Sevda Dursun’un hazırladığı Şubat Tutulması, 28 Şubat sürecine dair bugüne kadar yeterince görünür olmamış, hatta çoğu zaman bilinçli bir sessizlikle geçiştirilmiş hikâyeleri bir araya getiriyor. Kitap, tek bir yazarın tanıklığından ziyade, birçok yazarın kendi hayatlarından süzülen anlatılarla oluşan kolektif bir hafıza denemesi olarak okunmayı hak ediyor.

28 Şubat için sıkça “edebiyatı çok yapıldı” denir. Ancak bu ifade çoğu zaman edebî bir üretimi değil, sloganlara yaslanan, hamasi ve tekrar eden bir dili işaret eder. Oysa binlerce insanın hayatını doğrudan etkileyen, eğitimden çalışma hayatına, aile ilişkilerinden kişisel kimliğe kadar geniş bir alanda derin yaralar açan bu sürecin, edebiyat ve sanat alanında karşılığının son derece sınırlı kaldığı ortadadır. Şubat Tutulması, tam da bu boşluğun farkındalığıyla ortaya çıkmış bir kitap.
Bu kitapta okur, tarihsel bir analizle ya da politik bir söylemle değil; yaşanmışlıklarla karşılaşır. Metinler, büyük anlatılar kurmak yerine, bireysel hayatların içinden konuşur. Okuldan atılanlar, mesleğinden koparılanlar, hayalleri yarıda kalanlar, kimliğini gizlemek zorunda bırakılanlar… Anlatılanlar, yalnızca belli bir dönemin mağduriyetleri değil; aynı zamanda bir kuşağın ruhunda açılan uzun süreli hasarlardır.
Şubat Tutulması’nı önemli kılan noktalardan biri, bu süreci sadece görünür yasaklar üzerinden ele almamasıdır. Kitap, başörtüsü yasağını merkeze almakla birlikte, asıl olarak yasaklanan hayatları anlatır. Eğitim hakkı, çalışma imkânı, kamusal alanda var olma arzusu, geleceğe dair kurulan hayaller… Metinlerde hissedilen ortak duygu, yalnızca kayıp değil; yönü zorla değiştirilmiş bir yaşam çizgisidir.
Sevda Dursun’un editoryal tercihi, bu anlatıları tek bir dil ya da bakış açısı altında eritmek yerine, farklı seslerin yan yana durmasına imkân tanır. Bu da kitabı yekpare bir anlatıdan çok, parçalı ama tamamlayıcı bir bütün hâline getirir. Her metin, kendi sınırları içinde konuşur; fakat yan yana geldiklerinde daha geniş bir toplumsal hafızaya işaret eder.
Bugün hâlâ 28 Şubat konuşulurken, çoğu zaman rakamlar, tarihler ve siyasi sonuçlar üzerinden ilerlenir. Şubat Tutulmasıise başka bir yerden konuşur: insanın içinden. Bu yönüyle kitap, geç kalmış ama gerekli bir hatırlatma işlevi görür. Unutulmaması gerekenin sadece belli bir yasağın değil, o yasakla birlikte askıya alınan hayatların olduğu fikrini diri tutar.
Henüz hak ettiği ilgiyi görmemiş olsa da Şubat Tutulması, yakın tarihle edebiyat arasındaki kopukluğu onarmaya yönelik önemli bir adım. Bu kitap, 28 Şubat’ı “anlatılmış” değil, nihayet anlatılmaya başlanmış bir mesele olarak ele alıyor.
İZDİHAM
Hepimiz Ölecek Yaştayız