Mustafa Yördan, Perdeler
gecenin sancısıyla sarıldı köşelerim
gözlerinde ömrümün son baharı
son dokunuşu sarmaşıkların saçlarıma
dilime kan değdi
ben vuslatına mühürlendim
kayboldum geçmişimde, kilitlendim
ellerim ceplerime ağır geldi
bıraktığın yerlerde diz çöktüm
sürüklendim
gecenin ağaran yanlarında kızıla çalar hayalin
sesin
seslerin döner durur zihnimde
gövdemi ikiye yararcasına
bir uçurum kenarında
ayaklarım kayarcasına
uzanıp tutunmak istediğim dalı
görünmez bir el kırarcasına
öylesine çaresiz
öylesine kimsesiz bekleyişlerim
yudum yudum içtim nehirlerini
şehirlerini adım adım gezdim
gizlendim künyemi okuduklarında
düğün konvoylarından
miting meydanlarından
cenaze törenlerinden geçtim
mayalanmış hamurun kabarması gibi
bir topak çamurun kanaması gibi
bu meczup hali kendim seçtim
gecenin şefkati örttü sırlarımı
perdeler yüzümde yara izi
yüzüm kara bir leke annemden gizlediğim
ben hiç iyi değilim
bıraktığın yerlerde
tespih taneleri gibi dağılan gençliğimi
çürümüş bir ipliğe geçirememenin vebaliyle
yamulan yüzlerimi düzeltmeden
aynalardan kaçıyorum
İZDİHAM