İzdiham Dergi

Ülker Gündoğdu, Kitaplara Ve Okumaya Dair Hak Ve Hakikatler

Okumak sevmektir… Okumak özgürlüktür… Okumak yaratmaktır… Bu üç anlamın ifadesini okura, okuma zevkini filizlendirerek kazandırmaktadır Daniel Pennac. Kitaplara ve Okumaya Dair adlı eserin zevk ve keyif duyuran bir yöntemi içeriğinde barındırdığını söyleyebilirim. Bunu belki de en son söyleyecektim fakat ilk başta söylemeyi arzuladım.

Okur için okumanın zevkini keşfedeceği ve okuma zevkinin sürekliliğini nasıl sağlayacağına yönelik çokça görüş vardır. Bence kitaplar ve içeriğinden ziyade okuma eylemi ile okumanın oluşturduğu hissin kendisi, okumayı yegâne sevme sebebidir. Günümüz insanı okuma eylemini neden gerçekleştirmemektedir? İnsanın okuma eylemi neden ölür? Evde ebeveyn, okulda öğretmenler mi okuma eylemini öldürmektedir? Bu sorgulanması gerekli bir gerçekliktir. Peki, okurda okuma eylemi yeniden nasıl doğar? Okuma eyleminin zevkine, keyfine ve sürdürülebilmesi için geliştirilmiş fikirleri olan Daniel Pennac, eseri Roman Gibi üzerinden okuma eyleminin yeniden doğmasını sağlayan yaklaşımlar sunmaktadır. Okuma eylemine zıtlıklar üzerinden hak ve hakikatler sunarak, okumaya ve okutmaya dair ilgi duyuracak keşifler yaptırmaktadır. Bu durumu Simyacının Doğuşu, Okumak Gerek (Dogma), Okuma Ödevi Vermek, El Alem Ne Okur? Ya Da Okurun Zamanaşımına Uğramayan Hakları konu başlıkları altında incelemektedir. Başlıklar altında sunulan eşsiz fikirlerin bazılarını birlikte irdeleyelim.

Yazar Hakkında

1944 yılında Kazablanka’da doğdu. Babasının sömürgelerde subay olması nedeniyle çocukluğu yolculuklarla geçti. Küçük yaşta verildiği yatılı okulda tüm zamanını okuyarak geçirdi. 1970 yılında Fransızca öğretmenliğine başladı, Paris’in bir banliyösü olan ve yazdıklarına esin kaynağı oluşturan Belleville’e yerleşti. Kışla yaşantısı ve askerlik üzerine olan ilk kitabı Le Service Militaire au service de qui? (Askerlik Hizmeti Kime Hizmet Ediyor?) 1973 yılında Editions du Seuil tarafından yayımlandı. Siyasal temaları işleyen iki kitap daha (Les Enfants de Yalta – Tudor Eliad ile, Lattès, 1977 ve Père Noël – Tudor Eliad ile, Grasset, 1979) yazdıktan sonra, kendi deyimiyle ‘anlamlı’ kitaplar yazmayı bırakarak, 1982 yılında Nathan Yayınları tarafından yayımlanan Cabot Caboche adlı anlatısıyla çocuk edebiyatına yöneldi. 1982’den bu yana çocuk kitapları (L’œil du Loup, Nathan, 1983), polisiyeler (La Vie Duraille, Fleuve Noir, 1985), ‘masumiyetin ta kendisi olan ancak yine de başkentteki polislerden yakayı sıyırmayı beceremeyen’ Benjamin Malaussène’in maceralarının anlatıldığı bir dizi roman (Gulyabaniler Cenneti, Silahlı Peri, Küçük Yazı Satıcısı, Monsieur Malaussène, Monsieur Malaussène au Théâtre, Messieurs les enfants, Des chrétiens et des Maures, Aux fruits due les passion) yazdı. Yazdığı polisiyelerle Reims Kenti Polisiye Roman Ödülü’nü (1985), Grenoble Kenti Polisiye Roman Ödülü’nü (1987), Küçük Yazı Satıcısı ile 1990 Inter Kitap Ödülü’nü aldı.

Daniel Pennac’ın, Metis Edebiyat’ta da çok eğlenceli aktarıma sahip romanlarına yer verilmektedir. Metis Yayınları, okumayı bir keyif, bir zevk olarak gören bir romancının perspektifini okuma zevkine sahip ve okuma zevki arayanlara sunarak incelikli düşünmüştür. Daniel Pennac, hem iyi bir edebiyatçı hem de kendini geniş kitlelere okutabiliyor olmasıyla okumaya özgün bir yaklaşımın farkına okurunu, vardırmaktadır.

