30 Mart 2015

Ali Görkem Userin, 2014 yılında yerli edebiyat altın çağını yaşadı

ile izdihamdergi

Biten bir yılın ardından geriye dönüp o yılın genel manzarasına bakmak kolay değil. Fakat söz konusu kitaplar olunca işimiz biraz olsun kolaylaşıyor. Çünkü iyi kitaplar unutturmuyor kendini insana. Az-çok kalıcı izler bırakıyor üzerimizde. 2014 yılının iz bırakan kitaplarını türlerine göre ele alarak hatırlamaya çalışacağız bu yazıda. Ama önce yıla dair genel birkaç değerlendirme.

2014’ün yayınlarına genel olarak baktığımızda, yerli ve yabancı eserler kategorilerinin ikisinin de ciddi bir hareketlilik arz ettiğini söyleyebiliriz. Tercüme yayınlar arasında Arap ve Fars dillerinden aktarılan eserler ne yazık ki arzu edilen seviyede değildi bu yıl da. Türler açısından baktığımızda, yılın nispeten en durgun görünen alanlarından biri şiirdi. Şiir kitaplarında yıl boyunca gözlemlenen durgunluk yılın son iki ayında yerini güzel bir yoğunluğa bıraktı. Art arda ve grup olarak çıkan kitaplar şiirseverlerin yüzünü güldürdü. Yılın en olumlu manzarasını ise öykü kitapları ve tercüme romanlarda görüyoruz. Özellikle genç öykücülerimizin ilk kitaplarının okuyucuya ulaşması açısından bereketli bir yıldı 2014.

Birkaç yıldır olduğu gibi 2014’ün kayda değer gelişmelerinden biri de Türk edebiyatının unutulan veya ihmal edilen klasiklerinin yeniden neşriydi.

Ziya Osman Saba (Can Yayınları) ve Refik Halid Karay’ın (İnkılap Kitabevi) eserlerinin yeni edisyonlarla piyasaya sürülmesi bu açıdan sevindiriciydi.

2014’te yayın dünyamızda yaşanan gelişmelerden biri de elektronik yayıncılıktaki artıştı. Türkiye’nin ilk e-kitap okuyucusu Calibro’nun gayretiyle e-kitap konusu somut olarak gündemimize girdi. Özellikle geleneksel mecralara mesafeli yeni nesillerin okuma alışkanlığı kazanmasında e-kitapların büyük bir işlevi olacak. Yayıncılar Federasyonu’nun verilerine göre 2014’ün Ocak-Kasım döneminde 319 milyonu aşkın kitap üretilmiş. Önceki yılın 480 milyonluk tirajına göre bir düşüş görülse de yine de umut verici bir rakam var karşımızda.

Yazımızın devamında ise şiirden öyküye, romandan düşünceye farklı kategori ve türlerde 2014’ün kitaplarından bir seçme yapmaya çalışacağız.

ŞİİR
Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisinin önemli şairlerinden Turan Koç, kırk yılı aşan şiir macerasının birikimini tek kitapta bir araya getirdi. Koç, bu toplama 1972’de çıkan ilk şiir kitabının adını vermiş: Kan Gibi Vakte Düşen. Sonraki yıllarda din felsefesi ve tasavvuf alanında ortaya koyduğu kıymetli eserlerle şairliğini az-çok unutturan Koç, şiirden uzakmış gibi görünse de her zaman şiirle yaşayan, kendi şiir dilini kurmuş bir şairdir.
(Kan Gibi Vakte Düşen, Turan Koç, İz Yayıncılık)

1980 kuşağı şairlerinden, sonraki yıllarda da şiirini yeni ve diri tutabilen güçlü bir şair Hüseyin Atlansoy. Bu yıl çıkan yeni kitabı Karşılama Töreni, aynı zamanda Necip Fazıl Şiir Ödülü’ne de layık görüldü. Atlansoy şiirinde sular, ırmaklar, zenciler, hüzünler, İstanbul ve Filistin daima sesini duyurur. Türkçenin coştuğu, geleceğe dair iyimserliğimizi artıran bir şiir onunki. Karşılama Töreni, lirizmin ironiyle buluştuğu güçlü bir kitap.
(Karşılama Töreni, Hüseyin Atlansoy, Hece Yayınları)

