6 Temmuz 2023

Zeynep Yıldırım, Zeynep Karaca ile Röportaj Yaptı

ile ibrahim varelci

Zeynep Karaca’nın “Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek” ilk şiir kitabı 2022 Ağustos’unda Ketebe Yayınları’ndan okurla buluştu.

Şiirleri Akatalpa, Edebistan, Şiir Versus, Petroleus dergilerinde yayımlanan Şair Zeynep Karaca ile söyleştik.

  • Klasik bir soru ile başlamak istiyorum. Zeynep Karaca kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misin?

Zeynep Karaca 88 Ordu doğumlu birisidir. İlk ve orta öğretimini Ordu’da tamamladıktan sonra İstanbul’da liseyi okumuştur. Önlisans İlahiyat mezunu. Halen Anadolu Üniversitesi İktisat açıköğretim, İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi uzaktan eğitim olmak üzerine üçüncü sınıfta eğitimlerine devam etmektedir. Meslek hayatı da büyük çoğunluğu Yeni Şafak (editör) ve GZT (Dijital İçerik Üreticisi) olmak üzere uzun yıllar basın yayında yer almıştır. Bunun dışında ilk ve tek kitabı Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek’tir.

  • Şiirle buluşma hikâyeniz? Şiirin mekânsız ve derin dünyasına nasıl daldınız?

Şiir benim çocukluktan itibaren bir parçamdı. Daha önce söylemiştim, sekiz yaşımda annemi kaybettim ve onun arkasından şiirler yazıyordum. Bu durum daha sonra geleneksel bir hâl aldı ben dönem dönem şiir yazar oldum. İlk şiir şuuruyla yazdığım şiir üçüncü sınıfta öğretmenimizin verdiği bir ödevle başladı. Melih Cevdet Anday’ın “Çok Güzel Şey” şiirine özenerek bir şiir yazmamızı istedi. Ben de “Yaşamak Çok Güzel Şey” diye bir şiir yazdım. Ondan sonra annem için şiirler yazdım, ortaokulda yazdım, lisede yazdım. Yirmili yaşlarda da yazınca yayınlatmaya başladım.

  • Şair arayıştadır; bir duyguyu, bir kelimeyi arar. Bulduğunda onun peşinden şiir doğar. Bu bağlamda şair hayatında şiiri içselleştirir, hayatının ayrılmaz bir parçası olur. Şiir hayatınızın neresinde duruyor?

Şiir hayatımın merkezinde duruyor diyebilirim. Yaşamımdan şiiri ayırmıyorum. Hayata dahil olan her şeyin, şiirin konusu olabileceğine dair düşüncem var. Sadece bu hayata dair her şeyi nasıl bir formda ifade ediyoruz ve hangi kelimelerle. Hayatın her alanı ve her şeyi şiir fakat biçim önemli. Hangi kelime ve nasıl söylenecek bunlar önemli. Şiir o yüzden hayatımın bir parçası ama daha çok söylemde kendini bana hissettiriyor.

  • İlk kitap heyecanı ve ilk imza desem?

Kitaba dair bazı beklentilerim vardı, kısa sürede birinci baskı bitsin gibi. Bitmedi ama yarı oldu. İlk heyecan; adeta dünyaya sizden bir armağan ya da sürpriz gibi bir şey. Benim kelimelerim, benim dünyam ama artık başkalarının da bir parçası. Bana etki eden duygu ve düşünceler artık başkalarının konusu. Bunları düşündükçe heyecan duydum. Zaman içinde de benimle aynı heyecanı okurun duyduğuna şahit oldum ve bu beni aşırı mutlu etti.

  • Okumanın da bir estetiği vardır. Cahit Zarifoğlu Kızı Betül Zarifoğlu’na yazdığı bir metinde iyi bir okuyucu olmanın yazmaktan kolay olmadığını söyler. Nitelikli şiir okumaları nasıl yapılır sizce?

Bazıları şairlerin işinin bir bölümün ilham olduğu için çok okumaya gerek olmadığını söyler. Bunun üzerine düşünüyorum ama benim için çok geçerli değil. Zor olan eğer bir şairseniz birçok konuda bilgi sahibi olmanız gerekiyor. O yüzden okumanın niteliği de çok önemli. Elimden geldiğince şiir, sinema, edebiyat üzerine kapsamlı okumalar yapıyorum. Bu benim eski bir alışkanlığım. O yüzden yazmayı besleyen önemli faktörlerlerden biri de okumak. Bazı alanlardan bahsettim ama her alanda nitelikli okuma yapıyor olmalı şair. Hayatı estetize edip okura dizeyle sunmanın birinci yolu da okumalar.

  • Şiir yazma sürecinizden bahseder misiniz? Şiiri bir disiplin içinde mi yazarsınız? Yazma pratiğiniz nasıldır? Defter taşımak yoksa akıllı telefonlara not mu?

