6 Mart 2017

Yuval Noah Hararı’nin Homo Deus Kitabından Dikkat Çekenler

ile izdiham

Harari, Poyzan Nur Taneli tarafından Türkçe’ye çevrilen ve Kollektif Kitap tarafından yayınlanan iki kitabıyla haftalardır liste başı durumda.

“Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi” adlı kitap 2016’da yayınlanmış olup, 3 kısım ve 433 sayfadan oluşmaktadır.

 

İnsanlığı hep üç temel sorun meşgul etmiştir: Kıtlık, salgın ve savaşlar. (s: 13 vd)

“Barış” kelimesi yeni anlamlar kazandı. Geçmiş nesiller barışı savaşın geçici yokluğu olarak değerlendiriyordu. Bize bugün barışa savaşın mantıksızlığı olarak bakıyoruz. (s: 24)

Terör özünde bir gösteridir. Teröristler korkutucu bir şiddet gösterisi düzenleyip hayal gücümüzü ele geçirerek ortaçağ misali bir keşmekeşe düştüğümüze inandırır bizi. Akabinde devletler, bu terör tiyatrosuna bir güvenlik gösterisiyle tepki verme zorunluluğu duyar ve yabancı bir ülkeyi işgal etmek ya da tüm bir halka zulmetmek için muazzam güç gösterisi düzenler. Bu aşırı tepki, çoğu zaman bizim güvenliğimizi teröristlerden daha fazla tehlikeye atar.

Terör büyük bir züccaciye dükkanını dağıtmaya niyetli bir sineğe benzer. Sinek güçsüzdür, tek başına bir fincanı bile hareket ettiremez. Bu yüzden kendine bir boğa bulur, kulağına girer ve yıldırmaya başlar. Boğa korku ve öfkeyle çıldırıp dükkanı altüst eder. (s: 30)

İnsanlar nadiren ellerindekiyle yetinmeyi biliyor. İnsan aklı, hemen her zaman kanaat etmek yerine daha fazlasını arzuluyor. (s: 32)

Modern insan ölüme daha ziyade çözülebilecek ve çözmemiz gereken teknik bir sorun olarak bakar. (s: 33)

Sanatsal yaratıcılığımız, politik bağlılıklarımız ya da dindarlığımızın büyük bir kısmı ölüm korkusuyla beslenir. (s: 40)

Mutluluk, nesnel şartlardan çok beklentilere dayanır. (s: 46)

İnsanlar sağlık, mutluluk ve gücün peşinde bir bir özelliklerini değiştirecekler, ta ki insan olmadıkları güne dek. (s: 61)

Tarih çoğu zaman abartılmış umutlarla şekillenir… Dünyayı değiştirmeye çalışan akımlar genellikle tarihin yeniden yazılmasıyla ortaya çıkar. (s: 68, 72)

Hayvan – insan ilişkisi, gelecekte süperinsanlarla insanlar arasında kurulacak ilişkiye en yakın model olma özelliği taşır. (s: 78)

İnsanlar bilinmeyenden korktukları için değişimden kaçınırlar. (s: 80)

Algoritma belirli bir hesaplama yöntemi değildir, daha çok hesap yaparken kullanılan metottur… İnsan da bir algoritmadır. (s: 94, 95)

Tarım Devrimi boyunca insan türü hayvanları ve bitkileri susturarak animist senfoniyi insan ve tanrı arasındaki bir diyaloga dönüştürdü. Bilimsel Devrim sırasındaysa insan türü tanrıları da susturdu. Dünya artık insanın yönettiği tek kişilik bir gösteri. İnsan türü boş sahnede, kendi kendine konuşarak, kimseyle müzakere etmeden, kimseyle müzakere etmeden, hiçbir yaptırımla karşılanmaksızın gücüne güç katıyor. (s: 107)

Tarım Devrimi teist dinlerin doğmasına neden olurken; Bilimsel Devrim de tanrıların yerine insanların geçtiği hümanist dinleri yarattı. Teist dinler Yunancada tanrı anlamına gelen theos’a taparken; hümanistler insana taparlar. Liberalizm, komünizm ve Nazizim gibi hümanist dinlerin temelinde, Homo sapiens’in evreni anlamlandıran ve ona hükmeden özgün ve kutsal özüne duyulan inanç yatar. (s: 108, 109)