Neo-epik şiirin kurucusu ve en önemli temsilcisi Hakan Arslanbenzer de yılın son ayında yeni bir şiir kitabıyla okuyucu karşısına çıktı. Vatan Somuttur, Arslanbenzer’in savunduğu halkçı/popülist görüşün şiirdeki güzel bir karşılığı. “Şık değil ama gerçek” şiirlerden oluşan sert bir kitap. Bir yanıyla da, Gazze’den Soma’ya, milletin hafızasında iz bırakan hadiselerin bir albümü gibi. Sonuna kadar siyasi, muhalif, yorgun bir kitap. Ama yorgunluğu ülkesini ve milletini sevmesinden. (Vatan Somuttur, Hakan Arslanbenzer, Profil Yayıncılık)

İlk kitabı Sevgili Huzursuzluğum 2010’da yayınlanan şair Bülent Parlak’ın ikinci şiir kitabı Ricakeş yılın son aylarında okuyucuyla buluşan kitaplardan. Hayatın her boyutundan gözlemlerle kurulu Parlak’ın şiiri. Bu şiire ev nadiren dahil oluyor, mekan çoğu zaman sokaklar ve açık hava. Ölüm, kırgınlıklar, çocukluk ve yarım kalan diğer şeyler bu şiirin olmazsa olmazları. Şiirinde de kendi kalarak konuşan nadir şairlerden
Bülent Parlak. (Ricakeş, Bülent Parlak, İzdiham Yayınları)

ÖYKÜ
Öykü türünü de ihmal etmeyen yetenekli romancı Güray Süngü’nün üçüncü öykü kitabı Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk, bu yıl yayınlandı. Modern zamanların hayatlarını, karakterlerini işliyor Süngü öykülerinde. Detaylarına kadar iyi çalışılmış karakterler, yazarın sorumluluk hissiyle buluşarak öykülerin seviyesini yükseltiyor. Romanlarında olduğu gibi, öykülerinde de kurmacanın sınırlarını genişletiyor Süngü.
(Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk, Güray Süngü, Dedalus Kitap)

Yılın en dikkat çekici öykü kitaplarından biri olan Öbür Dünya Öyküleri Güzide Ertürk’ün ikinci öykü kitabı. Ertürk’ün bu kitabı, Dante’nin İlahi Komedya’sı ile irtibatlı gibi görünse de Müslüman zihninin bir ürünü. Ertürk, öykümüzün erken ustalaşan genç kalemlerinden biri. Öbür Dünya Öyküleri de bu durumun en sağlam kanıtı. Kimi zaman huşu içinde, kimi zamansa titreyerek okunuyor bu öyküler.
(Öbür Dünya Öyküleri, Güzide Ertük, Şule Yayınları)

Doğusuyla batısıyla bu ülkenin öykülerini anlatan Ahmet Büke’nin yedinci öykü kitabı Yüklük. Mazlum çocukların öyküleri de var bu kitapta, eğlenceli edebiyatçı sohbetleri de. Sait Faik de var, Platonov da. Anlatmaktan ziyade hissettirmekten yana duran Büke, sade ve gerçekçi öyküleriyle okuyanı derinden etkiliyor.
(Yüklük, Ahmet Büke, Can Yayınları)

Rus edebiyatının geç keşfedilmiş yasaklı yazarlarından Andrey Platonov’un özellikle Can ve Mutlu Moskova romanları ülkemizde de ilgi gören eserler. Bu yıl ise, Platonov’dan bir seçme öyküler kitabı çıktı: Muhteşem Vahşi Dünya. Yazarın dokuz öyküsünü bir araya getiren kitap, insan ilişkileri ve insanın arayışlarını merkeze alıyor. Kimi öykülerinde zamanına göre oldukça deneysel denilebilecek teknikler de uygulayan Platonov, öykülerin çoğunda okuyucuyu kendi hayatına dair derin sorgulamaya yöneltiyor.
(Muhteşem Vahşi Dünya, Andrey Platonov, Çev. Günay Çetao Kızılırmak, Metis Yayınları)

