15 Aralık 2020

Bir Otizm Filmi Olan Temple Grandin’e Dair

ile alef

Otizm konusunda ilk akla gelen filmlerden birisi olan Temple Grandin 2010’da vizyona girmiş bir ABD yapımı dram filmidir. Mick Jackson’ın yönetmenliğini yaptığı bu film gerçek bir hikayeden esinlenmiştir. Bu yanı ile ayrıca bir biyografi filmi olarak adlandırılmaktadır. Bu özelliklerinin yanı sıra film 8,7 gibi oldukça yüksek bir IMDB puanına sahiptir. Günümüzde özellikle eğitimcilere ve öğrencilere önerilen bu film otizm farkındalığına oldukça yararlı olmaktadır. Otizm farkındalığı ne yazık ki gereken değeri görmemektedir.

Otistik bireylerin ve ailelerin genel sorunları otizm ile ilgili olmaktan çok diğer insanların bakış açılarından kaynaklanmaktadır. Bu konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan bireyler otistik bireyler ile dalga geçebilmekte hatta onları dışlayabilmektedirler. Otistik bireyler özellikle ilk okul çağlarında akran zorbalığı sonucu okula gitmek istemeyebiliyorlar. Bu durum otistik bireylerin eğitim hayatını oldukça etkilemekte hatta hayatının diğer alanlarında da özgüvenlerini zedeleyebilmektedir. Bu konu hakkında öncelikle yapılması gereken insanlara otizmin ne olduğunu hatta ne olmadığını açıklamaktır. Temple Grandin filmi otizmi çok iyi açıklamaktadır. Otizmin bir eksiklik veya yetersizlik değil sadece bir farklılık olduğunu ve otistik bireylerin neler başarabileceğini insanlara göstermektedir.

Temple Grandin (film) - Wikipedia

Filmin Konusu 

Temple, 4 yaşına kadar hiç konuşmayan bir çocuktur. Yaşıtlarıyla oyun oynamayı sevmeyen ve istediği olmayınca çığlıklar atan Temple annesi ile iletişim kuramamaktadır. Bu durumdan şüphelenen annesi Temple doktora götürmeye karar vermiştir. Fakat doktorun söyledikleri Temple’ın annesi için oldukça yıkıcı olmuştur. Doktor Temple’ın bir tür çocuk şizofrenisi olan otizm hastalığına sahip olduğunu ve asla iyi olamayacağını söylemiş hatta annesine onu bir kliniğe yatırmasını önermiştir. Bu hastalığın nedeninin ise anne ile çocuk arasındaki sevgi bağının kurulamaması, anne ile sarılmayan çocukların otistik olma risklerinin daha yüksek olduğunu söylemiştir. Doktorun bu kötümser bakış açısını kabul etmeyen Temple’ın annesi onun en iyi eğitimi alması için elinden geleni yapmıştır. İlk zamanlar evde kendisi eğitim verirken daha sonra onu bir okula yazdırmıştır. Konuşmaya başlayan Temple yaşıtları ile anlaşamamaktadır. Okulda sürekli onunla uğraşıp onunla dalga geçen öğrenciler vardır. Dalga geçildiğinde veya sinirlendiğinde şiddete başvuran Temple bu sebeple birkaç okuldan atılmıştır.

Temple’ın Eğitim Hayatı

İnsanların tüm engellemelerine ve aşağılamalarına rağmen liseyi bitiren Temple o sene teyzesinin çiftliğine zaman geçirmeye gitmiştir. Burada hayvanlarla çok iyi zaman geçiren Temple ayrıca farklı icatlar yapmaktadır. Hayvanların yanı sıra fen bilimlerine oldukça ilgi duyan Temple yeni buluşlar yapmayı çok sevmektedir. Temple’ın bu yeteneğinin farkında olan annesi onu bir üniversiteye kayıt ettirmiştir. Bu üniversite yatılı bir okuldur. Tek başına kalmak Temple’ı oldukça zorlamıştır. Diğer insanların aşağılamalarına maruz kalan Temple ortama ayak uyduramayıp okuldan atılmıştır. Eğitim hayatının aksamasını istemeyen Temple’ın annesi onu farklı bir okula kaydettirmeye karar vermiştir. Bu okulda Fransızca öğrenmesi amaçlanan Temple burada onu çok iyi anlayan bir öğretmen ile tanışmıştır. Bu öğretmen Temple’ın farklılıklarını fark etmiş ve onu bir şeyleri yapması için zorlamayı bırakmıştır. Temple’ı yetenekleri olan konuda desteklemiş ve onun bir şeyleri başarması konusunda oldukça önemli bir etken olmuştur.

