Site icon İzdiham Dergi

Can Eseler’den Tradisyonel Manifesto

Durum tespiti:

Biliyorum, kocaman bir gürültü gibi uğuldayan bu insanlık arasında hala pipo içenler var. Makine tarafından yazılmış bir iletinin yerine kokulu mektuplar alsa daha mutlu olacak olanlar var. Klasik dünyada saatini kurmayı unutanlar var. Spotify listesi yapmak yerine radyo dinleyen masal kahramanları onlar. Hayatı en doğru biçimi ile ele almak için zırhını giyip çağa meydan okuyan savaşçılar. Nedir cephe denirse bir gün, cepheyi unutmamış olan bu şah süvariler son samuraydır.  

Önümüzde ne kadar şıpsevdi bir insan var değil mi? Milattan on dokuz asır sonra makine ile tanıştı. Ünsiyet kelimesinin anlamı hiç bu kadar çıkmaz yola girmemişti. İnsan ünsiyet kurabilmesi ile maruf olan o eşrefi mahlûkat. Makineyi gördü, önce ona kapıldı. Klasik dünyada ne var ise hemen hepsi atıldı. Niçin peki? Çünkü kibir ağacına çıkan insan geride kalan her şeye üstten baktı bir kere. Geçmiş onun için her devirde tiksinç olmuştur. Makine bulundu ya, artık yapılması gereken is kokusunu gres yağa değişmektir. Arkaik bir dönemdi o gaz yağı yakılan dönem. Evet, bu doğru. Peki biz, geçmişten nefret edersek geleceğe nasıl yürüyeceğiz? 

Bu makineye duyulan takıntı insanoğlu için cennetten kovulma gereği kadar eski bir refleksi hatırlatıyor. Işıltılı şeyler nasıl ki çocukları etkiliyor, biz de gelişmiş çocuklar olarak makine sesi ve görsel ışıklara kaptırdık kendimizi. Özellikle günümüze gelince görülen manzara şu ki: makineye âşık insan kendi içsel çekişmeleri ile boğuşuyor. Yorgun insan: ne bilsin beyhude bir tutku ya da karanlık bir gölge ile uğraşıyor. Yahut daha doğrusu çok hızlı bir yere gelmek istiyor. Değişimle muradı içindeki karanlığı aydınlatmak. Kaderin cilvesini gör ki, aydınlığa doymak için hangi yola çıkıldıysa asıl zindan orası oldu. Tıpkı dünyayı arzulamak gibi.  

Klasiği sevmek hakkımız: 

Bir suç mudur eski kuka bir tespihi saklamak. Dualardan medet ummak mı bizi kurtaracak? Yoksa klasik müzik sevenlerin yaşama hakkına son vermek için bir yasa teklifi mi hazırlayacak modern dünya. Bunu düşündükçe şaşırıyorum. Dedenle bağın yoksa kökün yoksa yurdun sevdan ve imanın yoksa nasıl mutlu olabilirsin ki? Klasik dünyanın tozlu raflarından inmiş olan bizler, yeniçağın ukala bilmişliklerine alışamadık. Tradisyonelleriz biz: ömrümüz hiçbir zaman tik tak eden bir kopukluk ile akmadı. Bizler: semayı okşayan bir müezzin haykırışa verdik kendimizi. İnsanın hikâyesi neden çok yavan olacakmış. Eski bir lamba isine bulaşmak isteyenler özgürlüğün despotluğu karşısında neden hesaba çekilecekmiş? 

Bu görece gelişkin ve hürriyete bulanmış dünya, Tradisyonel şah süvarileri ne zaman kabul edecek? Klasik dünyayı yaşamak bizim için nostaljik bir kaygı değil. Bir iman gibi düşün. Ya da bir tür insanız belki. Biz dünyayı cennet haliyle sevdik. Gönüllerin değdiği deterministtik ve aslında bir o kadar kaderci bir kabul edişle yaşamayı sevdik. Bu durum şöyle ki, ne makineye ne heyula gibi bir holografiye tapmıyoruz. Klasiği sevmek: bir estetik tavır olarak bizi karşılarken, biz Tradisyoneller seviyoruz böyle yaşamayı. Vapura binmek ile köprüden geçmek arasında kalacak olsak vapura binmeyi tercih ederiz. Çünkü İsmet Özel’in dediği gibi: Yaşamak bizim içün dokunaklı bir şarkı değil ki.  

Bir ihtilal ise bu, neden biz tutukluyuz? 

Bilgili ve kibirli bir despot bizim başımıza iş açıyor. Tradisyonel insanlara yüklenmek liberal geçinen insanlar için en kolay şey. Çünkü eskiye dair olan şeyleri terk etmeyi marifet bilmek bize ezberletildi. Geleneklere bağlı olmak, klasiği sevmek gibi haller yerden yere vurulur oldu. Çünkü eskiyi bastırmak için bir ihtilal ve büyük bir hapishane gerekiyordu.  

Bir yaşam biçimi olarak tercih edilen şeyler arasında geleneksel ve klasik bir yaşam biçimini seçmek oldukça doğal bir tercihtir. Ancak günümüz ilerici anlayışının oturtulması için gerekli birtakım hamlelerin hedefi belli. Geleneğe dair ne varsa yerle yeksan edilmeli, tradisyoneller suçlanmalı gerekli görüldüğü takdirde gelişkin insan fikrine ihanetten yargılanmalı. Çünkü tradisyonel bir insan mutlaka kendi içindeki zehri diğerlerine akıtacak. Nihayet insanlığın daha müreffeh ve münevver olma hedefine karşı büyük bir tehlike olacaktır. Evet, bu yargı gerçek. Ahlaki ve bilimsel açıdan türlü sakatlıklar olsa dahi dünya bilsin ki, liberaller bir tek bizi sevmedi. Ne kadar kadim insanlık öğesi varsa hepsine birden umarsızca savaş açtılar. Bu bir ihtilaldi ve insan artık eskisi gibi olmak hakkını bile bu ihtilale kurban vermek zorundaydı.  