ROMAN
Roman kategorisi içinde ele alınmasını garipseyenler olacaksa da, Hazreti Ali Cenkleri bu grupta değinilmesi gereken bir eser. Destan geleneğimizden cenknâmelere, yerli roman literatürümüzün ilk temsilcisi olarak da yorumlanabilir Hazreti Ali Cenkleri. Yazma ve basılı çok sayıda eserden faydalanılarak hazırlanan bu neşir, kesinlikle yılın en önemli kitaplarından biriydi.
(Hazreti Ali Cenkleri, Haz. İsmail Toprak, Büyüyenay Yayınları)

Türk edebiyatının dünya çapındaki temsilcisi Orhan Pamuk yılın son günlerinde yeni romanını çıkardı: Kafamda Bir Tuhaflık. Türkiye’nin son kırk yıllık dönemde geçirdiği sosyo-ekonomik dönüşümü mahalle hayatı, esnaf ilişkileri ve bir aşk hikâyesi etrafında ele alıyor Pamuk bu romanında. Pamuk’un diğer romanları gibi bu da dil ve kurgunun başarılı bir örneği olduğu kadar iyi çalışılmış, araştırılmış fonuyla da göz dolduruyor.
(Kafamda Bir Tuhaflık, Orhan Pamuk, Yapı Kredi Yayınları)

James Joyce’un “Hakiki bir mizah duygusuna sahip, gerçek bir yazar” olarak tanımladığı Flann O’Brien’ın Ağaca Tüneyen Sweeny’si yılın en renkli romanlarından biriydi. Borges bu romanı İrlanda’nın farklı tarzlarını örnekleyen bir repertuar şeklinde yorumluyor. Ağaca Tüneyen Sweeny kendi içinde çok sayıda öykü içeren, labirentvari bir roman. Yer yer okuyucuyu yorup hırpalasa da, sonuna kadar okunmayı hak ediyor. Roman roman içinde akan bu absürt ve mizahi anlatı modern Batı edebiyatının temsil gücü yüksek bir köşetaşı.
(Ağaca Tüneyen Sweeny, Flann O’Brien, Çev. Gülden Hatipoğlu, Everest Yayınları)

Kemal Varol’un, anlatıcısı ve ana karakteri bir köpek olan Haw’ı 90’lı yıllarda doğuda yaşananlara içeriden ve samimi bir bakış yöneltiyor. Acı ve hüznün baskın olduğu bu romanın köpek kahramanı Mikasa insanların dünyasına tarafsız bakıyor. PKK, JİTEM, OHAL gibi 90’ların kritik meseleleri Haw’da konunun merkezinde duruyor. Bu modern zamanlar fablı Türkiye’nin yakın tarihindeki en acılı ve karanlık günlerine tanıklık ediyor. Bunu yaparken de dili ve anlatımdaki gücüyle okuru kendine bağlıyor.
(Haw, Kemal Varol, İletişim Yayınları)

DÜŞÜNCE
Felsefe-bilim tarihi alanındaki çalışmalarının yanı sıra hikmete ve geleneğe yaslanan derin fikriyat yazılarıyla da tanınan İhsan Fazlıoğlu güzel bir sürpriz yaparak yıl içinde üç yeni kitap yayınladı. Bu kitaplardan ikisi (Akıllı Türk Makul Tarih ile Kendini Aramak) Fazlıoğlu’nun 2010-2013 arasında Anlayış dergisinde yayınlanan yazılarını bir araya getiriyor. “İnsan-Tarih Yazıları” alt başlığını taşıyan bu iki kitabın ortak özelliği ise, tarih, medeniyet, siyaset ve ilim meselelerini muhteşem bir sadelikte ele alması ve dün-bugün-yarın ayrımına gitmeden geniş zamanlı bir şekilde işlemesidir. Üçüncü kitap Kayıp Halka’da ise Fazlıoğlu’nun İslam-Türk felsefe-bilim tarihi etrafında kaleme aldığı altı uzun makalesi yer alıyor. (Akıllı Türk Makul Tarih, Kendini Aramak, Kayıp Halka, İhsan Fazlıoğlu, Papersense Yayınları)