Hayatını Değiştiren Hocasıyla İlk Karşılaşması

Öğretmeni sayesinde kendine olan güveni artan Temple okula geri dönmeye kara vermiştir. Okul yönetimi ile konuşup onları ikna eden Temple araştırma konusu belirlemiş ve bir çalışma yapmaya karar vermiştir. Bir hayvan ağılına giderek hayvanların davranışlarını araştıracaktır. Onlara kesime kadar en acısız ve saygın nasıl davranılacağını inceleyen Temple bu konu hakkında bir proje çizmiştir. Bu proje herkes tarafından oldukça beğenilmiştir. Hatta bu proje sayesinde okul arkadaşlarının ve hocalarının ona bakışı değişmiştir. Bu şeklide okulundan başarıyla mezun olan Temple böylece oldukça büyük bir başarıya imza atmıştır. Üniversiteyi bitirdikten sonra hayvanlardan uzak kalan Temple oldukça mutsuz olmaya başlamıştır. Bu sebeple tekrar hayvanlarla çalışmak isteyen Temple master (yüksek lisans) yapmaya karar vermiştir. Ailesinden farklı bir yere taşınan Temple böylece yalnız başına ayakta durabileceğini herkese kanıtlamıştır. Çalışma yaptığı yerde kadın olmasından dolayı uğradığı zorbalıklara rağmen vazgeçmemiş burada da oldukça büyük başarılara imza atmıştır. Ağıllarda hayvanlara nasıl daha iyi davranabileceği konusunda yaptığı araştırmalar büyük ses getirmiş hatta bir proje teklifi almıştır. Bu proje gazetelerde haber olmuş ve bir başyapıt olarak nitelendirilmiştir. Temple’ın başarıları bununla da sınırlı kalmamıştır. Yüksek lisanstan sonra doktorasını da tamamlayan Temple uzun süre üniversitelerde ders vermiştir. Bu başarılar diğer otistik bireylere ve ailelerine ilham olmuştur. Bu başarıların imkansız olmadığını, eğitimin ve sevginin oldukça önemli olduğunu herkese göstermiştir. Ayrıca filmin son sahnelerinde Temple uzun bir süre sonra annesine ilk defa sarılmıştır. İnsanlarla iletişimi ilerlemiş ve birçok zorluğu yenmiştir. Bu doğrultuda filmde verilen en önemli mesajlardan birisi:

“Otistik bireyler diğerlerinden sadece farklıdır, asla eksik değildirler.”

Temple Grandin Kimdir?

1947 yılında Boston’da dünyaya gelen Temple Grandin 4 yaşına kadar hiç konuşmadığı için doktora götürülmüştür. Otizm tanısı alan Temple’ın bir bakımevine yatırılması önerilmesine rağmen annesi vazgeçmemiştir ve onun hayatta çok güzel yerlere gelmesini hedeflemiştir. Bu çabalamalar sayesinde imkansız denilen her şeyi başaran Temple adını dünyaya duyurmuştur. Önce ilk okulu daha sonra orta öğretimi bitiren Temple daha sonra yatılı bir okula kayıt olmuştur. Daha sonra Franklin Pierce Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazanmıştır. Üniversiteden mezun olduktan sonra Arizona State Üniversitesinde yüksek lisans ve Illinois at Urbana-Champaign Üniversitesi’nde doktora yapmıştır. Halen dünya genelinde hayvan hakları ve otizm hakkında seminerler vermektedir. Ayrıca Temple Grandin’in yazmış olduğu birçok kitap bulunmaktadır. Öne çıkanlardan bazıları The Autistic Brain: Thinking Across The Spectrum, Animals in Translation ve Resimlerle Düşünmek kitaplarıdır.

İnsanların Otizme Bakış Açısı

Bu film gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir. Yani gerçek hayatta Temple Grandin vardır ve tüm bunları başarmıştır. Filmde de sık sık karşımıza çıkan sorun ise otistik bireylerin bir şeyleri başarmasının önündeki en büyük engel diğer insanlardır. Otistik bireyleri diğer insanlardan eksik değildirler hatta bazı konularda daha üstün yeteneklere sahip olabilmektedirler. Fakat insanlar otistik bireylerin farklılıkları yüzünden onları aşağılamakta ve bir kalıba sokmaktadırlar. Onların bir şeyleri başarabileceklerine inanmamaları yüzünden otistik bireylerin özgüvenleri sarsılmaktadır. Bu film 1970’leri konu alsa da günümüzde de bu sorunlar hala görülmektedir.

Otistik bireylerin ailelerine danışıldığında yaşanılan en büyük zorluk insanların otistik bireyleri okullarında veya diğer alanlarda kendi çocuklarından uzak tutmak istemeleridir. Bu durum hem çocuk için hem de ailesi için oldukça yıpratıcı ve aşağılayıcıdır. Bu sebeple aileler çocuklarının eğitimini kendileri üstlenip okuldan alabilmektedir. Bu büyük bir sorun teşkil etmektedir. Çünkü hem otistik bireyin eğitim hakkı elinden alınmış olmaktadır hem de diğer çocuklar farklılıkların hoş görülmesini öğrenememektedir. Bu çocuklar büyüyüp yetişkin olduğunda toplum ahlakı oldukça zarar görmüş olacaktır. Çünkü insanlar diğer insanların farklılıklarını görüp saygı duymayı öğrenememektedir. Aslında bu durum günümüzde görülen birçok sorunun altında yatan sebeptir. İnsanlar empati yapamamaktadır. Diğer insanların farklılıklarını kabul edip birbirlerine saygı göstermemektedirler. Bu konuda yapılması gereken oldukça gerekli önlemler bulunmaktadır. Öncelikle aileler çocuklarına bu konuda eğitim vermelidir. Ailelerin eksik kaldığı durumlarda da eğitimciler bu konuya önem vermelidir. Sonuç olarak bugünün çocukları yarının yetişkinleri olacaktır.

Hacer Canbazoğlu

İZDİHAM