Tradisyonel düşünce aslında tahtında oturan ve adına birtakım ihtilalleri savaşları ve mücadelenin örgütlendiği erk olması gerekir iken gelinen nokta ihtilale maruz kalan ve tutuklu olan olmak zorunda kalandır. Çünkü evin tek sahibi, mor dağların ardında kalan o mutlu ülkenin tek imparatoruydu. Kilit taşı çekildiyse, duvar için yıkılmak hicran dolu bir kaderdir. Geleneksel ve klasik dünyanın dönüşümü ve değişimi insan için alışık olmadığı bir yenidünyayı getirdi. Bu yenidünya için bir suçlu bulmak gerekli ise, Tradisyonel insan bu ihtilal için birincil suçludur. İdama mahkûm edilmek ve cemiyetten kovulması gerekmektedir. İdam mangası: her ihtilal için en masumlara kıyma aracı. Klasik insanları yok eden bir manga. Onları her fırsatta dışarda tutan ve yaşam hakkını bile ondan alan bir vahşi manga. Dönüşüme direnen ve sosyal hayatı yaşarken saatini durdurmuş olanlar, bu yüce özgürlük çağında yok edilmeli. Oysa irrasyonel olmakla suçlanan da bizdik. Neden peki viva la liberte diye yola çıkanlar bir despot itileme ile bizi köşeye sıkıştırdı? Bir ihtilalse bu özgür çağ için evvel emirde yok edilmesi gerekenler tradisyoneller olacaktır. Çünkü onlar geleneksel ve klasik gibi kavramlardan ayrılacak kadar dirayetli bir yıkım ekibi olamadı. Tradisyonellerin en büyük açığı zamanında çıkıp gitmeyi, terk etmeyi ve gelenekleri bırakmayı başaramayacak kadar yufka yürekli olmalarıydı. Yufka yürekliler her ihtilalin her dönüşümün en çok saldırılan kitlesidir. Çünkü bilirler ki geleneğe bağlı kalan yürek cana kıyamaz. Cana kıyamayan da bu dünya sahnesi için yeterince eli kanlı değildir. Kan döküp fesat çıkaran insan, ne zaman vazgeçti ki ötekini yok etme arzusundan. 

Makine dişlisi, üretilmiş bir çip yahut kanaviçe: 

Kusurlu olmak bizim hakkımız. Neden kusurlarımızı sürekli olarak düzeltmek isteyelim ki? Bizler hangi olmaz iddia ile doğanın genel akışı içinde kusursuz ve hiç yara almamış hayatı üretmek için çabaladık. İnsan denen varlık zaten kusurlu olan, kaotik olan ve aşamayan değil mi? Misal başarı eğer gidilmesi gereken bir yol ise onu pürüzsüz bir asfalt olarak mı ya da çakıl taşları arasından geçip akan bir çay olarak mı göreceğiz? Nedir kusur, nedir düzen, nedir yol? Bu soruların cevabı yirmi birinci yüzyıl için ne kadar anlamlı? Bir hat tablosu bir ustanın elinden çıkarken mutlaka belli kusurları olacak. Bu hayatla ilgili bir gerçeği vurguluyor esasen. Kusurlu olmaktı hayatın özü. İnsan için makine dişlisindeki garanticilik değil, kanaviçe işlemenin düğüm kusurları şifaydı. Bir tarafa çok yaslanmak icap ediyorsa eğer, orası bizim ürettiğimiz iddialı kibirli ve gelenekleri altına alıp ezen arsız teknoloji olmamalıydı.  

Kabul et geleneği, şifayı insanın huzursuzluğunda arama. Binlerce asır uygulanmış töre, niçin bize yol göstermesin? Ben Tradisyonel bir dönüşümün dünyayı ıslah etme kabiliyetini çok yüksek görüyorum. Kanaviçe ile uğraşma ya da büyüklere saygı göstermek, bunların aynı şeyler olduğunu görmek zorundayız. Bu bir yaşama biçimi. Gelenekleri yaşamak, muhafazakâr bir örüntü içinde hayatı anlamak, güvenlik ve devamlılık açısından oldukça kullanışlı bir yaşam biçimidir.   

Bu manifestonun gayesi adına son olarak birkaç kelam etmek gerekirse şunu ifade etmeli. Yaşam bizim için oldukça kısa ve bizler huzur içinde büyük büyük dedelerimiz gibi bir yaşama biçimini güvenli ve sürekli buluyoruz. Hayatı teknoloji ile hızlandırmak bizim için sadece bir araç. Bu araca tapınacak bir hali reddediyorum. Tradisyonel bir düşünce çizgisini insanlık soyu için daha güvenli bir yol olarak görüyorum. Mesele tanrı olmak ise biz insanız, hiçbir zaman mutlak bir güç ve bilgiye erişemeyeceğiz. O sebeple hayatı sürekli kamçı vurulan bir at olarak sürme. Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın.  

İZDİHAM

Hepimiz Ölecek Yaştayız!

Exit mobile version