İsmail Kara, Türkiye’de İslamcılık düşüncesinin referans metinleri üstüne yaptığı çalışmalara ara vermeden devam eden titiz ve çalışkan bir isim. Müslümanların siyasî düşüncelerinin farklı eğilim ve tercihlerine kaynaklık eden temel metinleri bir araya getirdiği Hilafet Risaleleri’nin altıncı cildi yıl içinde çıktı. İlk cildinde II. Abdülhamid döneminden risale ve metinlerin yer aldığı eserin bu cildinde ise Cumhuriyet devrinin metinleri mevcut. Müslümanların siyasî düşüncesinin zaman içinde gösterdiği değişimi devam eden yanlarıyla beraber resmetmeyi amaçlayan Hilafet Risaleleri’nin altıncı cildi 1923’te basılan dokuz risaleyi içeriyor. Altı yüz sayfalık bu kaynak eserdeki metinler özellikle siyaset ve İslam düşüncesine ilgi duyan okurları bekliyor.
(Hilafet Risaleleri VI, Haz. İsmail Kara, Klasik Yayınları)

Zamanın Ruhuna Karşı, Ercan Yıldırım’ın altıncı kitabı. “Küresel Medeniyet ve İslam-Batı Karşılaşması” alt başlığıyla çıkan yeni kitabında, Batının özellikle kültürel işgalini sorguluyor Yıldırım. Zamanın ruhuna teslim olmadan onu anlama gayretini savunuyor. Yıldırım, İslam medeniyeti kavramına da itiraz ediyor. Ona göre İslam’ın medeniyet olarak telakki edilmesi, zamanın ruhuna teslim olmaktan başka bir şey değildir. Küresel medeniyetin kapitalizmle ve Avrupa’yla bağı, Müslümanların bu medeniyet karşısındaki konumu ve daha birçok konu Yıldırım’ın Zamanın Ruhuna Karşı’da uzun uzadıya tartıştığı meselelerden.
(Zamanın Ruhuna Karşı, Ercan Yıldırım, Profil Yayıncılık)

BİYOGRAFİ-HATIRAT
Sami Çölgeçen’in Sahra-yı Kebir’i Nasıl Geçtim’i yılın en ilginç kitaplarından biriydi. 1897 ve 1902’de iki kez idama çarptırılarak sürgüne gönderilen yazar sekiz yıl sürgün hayatı yaşadığı Fizan’dan kaçarak Sahra-yı Kebir’i aşar ve özgürlüğüne kavuşur. Fizan’dan başlayıp Liverpool’da sona eren bu kaçışın öyküsünü bizzat Sami Çölgeçen’in dilinden okuyoruz Sahra-yı Kebir’i Nasıl Geçtim’de. Özetle, 20. yüzyıl başında cereyan etmiş, film gibi bir hadiseler zincirine tanıklık ediyoruz kitabı okurken.
(Sahra-yı Kebir’i Nasıl Geçtim, Sami Çölgeçen, Haz. Ömer Hakan Özalp, Ark Kitapları)

20. yüzyılın efsane isimlerinden Malcolm X’in tarihçi Manning Marable tarafından kaleme alınan kapsamlı biyografisi de yıl içinde dilimize kazandırıldı. “Arayışlarla Dolu Bir Hayat” alt başlığını taşıyan bu eser, Malcolm X’in hayatının gizli kalmış birçok ayrıntısını okuyucuyla paylaşıyor. 2012’de Pulitzer Tarih Ödülü alan kitap, Alex Haley’nin Malcolm X biyografisine de çeşitli itirazlarda bulunuyor. Haley’nin mitleşmiş Malcolm X portresine karşı Marable’ınki efsanenin ötesine geçerek, yaşananlara kayıt düşme amacında. Bu yüzden daha nesnel ve realist bir portre çizdiğini söyleyebiliriz rahatlıkla.
(Malcolm X-Arayışlarla Dolu Bir Hayat, Manning Marable, Çev. Orhan Düz, İthaki Yayınları)

Önceki yıl yayınlanan Tanpınar biyografisi Geç Kalan Adam’la haklı övgüler alan Sefa Kaplan 2014’te ise Oğuz Atay biyografisi Geleceği Elinden Alınan Adam’la okuyucu karşısına çıktı. Oğuz Atay’a ilaveten dostları ve roman kahramanları dahil edilmiş bu kitaba. Kaplan, tam da Atay’ın tarzına yaraşır bir üslup ve teknikle kurmuş kitabını. Dolayısıyla kurgu ve hakikat bir arada, iç içe geçmiş durumda.
(Geleceği Elinden Alınan Adam, Sefa Kaplan, Doğan Kitap)

