Site icon İzdiham Dergi

Körlük ya da Gazze’deki Katliamı Görmek 

Three wise monkeys with money on ears, eyes, mouth. Not see, not hear, not speak. Vintage black engraving illustration for poster, web, t-shirt, tattoo. Isolated on white background

Gazze’de olanları izlemekten dolayı, kirlendiğimi düşünüyorum. Böyle bir katliama şahit olduğum için, utanıyorum. Yüzümüzdeki masumiyetin kalbimizdeki merhametin zamanla eridiğini görüyorum. Artık çocuk kelimesi, duyduğum anda bana acı veriyor. Zihnimde kendimce oluşturduğum, kendi içimde tekrar etmek bile istemediğim kelimeler listesine İsrail’i ekliyorum. Cümle insanlığın, son derece elim bir şekilde battığını düşünüyorum. Ölümün soğukluğuyla, kan kokusunun ekşimtırak kokusu midemi bulandırıyor. Kollarında çocuğunu taşıyan Gazze’li baba, âlemde hiç bu kadar ağır bir yük taşımamıştır. Bu manzaranın ağırlığıyla, mugalâtanın arsız çığlığı karşılaştırılsa, beynimde bu çelişkiye yer olmadığı sonucuna varıyorum. Zalimliğinin çok ötesinde, vahşi bir hayvan gibi masumiyet namına ne varsa parçalayan;  İsrail! 

Bütün bu olan vahşet bana meleklerin haklı olduğunu düşündürdü. “Hani melekler Rabbine yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek insanı mı halife tayin edeceksin?” demişti. Gazze’de yaşanan şey tam olarak bu değil mi? Evet, Gazze’de yaşanan şey, bizimde üzerimize kanın sıçramasıdır. Ezel eski insan birçok kıyım ve katliama şahit olsa da, iletişimin bu kadar yoğun olduğu bir ortamda yaşayan insanların, bilgi dâhilinde böyle bir şeyin gerçekleşmesi korkunç bir şey. İnsanda eğer kalp varsa, bu olanlar tam da insanın kalbine kanın sıçramasıdır. Artık olanlar olmuştur. Kalbime sıçrayan bu kan artık bana da bir parça karanlık sunacak. Çünkü insan, şahit olduğu şeye sürekli alışmayı tercih etmiştir. Bunca barbarlık, cümle insanlık için tam bir karanlıktır. 

Karanlık denizler                                                                   

Korku, bilinemeyenle kurduğumuz bir duygu. Nitekim korku, insanın yaptıklarını düşündükçe beni derinden etkiliyor. Zira insanın yapabileceklerini düşündüğüm zaman, onun vahşiliğini zihnimde karanlık bir deniz olarak betimliyorum. Buda nihayet irkilmek hissini en derinden yaşatıyor. Bugün Gazze yaşananlar; gecenin bir yarısındaki karanlıktan, fırtınalı bir denizde seyretmekten veya infilak etmek üzere olan bir bombadan çok daha fazla korkutuyor. Ne olacağına dair bir tahmin bile sunamıyorum. Ancak bu durumun hepimiz adına endişe veren bir şey olduğuna eminim. Çünkü karanlık küçüklüğümden beri en gizemli korkuları bana sunmuştur. Bugün insanlık Gazze’deki zulüm sebebi ile korkunç bir zulümat ile imtihan edilmektedir. Bu imtihan Müslüman, Arap veya her hangi başka bir bağ ile bağlı olmayı gerektirmez. İnsan olmayı başaran nefis, böyle bir manzaraya şahit olduğunda tepkisini sunmalıdır. 

Körlük

Peki neden? Neden insanoğlu hep birlikte yaşananlara tepki vermiyor? Neden sesini yükseltmiyor?  Ben artık bu konuda şöyle düşünüyorum. Bunu körlük olarak tarif edebilirim. Zira insan için bir takım göz bağları vardır. Bu tür bağlarda insan için çetin birer prangadır. Sonuç olarak beynelmilel sahadan başlayarak Gazze’de yaşanan katliam birçokları için tam aksi yönde yer almayı sağlamıştır. Savaş suçu, katliam ve soykırım gibi hemen herkes tarafından karşıt hatta düşman olunması gereken kavramlar, nasıl oluyor da herkesin gözü önünde fiilen tatbik ediliyor. Bunun ötesinde destek bulmasını hali hazırda körlük olarak niteliyorum. Bu yaşanan hadiseler, ikinci dünya savaşında yaşanan hadiselerden daha vahim bir süreci gözler önüne seriyor. Şöyle düşünelim, savunmasız ve silahsız olmak şöyle dursun, Gazze’de köşeye sıkıştırılmış insanlar bombalanıyor. Bunca yapılanları, kaçma şansı bile olmayanlara reva görmek, İsrail’in tercihi olarak karşımızda duruyor. Ben sonuç olarak bunun dışında kalan çeperle ilgili kuşkuluyum. Çünkü körlük diye tanımladığım şey tamda budur. Nasıl oluyorsa, Gazze dışında kalanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi nasıl davranabiliyor?  Bu halde bir körlük durumudur. Fiilen bir tarafa bakmamak ve konu hakkında hiç konuşmamak sanki olayları bitiriyor mu? Hayır! Olanlar oluyor ve körler diyarının sakinleri morallerini bile bozmadan hayatına devam ediyor. Şurası kesindir, insan doğru iyi ve güzele teşnedir. Bunu iyi bilir. Vicdanını bastırsa dahi, sonuç bütün olarak bakıldığında doğrunun kazandığı şekilde olmalıdır. Gazze’de ne oluyor da kör olmayı tercih ediyoruz? Evet, bu bir zorunlu hal değil, bir engel hiç değil, bu bir tercih olarak karşımızda duruyor. Tabii ki her tercih bizi yolun bir tarafına savuracaktır. 