Roman Gibi eseri okumaya öğrenci ve yetişkin okur üzerinden ciddi keyifli bir yazarın okuma ile ilgili özgün ve önemli görüşlerini bir araya getirerek okumaya farkındalık sunarak aktarmaktadır. Okurken sizi de gülümseterek, keyiflendirecek tatlı bir anlatıma sahip denemelerden oluşmaktadır. Çünkü ya size karşı yapılmış yanlışları ya da sizin çocuklarınıza karşı yapmakta olduğunuz yanlışları görmenizi sağlayan bir eserdir. Ama illa “yanlışlar” görecek değilsiniz. Yanlışlar üzerinden doğrulara yol alacaksınız demektir. Daniel Pennac eseri Roman Gibi üzerinden Kitaplara ve Okumaya Dair okura ve okumayana bazı haklar vermektedir. Pennac’ın bir kitap okurunun hakları bildirgesi şöyledir:

1) Okumama hakkı.

2) Sayfa atlama hakkı.

3) Bir kitabı bitirmeme hakkı.

4) Tekrar okuma hakkı.

5) Canının istediğini okuma hakkı.

6) “Bovarizm” hakkı.

7) Canının istediği yerde okuma hakkı.

8) Çöplenme hakkı.

9) Yüksek sesle okuma hakkı.

10) Susma hakkı.

Kurallar, hakları çiğner ise hayatın zevki silinerek sıkıcı hale gelecektir. Pennac, okur haklarını belirlerken öze okumama hakkını koyuyor. Okumanın ahlaki bir mecburiyet olmadığı gibi okumayı sevmemenin de bir tercih olduğunu belirtmektedir. Kesinlikle katılıyorum ki, okumak tercihtir. Ya okumayı tercih edersin ya da okumamayı tercih edersin. Sayfa atlama ve kitabı bitirmeme hakkı da tercihtir tabi, her ne kadar katılmıyor olsam da. Sayfa satır atlamak mı, bir kitabı yarım bırakmak mı, okumamak mı peh bunlar okumayı tercih edenlerin literatüründe yoktur. Tabi ki Pennac’ın amacı okuma zevkini ortaya çıkarmak için bu hakları ortaya koymaktadır. Yazar gerçekleri sıralıyor. Zıtlıklar üzerinden okuma bilincini filizlendirmeyi amaçlamaktadır zannımca. Pennac’a göre okumak yalnızlık, özgürlük ve yaratma eylemidir. “Yüzyıl fazla mı görsel? On dokuzuncu yüzyıl fazla mı tasvirci? Peki, neden on sekizinci yüzyıl fazla rasyonel, on yedinci yüzyıl fazla klasik, on altıncı yüzyıl fazla Rönesansçı olmasın? Puşkin fazla Rus ve Sofokles fazla ölü olabilir. Sanki insanla kitap arasındaki ilişkilerin soğuması için yüzyıllara ihtiyaç vardı!” Sahi öyle midir? Olumsuz ilişkilerin öyledir de olumlu ilişkiler de pek öyle sayılmadığı kanısındayım.

Öğrenmek için mi? Başarılı olmak için mi? Bilgilenmek mi? Nereden geldiğimizi bilmek mi? Kim olduğumuzu bilmek mi? Başkalarını daha iyi tanımak mı? Nereye gittiğimizi bilmek mi? Geçmişin anısını muhafaza etmek mi? Günümüzü aydınlatmak mı? Daha önceki tecrübelerden faydalanmak mı? Atalarımızın yanlışlarını tekrarlamamak mı? Zaman kazanmak mı? Kaçmak mı? Hayatı anlamlı kılmak mı? Medeniyetimizin temellerini anlamak mı? Merakımızı ayakta tutmak mı? Dinlenmek mi? Kültürümüzü arttırmak mı? İletişim kurmak mı? Eleştirel zekâmızı işletmek mi? Evet bu sorulara cevap bulmak için okuyoruz en başta. İyi düşünülürse okumak enfes bir sorumluluk. Sosyal medya isteksizliğe ve pasifliğe yol açar. Kitaplar gibi hatıralar bırakabilir mi? Sosyal medya sadece gözlerinin sözleridir, fakat gözleri her defasında duyguları tazeleyen, izlemekten bıkılmayan anlam yüklü görüntülerin ve ifadelerin bulunduğunu her zaman söyleyemeyiz. Burada kelimeler, dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştirmez, daha fazla farkına varmamızı sağlar. Gördüklerimiz ile bildiklerimiz arasındaki ilişki durulmaz. Uyumlu bir kaynaşma, unutulmaz karşıtlık, okumanın ve sürekliliğin imgeler ile uyandırdığı duyguları insanlık durumuyla baş başa bırakmaktadır.

