlar dirilen insanlar olmalı, dirilen aydınlar bir araya gelse toplum da tüm İslam devletleri de bir araya gelecektir. Sezai Karakoç her zaman bunu söyler. Bunun devamında tek çıkış yolu olarak başında bilge bir yöneticinin bulunduğu İslam Devlet modelini öneriyor.

 

Sezai Karakoç uzun bir süredir herhangi bir yerde yazmadan konuşmalar yapıyordu. “Diriliş Işığı” gazetesi, yazıya yeniden dönüş mü?

Evet, üstad yıllardır belirli periİdeayodlarla konuşmalar yapıyor. Bu birkaç yıldır haftalık konuşmalar olarak devam ediyor. Dünyada ve ülkede olanları Diriliş bakış açısıyla anlatmaya çalışıyor. Bu sesin daha geniş kitlelere ve her türlü araçla duyurulması en fazla istediğimiz şey. Medya organlarımızın olmasını, televizyonumuzun, gazete ve dergilerimizin olmasını en çok üstad istemiştir. Gerçekleşmemesinin birçok nedenleri var şüphesiz. Bir türlü uygun zemin oluşmadı. Seçimler yaklaşırken, Diriliş hareketi ve çevresi olarak bu daha belirgin bir ihtiyaç olarak konuşulmaya başladı. Bu arada gençlerin de gayretiyle seçimde bağımsız adaylar yanında başlayan çalışmalar, tek sayılık mütevazı bir gazetenin çıkış gücü oldu. Bu, büyük bir ihtimalle Diriliş gazetesinin yeniden yayın hayatına girmesinin ateşleyici gücü olacaktır inşallah.  Diriliş’ten önceki ışık olarak, bir Diriliş muştusu olarak görüyoruz tek sayılık Diriliş Işığı’ nı. Zaten Fındıkzade’de bulunan Diriliş yayınevi tabelasına “gazete” ibaresi de çok daha iri harflerle aylar öncesi yayılmıştı. Bunun amacı da Diriliş gazetesinin günlük olarak çıkması idealiydi.

Bu arada, engellemeler de oluyor elbet. Ancak bunlar bizi engelleyen manialar değil. Diriliş Işığı gazetesi şu an İstanbul ve İzmir genelinde 200’ e yakın gönüllü genç tarafından meydanlarda, kültür merkezlerinde, üniversitelerde, öğrenci yurtlarında, en ücra köşelere kadar her yerde dağıtılıyor.

Anadolu’ dan gazete isteyen onlarca Diriliş gönüllüsüne gazeteler gönderiliyor. Bu sayede 50 yıldan fazla bir süredir fikir, sanat, siyaset ve edebiyat çevresi dahil hemen her noktada iz bırakmış olan Diriliş, yeni ve genç bir ekiple yeni bir dönemi başlatıyor. Sökün eden yeni bir şafağın başlangıcında Sezai Karakoç bu çağa Fecir Devletini ve insanlığa Diriliş neslini teklif ediyor. Buradaki tek engel bizce ses ve kulak meselesidir. Uzun yıllardır İslam alemi ya aşırı gürültüden duyma yetisini kaybetmiş veya aşırı suskunluktan duymayı unutmuştur. Diriliş teklif ettiği bu sesin duyulması için öncelikle toplumda duyacak bir kulak, duyduğunu düşünecek bir aydın nesil hedefindedir. Bu dün böyleydi bugün böyledir, yarın da böyle olacaktır.

Hatice Büşra Benli gerçekleştirdi.

İZDİHAM