İnsanları ten renkleri, ırkları ve tercih ettikleri şeyler ile belli çuvallara koymak, insan için sadece kendini aldatmak olacaktır. Ukrayna’da sayı olarak altı bin ve üzeri çocuk öldürülse, dünyada neler yaşanırdı? Şimdi Gazze’de olan olaylar, yaşanan bunca katliam ve aleni soykırım, bize neden hafif bir şeymiş veya olağan bir durummuş gibi geliyor? Masum insanların ten renklerinin ne önemi olabilir ki? İşte burada biraz daha ileri gitmek gerekir diye düşünüyorum. Genel olarak Filistin meselesi, bütün dünya meydanlarında bir şekilde kendine yer buluyor. Türkiye’de yaşayan birçok insanın gündeminde bu durum yer işgal ediyor. Ancak meseleyi değerlendirirken, bir takım noktalara değinmek gereğini duyuyorum. Gazze’li sivillere yapılan bu saldırıların, hedefinin Hamas olduğu düpedüz bir yalandır. Bu süreçte, öldürülen masum insanların kasıtlı bir biçimde vurulduğu birçok gösterge ile gözler önünde duruyor. Bununla birlikte Türkiye özelinde düşündüğümüzde, birinci dünya savaşında yaşanan Arap isyanlarının sonuçları, bir takım insanlarda nasıl bir etki bıraktı ise, neredeyse yaptığı katliam ve soykırım sebebi ile İsrail’i tebrik edecekler. Bunu anlamak adına düşününce, kültür emperyalizminin sonuçlarına birde bu taraftan lanet ediyorum. Avrupa’da Hristiyan bir ülkede insanlar öldürülse, moda akımın bağlıları, gözyaşı emojisi ile bir sürü paylaşım yapacaktır. Ya da bir maktulün, bir mazlumun öylece kabul edilip, saygıya değer olması bazıları için bir takım şartlara mı bağlı? Mesela kuzey Avrupalılar daha çok mazlum mu olur? Bir çocuk, beş çocuk, yüz ya da bin demiyorum. Altı bin çocuk, yirmi bin sivil diyorum. Hiçbir günahı olmayan insanların, tek suçları dedeleri mi? Mesela dedeleri evini sattı diye bugün o torunların öldürülmeleri meşru mudur? Hamas’tan, el-Fetih’ten ya da Osmanlıyı sırtından vuranlardan olmayan, çocuk, yaşlı ve kadınlar ne olacak? Onları da görmeyecek miyiz? Bir kulp bulamazsak bu körlüğe, şunu mu diyeceğiz? Ben böyle şeyleri düşününce çok üzülüyorum. O yüzden ilgilenmiyorum. Evet, biliyorum biraz suçlayıcı ve iğneleyici bir dil kullanıyorum. Çünkü hadiseler, tamda daha fazlasını hak eder durumda. Dünya geldiği nokta itibari ile şöyle bir nesile şahit oldu. Soyu tükenmekte olan hayvanlar ve iklim değişikliği gibi konularda oldukça hassas! Ancak Gazze’de ki çocuklar adına tam bir vurdumduymaz. Gazze’de yaklaşık olarak, her öldürülen dört kişiden ikisi kadındı. Peki, nerede kaldı kadın haklarını savunmak? İşte körlük, tamda böyle bir şey. Moda olan akıma uy, beynini kiraya ver ve rahat yaşa. Ben bu durumun, bizi çok berbat bir yere taşıdığını görüyorum. Masum insanların öldürülmesi, siyasi tercih ya da menemen tarifi gibi ikiye bölüneceğimiz bir durum değildir. Şunu da unutmamak gerekir, birileri destekliyor diye karşısında yer almak, tam anlamı ile bir körlüktür. Bakın engelli olmaktan bahsetmiyorum. Bir insanın gerçek manada görme engelinin olmasından daha zor olan şeyden bahsediyorum. 

Sorumluyuz evet! Kesinlikle sorumluyuz. Evvel emirde kendimizden ve çevremizden sorumluyuz. Bunca bağı olan iki coğrafyanın, kardeşliğine saygı göstermek zorundayız. Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. En azından dünyanın gözleri önünde böyle şeyler olurken, Türkiye’de halk yardakçısı bir cahilliğe sarılamayız. Gazze’de yaşanan soykırım, küresel ısınmadan veya kutuplardaki her hangi türün tehlikede olmasından, daha vahim sonuçları doğuracaktır. Gözlerimizi kapatmak yerine fal taşı gibi açmak, bizi uyandıracak bir hamledir. Bununla birlikte kral çıplak demek, Batı’ya öykünmekten vazgeçmek, bizi ortaçağ karanlığına götürmez. Ama mutlak olan bir şey var ki bu durumu fark etmemek bizi körleştirecektir. Bireyselleşmeyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü, sürekli olarak dillerine dolayanların nasıl bir suskunluk içinde olduklarını görmez isek, aynısını başka bir gün ve başka bir sebebe matuf tekrarlayacakları kaçınılmazdır.

İZDİHAM

Exit mobile version