Öğrencilerin diline dolanmış şu söz: Okumak gerek, okumak gerek! Eğitimde hiç eksikliği duyulmayan bıktırıcı söz: Okumak gerek… Cümle hiç okumadıklarını ispatlarken üstelik! Bu dogma olmadan ne olurdu? Öğretmen olmasıyla öğrencilerin gözüyle olaya çözümlemeler üzerinden yaklaşmaktadır. Okuma söz konusu ise emir kipi ile yaklaşılmaması konusunda ısrarla durmaktadır. Bu durumu okumaya uyarlayan Pennac, “bu sayfaların pedagojik işkence malzemesi olarak kullanılmaması rica olunur” der. Peki, öğretmen okumayı buyuracağına ya aniden kendi okuma mutluluğunu paylaşmaya karar verseydi? Okuma mutluluğu? Nasıl bir şey? Bir durup düşünün gerçekten, çok büyük bir kendine dönüş içten bir soru bu dogmaya. Başlamak için dogmaya aykırı düşen, bir şey için değil bir şeye karşı okumuş oluşumuzdur. Okuma zevkini neden kaybettik? Okuma zevkinizi neler öldürür? Anlamama korkusu, zaman darlığı mı? Yoksa bunlar sadece bahane mi? Okuma çizelgesi işe yarar mı? Kesinlikle. Yaşama görevinizde çalınmış vakti belirleyip yerine okuma zevki ve okur olma keyfini tadabileceğinizi biliyorsunuzdur. Okumak ödev haline geldiği için kaybedilen okuma eylemini yeniden zevke dönüştürecek kırılmayı tersine çevirecek bir eser ortaya koymakla kalmayıp okumaktan alınan zevki okura geçirmektedir de.

Pennac’ın dediği Bovarizm, şartlarını düşünmeden büyük hayaller ve aristokrat yaşamlar arzu etmektir fakat sonunda hüsrana uğrama anlamına da gelir. Yani “Bovarizm” okurun, duyularının ani ve kesin tatminin de canının istediği yerde okumak da diğer haklardan biri. Herhangi bir kitabı çekip çıkarıp okuma, yani çöplenme bana göre en ilginç haklardan biridir. Bunu yüksek sesle okuma hakkıyla birlikte değerlendirmek daha olağandır. Evet benim en sevdiğim en büyük hak, susma hakkı: Hangi kitaba, hangi yazara neden yakınlık duyduğunun ve okuduğundan ne anladığının hesabı sorulmaya kalkışılırsa okurun vereceği en iyi tepki bu hakkını kullanması olabilir.

Bu eser Pennac’ın Kitaplara ve Okumaya Dair kafamıza soktuğu kitap anlayışını, okumayı seven bizlerin kitaplara muamelemizi gerçeklere dayalı tasviriyle okumaya olan önyargılardan arındırmak amacıyla aktarılmaktadır. Pennac’ın denemelerindeki okur hakları okuma zevki oluşturacak şekilde irdelenmektedir. Kitap ve okur ilişkisi yüzyıllar öncesinden günümüze oluşan dogma ile okuma eyleminin sürekliliğin keyfinde okuma zevki kazandırılmaktadır. Bu bağlamda kitap okur ya da okur medeniyet üzerinden okuma zevki sürekliliği oluşturulmaktadır. Kitap okuru, okur medeniyeti oluşturduğu görüngesinden bakıldığında kitap ve okur ilişkisi mutlak bir geleceğin şekillendiricisidir. Bu açmazı zıtlığıyla irdeleyen Pennac’ın okur, kitap ve haklar üzerine yazdıklarının toplamından bir sonuç çıkarmak gerekirse okuma eylemi, faydacı okuma ve tadına vararak okuma formülünü sunmaktadır. Kitabın kapağı zihni ve görsel dünyayla okuma eylemini sevmek… okuma mücadelesinin özgürlüğü… okuma katkısıyla hayal gücünün yaratıcılığı… Kitap ve okura dair okuma eylemi zıddıyla tasvir edilerek her şey anlatılmaktadır.

Ülker Gündoğdu

Kitap Haber

İZDİHAM

Daniel Pennac

Metis Yayınları

Roman Gibi

147 sayfa

1998, İstanbul

Exit mobile version