10 Mart 2016

Zeynep Delav, Düz Giderken Çapraz Vurulan Vezir İlhami Çiçek

ile izdihamdergi

15. yüzyıl yazarlarından Zeynep Delav, İlhami Çiçek üzerine yazdı.

 

Hüznün en çok gözlerini talan ettiği, ancak başına dostça baktığınızda görebileceğiniz Travolta biçimi saç kesimiyle unutulmayan Şairler arasındadır İlhami Çiçek   daha dün , Gök Ekin’i biçmiş gibi.

Öyle bir ıssızlık hayaliydi ki, tez elden, ‘’uzun bir nehirdir satranç’’ diyerek   göçtü  dünyadan.

Cenazesinde, Nuri Pakdil’ in ‘’Bugün bir şiir sandığını toprağa gömüyoruz’’ demiş olması, onun şiirlerinden çok ideolojisiyle ilgilenmemizden   alıkoymadı bizi.

Daha lisedeyken, hem dünyaya hem de satranca öğrenciyken yani, turnuva da birinci oldu ama hayat satrancında hep ‘’güzyontan adam’’ olup erkenden oyunu bıraktı, ona göre yaşamı anlatan tek oyundu satranç.

Dahası yine lise yıllarında, sol görüşe sahip bir gurup lideri, ilerleyen yıllarda ‘’İslamcı  ama modernist’’ olarak ta tanımlanır.

Oysa  O, bir yandan Nazım’ ı, diğer yandan Zarifoğlu’ nu kucaklayacak kadar engin bir gönüle sahiptir sanki de. Değilmi ki; ‘’içinde hep bir vezir sürekli mahzun / Düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun / Günbatımlarını çağrıştırır’’   diye de söyler bir taraftan..

Bu hiçbir kaba sığmayan adam, bu düz giden çapraz vurulan vezir; gerek ideolojik yüklemlerin altında kalıp gerekse kimine göre intihar, kimine göre nörolojik rahatsızlığından mütevellit bir sara krizinden olagelen ölüm muamması hiç bitmemiştir ve bu yüzdendir ki dilimizde yarım kalmış bir Fatiha gibidir..

Belki de şimdi bütün bu olup bitenleri izleyip;

‘’sen ey atını  kaybeden  oyuncu

bir ilk yazdan koca bir güzyontan adam

bırak oyunu…’’

diyordur  bizlere  içinden..

O na karşı hep oyunlar içinde olduk, yasaklı,kaçak muamelesi yapıp ceketimizin cebinde dağılan hatıra kitabından kimselere bahsetmedik. Göğe  bezgin  bakıp, bir türlü öğrenememiştik satranç oyununu. Oysa ,Şair ‘e  ideoloji elbisesi giydirilirse,ruh kemiklerini eritmek için düğmeye basmış olurduk,öyle  ki, karşımızdaki manzaranın haşmetinden, eriyen ruhun, şairin canını nasıl yaktığını görmemize engel olacak kadar belleklere kazınacak bir erime..

Biz siyaset’i hep iğreti elbise gibi giydirdik ona kendimizce, oraya buraya çekip çekiştirip durduk, ama koparamadık onu şiir ülkesinden, acı belki ama, onun en mahremine de  dikiz aynası tuttuk böylece, farkında olmadan…

‘’Yalnız hüznü vardır kalbi olanın’’ dedikçe, biz hüznüne hüzün kattık.

o şimdi

dışlanmış bir taş olarak

karlı kış gecelerinde

acılı bir genç şairin her geçişte

hüznüne tanık olduğu

metrûk bir kümbet denli müşahhas

aşktır – ve o

ne rahîm bir yürüyüştür gecede.

Sızlayan kemiklerinin sızısını dindirmek, kendimize de  yapacağımız en büyük iyilik olarak,  yayınevlerinde İlhami Çiçek’ in şiirini yeniden görmek, her ölüm yıldönümünde şiirleriyle anılmak üzere diyorum.

Allah Rahmet Etsin.

 Zeynep Delav

İzdiham