TARİH
Tercüme eserleri saymazsak, dilimizdeki İslam tarihi ile ilgili sınırlı kaynaklara 2014’te kıymetli bir eser dahil oldu: Müslümanların Tarihi. İhsan Süreyya Sırma’nın, Muhammed Hamidullah’ın öğrencisi olduğu dönemde niyet ettiği bu eser hocanın yaklaşık yirmi yıllık çalışmalarının sonucunda ortaya çıkmış. Beş ciltlik bu kaynak çalışmayla Hz. Âdem’in yaratılışından Osmanlı’nın çöküşüne kadar gelen geniş bir dönemi ele alıyor. Sırma Hoca bugüne kadar onlarca kıymetli esere imza attı. Fakat Müslümanların Tarihi tüm bunların üstünde ve ötesinde bir eser.
(Müslümanların Tarihi, İhsan Süreyya Sırma, Beyan Yayınları)

Tarihçilerin kutbu Halil İnalcık, yüz yaşına iki yıl kala Devlet-i Aliyye’nin ikinci cildini tamamlayarak yeni bir esere daha imza attı. “Tagayyür ve Fesad” alt başlığını taşıyan beş yüz sayfalık bu cildin konusu ise Osmanlı’nın bozulmaya başladığı 17. asırdaki iktidar mücadeleleridir. Valide sultanların dominant halleri, isyan ve ayaklanmalarla bunlar karşısında merkezî otoritenin yeniden tesisi çabaları. Böylece, İnalcık’ın Osmanlı’nın siyasal tarihine dair bugüne dek ortaya koyduğu birikim daha da zengin bir hale geldi.
(Devlet-i Aliyye II, Halil İnalcık, İş Bankası Yayınları)

DENEME-İNCELEME
2014’ü verimli geçiren yazarlardan biri de Hüseyin Su’ydu. Yıl içinde iki yeni deneme kitabı çıkardı Su. Bunlardan ilki olan Kalemin Yükü’nde, edebiyat ve düşünce dünyamızın köşetaşı isimlerini ve bunların çıkardıkları dergileri ele alan yazıları vardı. İkinci kitabı Yazı ve Yazgı ise yazı, yazar ve eylemine yakın plan zengin bakışlar sunuyor. Yazma eyleminin neredeyse tüm boyutlarını ayrıntılarına varıncaya dek işleyen Hüseyin Su’nun bu eseri, özellikle yazan çizen, yazma üstüne düşünenler için ayrı bir önem taşıyor.
(Kalemin Yükü, Yazı ve Yazgı, Hüseyin Su, Şule Yayınları)

Son yılların en popüler konularından olan İslamcılık hakkında çok sayıda kitap da yayınlandı. Fakat bunların çok azı İslamcılığın otuz yılını bizzat bir parçası olarak gözlemleyen bir kalemin eseri olma niteliğine sahip. İslamcılık-Eksik Olan Artık Başka Bir Şey’i oluşturan yazılar İslamcılığın temel meselelerine Cihan Aktaş’ın zengin bakış açısıyla yaklaştığı, sık sık özeleştiri içeren metinler. Kültürel meseleler, hayat tarzı, gelenek, modernleşme ve kadın Aktaş’ın kitap boyunca sık sık değindiği hususlar.
(İslamcılık-Eksik Olan Artık Başka Bir Şey, Cihan Aktaş, İz Yayıncılık)

Usta öykücü Mustafa Kutlu, yıl içinde iki deneme kitabına imza attı: Vatan Yahut İnternet, Dem Bu Demdir. Kutlu, bu yazılarında o bildik leziz anlatımıyla halimizi, dertlerimizi, özlemlerimizi dile getiriyor. Şiirler, türküler de geçiyor bu yazılardan, romanlar, âşıklar da. Son elli yıllık süreçte geçirdiğimiz dönüşümün en özet resmini sunuyor bu iki kitapla Kutlu. Bir söğüt gölgesinde oturmuş, memleket meselelerine dair babacan bir şekilde ve dostça sohbet ediyor okuruyla. Öykümüzün olduğu kadar düzyazımızın da ustası olduğunun kanıtı bu yazılar.
(Vatan Yahut İnternet, Dem Bu Demdir, Mustafa Kutlu, Dergâh Yayınları)

Ali Görkem Userin, Yeni Şafak 
İZDİHAM