Cüney Arkın’dan kızı Filiz’e mektup
Cüneyt Arkın’ın, 2 yaşındaki kızı Filiz’e 18 yaşını bitirdiği gün verilmek üzere yazıp avukatına bıraktığı mektup. Canım yavrum Filiz’im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. […]
Cüneyt Arkın’ın, 2 yaşındaki kızı Filiz’e 18 yaşını bitirdiği gün verilmek üzere yazıp avukatına bıraktığı mektup. Canım yavrum Filiz’im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. […]
Namuslu adam kalmamış bu dünyada iki gözüm. Müsümandır, namazında, orucundadır, hakkımızı yemez diyorduk ama, biz onun hatırını saydıkça o, bizim tepemize bindi. Eh, artık çocuk […]
Hayatta hiçbir şey için taviz verme. Verdiğin her taviz, hayalinden bir parça alır götürür. Sonunda amacına ulaşırsın belki. Ama hayalinden geriye tek bir parça bile […]
1. Kadın kitabı ayraçsız kapatıp sehpanın üstüne koyar. Boş fincanları mutfağa götürür, pencereleri, perdeleri açar. Soğuk içeriye girer; soğuk dip odalara sızar. 2. Kadın yağmurluğunu […]
“Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. Aşk […]
Her günkü gibi yine fazla mesai, çokça patron egosu tatmin ettikten sonra evime gelmiştim. Fakat bugün üstümde fazladan birikmiş bir yorgunluk vardı. Anahtarları almak için […]
okurun mu şairin mi niyeti bu, cümle âlem, bir mısra barbar bir alfabenin istila ettiği manâ, sanki etimin eti Ervan Yılmaz (Karabatak / Mart- Nisan […]
Istırabı uyuşturduğumuz bir dünyada yaşıyoruz. Çılgın bir hızla, alabildiğine tüketerek, acıyan yerlerimizle yüzleşmekten kaçarak. Mutluluk tacirleri bize ıstırabı yok saymamızı, onu görmezden gelmemizi, inkâr etmemizi […]
“Görünüşün geçiciliğine inanan ve toprak ile buluşacak herkesi davet ediyoruz edebiyatın fosforlu elmasına. Amaç; elma için gelene de fosfor için gelene de elmalar sunmak” sunuşuyla […]
Edebiyatçıların günlük yaşamlarından anekdotlar, onların edebî çalışmalarının dışındaki yüzlerini ve o ‘yüz’den yazılarına düşen yansımalar, tanıyıp, fark etmemize yardımcı olur. Bu anekdotların ‘güleryüzlü’ olanlarından bir […]
Fakir Fikirler Dergisinin 3. Sayısı Çıktı Eskişehir’de çıkan iki aylık edebiyat ve fikir dergisi Fakir Fikirler’in üçüncü sayısı uzun bir ara sonucunda nihayet çıktı. Anadolu […]
09:33 ADAM: Günaydın! Bugün size ben bakacağım. ŞEHİR: Günaydın da. Yarım saat geç kaldın. ADAM: Biliyorum! Gerçekten, çok özür dilerim! Sıranın bana geldiğinden daha dün […]
Yıllar öncesinde bir siperden bahis açmıştım. Hiçbir işe yaramadı. Yokmuş o sipere yatacak kimse. Siper gitti, düz bir yer kaldı elimde şimdi. Homeros’un istifade ettiği […]
Fransız heykeltıraş, ressam ve şair Jean (Hans) Arp, Dadaizm’in kurucularındandı. Sürrealistlerin ilk sergisinde, Picasso, Miro, Ernst ve Klee gibi ünlü isimlerle birlikte onun da eserleri […]
Sakallı Celal olarak bilinen Celal Yalnız, mezar taşındaki yazılışıyla “Yalınız”, yazılı eser bırakmamış bir filozoftu. Yakın arkadaşları arasında Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Haşim ve “öğrencim” […]
Bu evin hayalini dört yıldır kuruyordum. Geniş (190 metrekare) ve bahçeli (50 metrekare, arka bahçeyle toplamda). Üstelik sağlam, bakımlı. Beş parasız, işsiz güçsüz, hatta serseri […]
“Her şeyden önce Edward Said, olanca hiddeti ve tutkusuyla dünyanın muktedirlerine ve onların entelektüel memurlarına karşı mücadele ediyordu. Bu entelektüel memurlar, yalnızca Said’e tamamen adaletsiz gelen […]
Üniversite kaydımı yaptırdıktan sonra, 1987 Eylül’ünde İstanbul’a geçmiştim. Galata Köprüsünün altındaki Erzurum Çayevi’nde çayımı içip gelen geçen vapurlara bakarken yanımdaki sandalyeye bir adam oturmuştu. Beyaz […]
Sabah saat daha yedi olmadığı halde Makar Kuzmiç Bliostkov’un berber dükkânı açık. Şık giyimli, ama üstü-başı kir içinde , henüz yüzünü bile yıkamamış bulunan yirmi […]
