23 Şubat 2016

Bilal Can, Şizofren Kapı Kolundaki Made İn China

ile izdihamdergi

geçitte can veren otostopçular nihayetin akşamında

salınıp durur med vakti şimdi evli adam evine

köylü köyüne ya da cehennemin dibine

demek kadar asabi değilim üstelik

üzerimizden çok uçak geçti çok rüzgar çok kuş

gecikmiş bir gizli öykünmeydik garip akımına

sonra yas bağladık dilimize yenilmek düştü

dilimize evet isyan dilimize susmak dilimize başka

aşka değen hecelerde isyan provaları

şavkıyan ve epriyen biraz da oldurgan filli

ekmek arası martı satan dönerciler düştü

çok sürrealist cümleler yazdım

yüzümde kara bir leke gibi duruyordu Picasso

romantik bir chavez düşlemeliyim ya da che

en bilinmez yarama en bilinir sözler adamalıyım

mesela ekmek kaç para sigara kaç lira çay beleş mi

sen öyle öykünmelerinle kal aydoğan

bilmezsin bir öğrencinin kaç dal sigarayla geceyi tükettiğini

bu yüzden hiçbir şiirde geçmeyecek belki de adın

bu yüzden belki de sulhi ceylan gibi carlos santana gibi

direksiyonu göbeğiyle kullanan kamyon şoförleri  gibi

olamayacaksın hiçbir zaman

şimdi sen made in china’nın hangi kolda yazdığını da bilmezsin

bilmezsin çünkü ben de seni bilmiyorum

şehrin varoşlarından saldırırlar insanlar gökdelenlere

bu kır yarışındaki pentagramın tavan yapmasıdır

hiçbir monografi hiçbir istatistik ve cimlastik

bir ninenin yün eğiren elleri kadar ne sahidir ne de cömert

parlıament içiyorsam şimdi winston blue bulamadığım içindir

çünkü hiçbir gece açık olan bakkalda her istediğini bulamasın

bulamazsın çünkü seri sonu indirimindekiler genelde made in china

ve leke tutmaz bir kapı kolu icat edersem ki niyetim yok

kirlenen kapılara ve bozulmuş düzene iliştirmek kadar usta

elektirik tutmayacak kadar elektirikçi olacağım

çünkü ekmek arası yarım ekmek yemek gibidir bazen şiir

ve şiir zaten durduğun yerde kapitalizme reddiye edip cansever’e nazire

ismet özel’e güzelleme yazmaktır.

biz söylüyorsak türkiye’nin enlem ve boylamını buna inan

inan ki hala yerinde duruyor 26-45 ve 36-42

biz söyledik diye bozulmaz ve aşınmaz bir cümledir hem bu.

hem bu itlaf ettiğimiz bir gecenin armağanı yani ki çaysız kalmış dilimin

epridiği pörsüdüğü kargışladığı bir uykusuzluktur

çünkü varken hala vizelere bir hafta ve varken hala işlenecek ders

o zaman toplu bir harakiri yapmak lazım matahari Gandi yani

yani tuz yürüyüşü yani amerikanın leke tutmuş tarihi

ve tahrif edilmiş bir amerikan sosyolojisi

metodolojik bir intihar bırakıyor dilime durkheim

ve hala pareto’yu özlüyorum hala şeriati’ti

hala bir beethoven’i hala bir vava leyliyi

ah tamarayı sonra

ben dilinde pelesenk bir aşkla arşınlamadım sokakları

sokaklar dilimde yaralı bir sevme biçimidir

yağmurlu bir gecede truvanın fethediliş hikayesini

ve izlediğim herhangi bir filmin etkisindeki sabahı

hiç aramadım hiç anımsamadım hiçbir türküye katık etmedim

bilal can

İzdiham