22 Temmuz 2025

Gökhan Özcan, Kendisi bir kuyudur ki…

ile editör

Yaşama tecrübesi çok olan kimselerin; kalabalıkların sahiplendiği, delice savunduğu, ölçüsüzce nefret ettiği, hayatında tutmak için çırpındığı şeylerin beyhudeliği karşısında içi yanar da yanar. Gördükleri manzara nettir, aşikârdır, apaçıktır: Bu bir aldanış salgınıdır, histeri krizidir ve yazık ki içi neredeyse her zaman boştur. Farkında olanlar için bu yakıcı bir şahitliktir. İşin bu noktaya geldiği yerde suları tersine akıtmanın imkân dahilinde olmadığını da bilirler o şahitler. Bu da ayrıca yakıcıdır ki, onu da en ateşîn yerde yaşarlar. Peki, bu tüketen döngüyü nasıl görürler, bütün bu uğraşıp didinmelerin bir sonucunun olmayacağını nereden bilirler? Çünkü bu yollardan daha önce onlar da geçmişlerdir. Bir yalanın peşine düşüp kendilerini tüketmişlerdir. Dünya var oldukça var olacağını sandıkları irili ufaklı ezberlerin sabun köpüğü gibi birer birer patladığına bizzat şahit olmuşlardır. Kaybetmiş, yenilmiş, parçalanmış, derin hayal kırıklıklarına uğramışlardır. Gelip geçici olanın, hakikati, derinliği, mahiyeti olmayanın insanla birlikte uzun boylu yaşayamayacağını bizzat tecrübe ederek hayattan öğrenmişlerdir.

“Elinizi attığınız her şey düzmeceydi, şeker, uçaklar, sandaletler, reçeller, fotoğraflar; okunan, yutulan, emilen, hayran olunan, beyan edilen, yalanlanan, savunulan her şey, bunların hepsi kindar hayaletlerden, düzmecelerden ve maskaralıklardan ibaretti. Hainler bile sahteydi. Yalan söyleme ve inanma çılgınlığı uyuz kapar gibi kapılıyordu” diye yazmış Louis Ferdinand Celine, ‘Gecenin Sonuna Yolculuk’ kitabında.

Bugün yarına kalmayacak pek çok şey için kavga ediyor insanlar. Muhtemel ki hayatlarının ilerleyen yıllarında bugün kavgasını verdikleri şeyleri doğru dürüst hatırlamayacaklar bile. Öyle olacak, çünkü tabiatı akıp geçmek olan fani şeylere hayata kök salacak şeylermiş gibi misyonlar yüklüyorlar. Zaman ırmağının üstüne yazılan her şey gelip geçecek, geçiyor; tabiatı böyle onların. Kökleri hakikat toprağının sağlam zemininde olmayan her şey bugün var, yarın yok. Son kullanma tarihi olan şeylerin daima kendileriyle kalacağına inananlar hep yorulduklarıyla kaldı, yine öyle olacak.

Irmağın akışını seyre dalabilir her insan; ayağını toprak zemine bastığı müddetçe nihai manada zarar görmez bundan. Ama akışa kendini kaptırırsa, akıbeti hep sürüklenip gitmek olacaktır.

Peyami Safa merhumun meşhur ‘Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’ kitabından taşınmaz ağırlıktaki bir cümleyi bırakalım yazının burasına: “Kendisi bir kuyudur ki içine evvelâ kendisi düşmüştür.”

İllüzyon, “gerçeklikle ilişkili algısal yanılsamalar” olarak tarif ediliyor. Biz bu kavramı daha çok bu işin gösterisini yapanlardan biliyoruz. İllüzyonistler algılarımızla küçük oyunlar oynayarak bizi aslında öyle olmayan şeylerin öyle olduğuna inandırıyor. Yaptıkları numaralarla beynimizin işleme şeklini değiştiriyor, bir tür zihinsel ray değiştirme operasyonu gerçekleştirerek suni bir gerçeklik inşa ediyorlar.

Bugün mesele basit sahne gösterilerinin çok ötesine taşmış durumda… Algılarımızın doğal seyrini değiştiren çok fazla şeye maruz kalıyoruz. Çoğumuz sağlamasını kendi içimizde yaptığımız şeylere inandığımızı sanıyoruz ama mesele tam öyle değil! Birileri sinsi ray değiştirme operasyonlarıyla zihinsel güzergahımızı değiştiriyor ve bizi varmamız gereken menzilin çok dışında istikametlere yönlendiriyor. İlk düğme yanlış iliklendiğinde sonrakiler de yanlış gidiyor. Hayatla ilgili inandığımızı sandığımız şeylerin büyük bir kısmı aslında inandırıldığımız şeyler… Değerli, vazgeçilmez, olmazsa olmaz gördüğümüz nice şey, tutulduğumuz illüzyonların bir neticesi… Kavga eden insanlar, o kavgada kendi insanlıklarından kaynaklanan itirazlarla orada değiller çoğu zaman, üstlerine giydirilen deli gömlekleri çıldırtıyor, birbirlerine karşı kışkırtıyor aslında onları. Günden güne, kendi kendini kuyulaştıran ve herkesten önce o kuyuların içine kendi düşen biçarelere dönüşüyoruz pek çoğumuz.

“Sen bir dur hele” dedi meczup, “bırak ilişen her kir akıp gitsin üstünden!”


Gökhan Özcan, Yeni Şafak köşe yazıları
İZDİHAM