OKUR DEFTERİ Bütün bu yazdıklarımı bir okurun notları olarak görmeniz, değerlendirmeniz ve aklınıza/gönlünüze yatanı alıp sonra da unutmanızı dilerim. Uyguladıklarınız zaten sizindir ve kendinize mal […]
tarihe kastım var tırnak içinde geçmek gibi hünerim kalmadı yaşlıca bir maydanoz demetinin sapından ayıklanıyorum kimse nereye gideceğim konusunda kafa yormuyor zamanın tekerliğinden conta çalsam […]
kesikli bir şiir olucak bu çünkü nedensiz olur sevmek, burdan geçen patika yada beni ismimle çağır diye başlayan günah içindeki kelimelere dikkat et diyen tabela […]
“Kelime” başına düşen edebi günahımla bağışla beni.. Bir kelime bilmek azıttı bizi. Kelimeye hükümdarlık kokusuyla sarhoş olduk. ‘’Bilmek azap verir’’ demişti bir şair, ne kadar doğru. […]
Medya Derneği ile uluslararası gazetecilik kuruluşu International Center for Journalists’in (ICFJ) birlikte düzenledikleri “Dijital Çağda Etik: Zorluklar ve Fırsatlar” başlıklı üç günlük atölye çalışması dün […]
Öncelikle koç burcu olmanız şart. Şaka şaka adam olun yeter. Bu mesleği önerirken aslında kendi kendime hayıflanıyorum. Yani yazdıkça hoşuma gidiyor ve kendi kendime diyorum […]
1. Kimi zaman şeytan dokunmuş düşünü hayra yoramayan Havva,kimi zaman af dileyerek kırk yıl göz yaşı döken Adem gibiyim. 2.Ama O gizli bir hazineydi.Daha fazla […]
bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya can atan ama ben ondan güçlüyüm, kal, diyorum ona, kimsenin seni görmesine izin veremem.bir mavi kuş var yüreğimde çıkmaya […]
Hemingway’in boğa güreşlerine neden ihtiyaç duyduğunu biliyorum; resmi çerçeveliyordu onun için; gerçeğin nerede olduğunu ve ne olduğunu hatırlıyordu.Bugün atlar koşmuyor. Tuhaf bir normallik duygusu içindeyim. […]
* Kendimize işkence etmek için kullanmak isteyeceğimiz bir şey hep bulunur sanırım… Hipodromda başkalarının hislerini paylaşırsın; o ümitsiz karanlığı, pes edip vazgeçmenin kolaylığını. Bahisçilerin dünyası […]
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. […]
tibet’e git deveye bin incili oku ayakkabılarını maviye boya sakal bırak kağıttan bir kanoyla dolaş dünyayı the saturday evening post’a abone ol çiğnerken sadece sol […]
Sanki bin yaşındayım, o kadar hatıram var. Gözleri bilançolar, manzumeler, ilamlar, Romanslar, sevgi talan mektuplar, makbuzlara Sarılı gür saçlara dolu bir büyük masa, Saklamaz daha […]
“Ne kadar ozan olursam olayım, umduğunuz kadar aldanmıyorum, o yapmacıklı ağlamalarınızla beni fazla yorarsınız, yabanıl kadınmışsınız gibi davranacağım size, ya da sizi boş bir şişe […]
Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra, Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan Bambaşka denizlere, bambaşka semalara, Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından? Agathe, uçtuğu […]
Tatile çıkmış kalabalık dört yana seriliyor, yayılıyor, bol bol eğleniyordu. Cambazların, hokkabazların, hayvan oynatıcıların, gezgin satıcıların bel bağladıkları şenliklerden, yılın kötü günlerinin acısını çıkaracak şenliklerden […]
Ölüm, avutan da -ne çare ki- yaşatan da; Hayatın sonu; yine de tek ümit, tek güven; Bizi bir iksir gibi kavrayan, sarhoş eden; Karda kışta, […]
Baudelaire ve Hugo’nun birbirlerini sık sık övdükleri bilinir. Ne var ki, Baudelarie’in bir yakınına yazdığı mektup, Fransız edebiyat devlerinin ilişkilerinin göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Fransız […]
Ey dalga dalga omza kadar uzanan yele! Ey bukleler! İhmalle yüklü güzel kokular! Bu akşam loş odamı bu saçlarda uyuyan Hatıralarla -Ne haz! Ne gayş!-doldurmak […]
Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, […]
3-Ağustos-1937 Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, […]