Şiir yazma sürecim spontane denebilir. Önce şiir olacak malzemeyi bulurum. Sonra birkaç gün kafamda o malzemeyle gezerim. Bu sürecin sonunda yaz diye iç ses konuşmaya başlar ve oturur yazarım. Bunun sıklığı hayatın yoğunluğuna ve okunanların, izlemelerin yoğunluğuna bağlı olarak değişiyor. Genellikle de telefona yazarım. Bazen bilgisayar bazen de nostalji olsun diye defter.

  • Yayımlanan ilk şiir hatıranız?

Yayınlanan ilk şiirim sanırım 2013 yılında 23 yaşımda yayınlandı. Edebistan adlı internet portalında yayımlatmıştım. Ardından birkaç tane de İzdiham’da yayımlandı.

  •  Şiir bir direniştir aynı zamanda. Bir şeyin bizi harekete geçirmesi, kayıtsız kalamama, eylem hâli. Sizi harekete geçiren eylem?

Hayat lineer bir çizgide akıyor sanıyoruz çoğu zaman ama öyle değil. Zikzaklar var. Düşüşler var, yeniden ayağa kalktığımızda kim olduğumuza dair sorularımız var. Beni şiirde tutan bu çizginin zorlayıcı açıları. Bu zorluk sosyal bir varlık olmamızdan hareketle bir çoğumuzda var. Tabi sadece bireysel bir hayat yaşamıyoruz; bir toplumun içindeyiz, buraya dair de sorumluluklar var. Hayatımızın kendi hâlinde bir hayat olmaktan çok başkalarının da dünyaya bakışında bir anlam ifade ettiğini anladığınızda şiirin gücü sizi sarıyor. Bu sarılmayla şiir yazıyorum denebilir.

  • Şair bir meselesi olan insandır denir. Bir derdi, kanayan yarası olan, duyarlı insanın işi. Meseleniz nedir?

Nasıl bir dünyada yaşıyoruz. Savaşların olduğu dolaylı olarak mülteci sorununun olduğu, çocukların, kadınların, istismara ya da şiddete uğradığı, doğa katliamı, yoksullukla boğuşan kitlenin dünyanın yarısına eş olduğu. Farklı grupların haklarını alamadığı ve gün geçtikçe haksızlığa uğradığımız bir dünyada yaşıyoruz. Her şey güllük gülistanlık değil. Kişisel hayatlarımızdan toplumsal hayatımıza kadar birçok haksızlıkla ve olumsuzlukla mücadele etmek zorunda kalıyoruz.

İşte mücadele ederken içimizden bir haykırış olarak şiir burada olsun istiyorum. Bir karşı koyma ve direnme aracı olarak ben şiiri kullanmak istiyorum. Belki de bu insan soyunun en soylu karşı koyuşudur.

  • Şiirlerinizde sizi motive eden beslendiğiniz kaynaklar? Postmodern şiir diyoruz, şiirin alanı çok genişledi. Simgesel, sembolik şiir diyoruz, şiirin bu durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evet çağ değişiyor, neo-liberal ekonominin şartlarını yaşıyoruz. Ve şiir biçimi de dünyadaki gelişmelere bağlı olarak sürekli değişiyor. Fakat ifade edilecek duygu ve fikir değişmiyor. İnsanlık olarak hepimiz barınma, sağlıklı yaşama, huzur ve mutluluk, ekonomik refah gibi kavramlara ait olmak istiyoruz. İşte bu istek şiirin anlamının hiç eksilmeyeceğinin bir ifadesi. Görsel, sembolist ya da simgesel biçim sürekli dönüşebilir, dediğim gibi dünya yaşamından beklediklerimiz değişmiyor ve her zaman da bunları ifade edecek birilerine ihtiyaç var. Nasıl söylediğimiz elbette önemli ama ne söylediğimize duyulan ihtiyaç her çağda güncel.

  • Şiir dilinizin politik olduğunu görüyorum. Düşünce ve şiiri aynı potada nasıl dengeliyorsunuz?

Evet şiir dilim politik, peki yaşarken politik değil miyiz? İhtiyaçlarınız ve hayata bakışımız bizi bir politikanın içinde tutmuyor mu. Politik şiirin bendeki tek karşılığı slogan atmak yerine estetik bir biçimle fikirleri sunabilmek. Valery, şiirin içindeki fikir, elmanın içindeki gıda gibi saklı olması gerektiğini savunuyor. Ben de böyle düşünüyorum. Evet politiğiz ama bunun formu kitschleşmek olmamalı. Dizelerle yumruk atmak mı yoksa bir dizeye tepki olarak gayri ihtiyari yumruğunuzun havaya kalkması mı? İkincisi benim için daha anlamlı.

  • Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek’te; aktüel, modern, kelimeler var. Modern (günümüz) şiiri Temiz bir Türkçe ile yazılmış. Şehir, sokak imgeleri, benzetmeler, masalsı bir söyleyiş, eşya metaforları var. Bir yanıyla hüznün ağır bastığı şiirler neden? Geçmişe dair özlem hissettiğimiz mısralar hâkim. Özellikle Babaannenize yazdığınız şiir.

Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek, sizin de bahsettiğiniz gibi toplumsal şiire yakın bir noktada; fakat acılarımın, özlemlerimin ve rüyalarımın da içinde olduğu bir gerçeklik. O yüzden babaannem de var. Sokakta dilenen bir Çingene de.

  • Zeynep Karaca’nın Türk ve Dünya Edebiyatından okuduğu şairler ve hangi şairlerden etkilenmiştir?

Şiir yazmaktan çok okumalıyız sanki. Kimin size ne şekilde ilham olacağını bilmek güç. Ayrıca okudukça gelişiyor ifade dili. Türk şairlerden; Yahya Kemal, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu, Lale Müldür, Gülten Akın ilk başta bunları sayabilirim ama daha fazla da var. Düşündükçe; Rilke, T.S Eliot, bunlar ilk aklıma gelenler başka da var, başka kadın şairler de var. Ama etkilenme bende birden birinin dizesi ya da şiiri gibi değil de daha başka bir boyutta gelişir. Daha çok kendi sesimin peşindeyim. Ama severek okuduğum isimlerden bazıları da bunlar.

  • Bir söyleşimde demiştim. Şiir kitap isimleri en az şiirler kadar önemli ve dikkat çekiyor. “Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek” şiirinizden mülhem kitabın ismi nasıl doğdu?

Kitap adları elbette çok önemli. Bu isimde bir şiirim vardı. Aklıma başka isimlerde geldi ama bunun en iyisi olduğuna karar verdim. Tam olarak somut bir hikâyesi var denemez belki ama soyut bir hikâyesi var benim için.

  • Sinema yazılarınız, blogunuzda ve edebiyat sitelerinde çeşitli güncel konular ve şiir üzerine yazdığınız yazılar ve şairlerle yaptığınız söyleşiler var. Bunlar zenginleştiriyor mu?

Şiir dışında başka türde yazmak benim için keyifli oluyor. Sinema küçük yaşlardan itibaren bir şekilde hayatımda oldu. Bunun üzerine bir üretimde bulunmak en azından şimdilik yazmak çok zevk alarak yaptığım bir şey. Diğer yazılar da beni açıyor ve yazmak her zaman için bana iyi geldiğinden yazıyorum. Farklı türlerin birbirini açtığını ve olmak istediğiniz manayı daha da kuvvetlendirdiğini düşünüyorum.

  • Ülkemizde kadın şair olmanın avantaj ve dezavantajları?

Kadın olmak bu ülkede başlı başına zor bir alan. Kadın olduğunuz andan itibaren size çok değerli bir varlık olduğunuzu söylüyorlar ama uygulamada işler eşit ilerlemiyor. Kendi hikâyemde çok üzücü bir kadın olma durumundan bahsetmem güç belki. Ama her zaman için sizin birinci sınıf olmanıza itiraz gelecektir. Her zaman için bir kadın birinci sınıfsa orada sorun başlayabilir. Böyle zorluklar oldu. Bunun dışında üzücü bir kadın hikâyem yok; fakat ülkede kız çocuklarının okutulmaması, erkenden evlendirilmesi, zorla dini eğitim aldırılmaları, şiddet ve taciz gibi birçok sorun var. Bunlar görmezden gelinerek topluma bakılamaz.

  • Edebi türler açısında şiir en zor tür olarak karşımıza çıkıyor? Siz ne düşünüyorsunuz?

Şiir ortaya çıkana kadar zor. Şiirin görünür olması ve artık şiir olarak okunacak hâle gelene kadar geçen süre de zor. Fakat zor olan güzeldir, iyidir. Benim çocukluktan itibaren hayatımın bir parçası olduğu için zor diye düşünmüyorum. Ama öğrendikçe zorlaşıyor bu da bir gerçek. Bu zorluk daha fazla öğrendiğinizde daha iyi yazmak zorunda kalıyorsunuz belki zor olan bu.

  • Şiirden bağımsız başka türlere yönelecek misiniz?

Zaman ne gösterir tam bilmek güç. Fakat yakın zamandaki hedeflerimden biri roman yazmak. Ardından belgesel çekmek ya da kısa film yapmak gibi düşüncelerim var. Şimdilik şiir, roman, film diyorum. Zaman hangilerini başaracağımı gösterir mutlaka.

  • Şiir yazmak kadar şiiri sesli okumayı da sever misiniz?

Severim, sesli okumak ve tonlamalara dikkat ederek okumak hoşuma gider. Böylece şiire daha fazla dahil olduğumu düşünüyorum.

      Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Nice kitaplarınızı okuyalım inşallah.

İZDİHAM