Bilim, zihin ve bilinç hakkında şaşırtıcı derecede az bilgiye sahiptir. Genel kanı, bilincin beyindeki elektrokimyasal tepkimeler sonucu ortaya çıktığı ve zihinsel deneyimlerin temel bir veri işleme görevini yerine getirdiği yönündedir. (s: 118)

Homo sapiens zeka ve bilinç yanında, kalabalık gruplarla bile esnek işbirliği yapabilen tek bir tür olduğu için dünyaya hükmediyor. (s: 141)

Devrim için kalabalıklar asla yetmez. Devrimler çoğu zaman büyük kitlelerle değil, olayları ateşleyen küçük gruplarla başlar. Devrim için “Kaç kişi bizi destekler?” diye değil, “Destekleyenler ne kadar etkin işbirliği yapabilir?” diye sormamız gerekir. (s: 142)

İnsanlar inanmayı bıraktığı anda buharlaşacak tek şey para değildir. Aynı şey yasalar, tanrılar, hatta koca imparatorluklar için de geçerlidir. (s: 154)

İnsanlar bir anlam örgüsü oluşturup tüm kalpleriyle buna inanıyor; ancak er ya da geç örgü çözüldüğünde nasıl da tüm bu hikayeyi ciddiye aldıklarına anlam veremiyorlar. (s: 159)

Hayvanlar ikili gerçeklik yaşar; hem ağaç, taş ve nehir gibi harici nesnel varlıkların hem de korku, keyif ve arzu gibi öznel deneyimlerin farkındadır. Sapiens ise üç katmanlı bir gerçeklikte varlığını sürdürür. Ağaç, nehir, korku ve arzunun yanı sıra Sapiens dünyasında para, tanrı, ulus ve şirket gibi hikayelere / kurgulara da yer vardır. (s: 165)

Bir varlığın kurgusal olup olmadığını nasıl bilebilirsiniz? Oldukça basittir aslında; “Acı çekiyor mu?” diye sorun yeter. İnsanlar Zeus’un tapınaklarını yaktığında Zeus acı çekmez. Euro değer kaybettiğinde Euro kederlenmez. Bankalar battığında banka mağdur olmaz. Bir devlet savaşta kaybettiğinde devlet ıstırap çekmez. Bankalar ve devletler metafordan ibarettir. Fakat savaşta yaralanan askerin acısı gerçektir. Yiyecek tek lokması olmayan yoksul bir köylü gerçekten eziyet çeker. Annesinden ayrılan yeni doğmuş bir buzağı gerçekten ıstırap duyar. Gerçeklik budur.  (s: 186)

Savaşın nedeni kurgusal olsa da çekilen ıstırap tamamen gerçektir. (s: 186)

Dinler kendi reklamlarını yaparken güzel değerleri öne çıkarmak eğilimindedir. Oysa Tanrı olgusal önermelerin satır aralarında gizlidir. Katolik inancı kendisini evrensel sevgi ve şevkatin dini olarak pazarlar. Ne kadar güzel! Buna kim karşı çıkabilir? Peki o zaman neden tüm insanlık Katolik değil? (s: 200)

Kredi, güvenin ekonomik tecellisidir.  (s: 215)

Savaşı anlamak istiyorsanız tepedeki komutanlara ya da gökteki meleklere değil, sıradan erlerin gözlerinin içine bakmanız gerekir. (s: 258)

Kapitalizm “kapital”i, yani sermayeyi “zenginlik”ten ayırır. Sermaye üretime adanmış para, ürün ve kaynak demektir. Zenginlik ise toprağa gömülmüş veya üretken olmayan faaliyetlere harcanır. (s: 309) 

İnsanları tanrılar ve uluslar gibi hayali oluşumlara inandırmak istiyorsanız kıymetli bir şeyler feda etmelerini sağlamanız gerekir. Bu fedakarlık ne kadar acı verirse hayali oluşumun varlığı da o denli inandırıcı olur. Roma tanrısı Jupiter’e bir boğa kurban eden yoksul bir köylü, Jupiter’in varlığına iyice kani olur, aksi takdirde bu aptallığına nasıl bir açıklama getirebilir? Sonrasında boğalarını kurban etmeye devam eder ki, önceki tüm hayvanlarını boşa öldürdüğünü itiraf etmek zorunda kalmasın. (s: 315)

 

 

 

 

Hazırlayan: Sami Gören

Harari

İZDİHAM