21 Ağustos 2018

Yunus Meşe Sorularımızı Yanıtladı

ile izdiham

Yunus Meşe, 1992 yılında Malatya’da doğdu. Konya’da yaşıyor.
Öyküleri İzdiham, Dergâh ve Hece dergilerinde;
Eleştiri yazıları İzdiham ve Postöykü dergilerinde yayımlandı.
İzdiham Dergisi’nde biyografi, Postöykü’de öykü eleştiri yazıları yayımlamaya devam ediyor. İlk öykü kitabı Geç Kalmış Bir Şapka 2017 yılında İzdiham Yayınları’ndan çıktı.

Bize dışarıdan nasıl göründüğünüzü anlatır mısınız, insanlar sizi nasıl biri olarak tanıyor?
İnsan sonsuz ihtimalleri barındıran bir canlıdır. Bu yüzden bir insanı etiketlerle tanımaya, tanıtmaya çalışmak pek mümkünmüş gibi gelmiyor bana. Her insan içinde bulunduğu psikolojik durumlara bağlı olarak farklı bir şey görüyordur bende. Şöyle sormak daha doğru olacak galiba: Siz nasıl görüyorsunuz? Öğrencilerim nasıl görüyor? Annem nasıl görüyor? Sevdiğim kadın nasıl görüyor? Sakin biri olduğumu düşünüyorum ama emin değilim

Hayatınızda ne oldu da yazar olmalıyım dediniz?
Yaşamımda beni yazının dünyasına taşıyan özel bir kırılma anı yok. Lise öğrenimime devam ederken bir öğretmenimin yönlendirmesiyle yazmanın büyüsünü keşfettim ve devam ettim.

Bir metni yazmaya başlarken olmazsa olmazlarınız nelerdir?
Metinlerim bazen ayları bulan süreçler sonunda oluştuğu için yer, mekân, zaman fark etmeksizin yazabiliyorum. Uçak yolculuğu yaparken yazdığım öyküler var. Tren seyahatinde yazdığım öyküler oldu. Önemli olan aylarca zihnimde beslediğim büyüttüğüm öykünün “Ben artık hazırım” demesi. Bu işareti aldıktan sonra temiz bir kâğıt ve kalem yeterli oluyor.

Öykülerinizin nasıl ortaya çıktığını anlatabilir misiniz?
Bu, neden yazıyorum sorusunun da cevabı olacak bir anlamda. Benim öykülerimin çıkış noktası anlayamamak. Dışarıda kötücül insanların çoğunlukta olduğu, savaşların, katliamların eksik olmadığı bir dünya var. Ben bu dünyayı, bu insanları anlamakta güçlük çekiyorum. Bunca kötülüğü ortadan kaldırabilmek için bireysel anlamda bir gücüm de yok. Ne kadar karşı dursam da bu gerçek varlığını korumaya devam ediyor. Ben de bu gerçeğin karşısına bir refleks olarak yazının gücüyle inşa ettiğim başka bir gerçeklik koyuyorum. Bu gerçekliğe sığınıyorum. Yazdığım her öykü sığındığım bu gerçekliği güzelleştirmek için var.

Eserlerinizden birinin hikâyesini dinlemek isteriz?
Dergâh Dergisi’nde Füruzan isimli bir öyküm yayımlandı. İzdiham Dergisi dışında başka bir dergide yayımlanan ilk öykümdü bu. Bu öykümü diğerlerinden ayıran şey yazım süresinin bir yılı bulmasıydı. Bir otobüs yolculuğunda -Malatya’dan Konya’ya dönüyordum- kulak misafiri olduğum bir hikâye bu öykünün yazılmasına sebep oldu. Hikâyeyi doğduğum coğrafyadaki kadınların boğuştuğu gerçeklere yakın bulduğum için diğer öykülerime göre daha çok önemsedim sanıyorum. Bir yıl bekledim son halini verebilmek için. Karanlığın içinde yol alan o otobüste anlatılan hikâyeyi tam olarak hatırlamıyorum. Ama aklıma “bunu yazmalıyım” düşüncesi orada doğdu. Nihayetinde yazdım.

Öykünüz bittiğinde ilk kime okutuyorsunuz?
Yazdığım her öyküyü okutmuyorum elbette. Ama beni heyecanlandıran bir öykü yazdığımda bu heyecanımı paylaşmak istediğim isimler oluyor. Öncelikle nişanlım. Tanıştığımız günden beri ilk okurum oldu. Emine Batar’ın üzerimde çok büyük emeği var. Bu vesile ile kendisine teşekkür etmiş olayım. Öykülerimi okuyup yol gösteriyor. Bir de kendi kuşağımdan, yeteneklerini bildiğim ve görüşlerini önemsediğim iki dostuma; Sıddık Yurtsever ve M. Fatih Kutlubay’a okutuyorum.

Edebiyatla yolunuz kesişmeseydi şu anda ne ile meşgul olurdunuz?
Edebiyat ve öykü benim hayatımın merkezinde olan şeyler değil. Edebiyatı ve öykü yazmayı önemsiyorum elbette. Ama hayatım bütünüyle bu eksende değil. Fotoğrafçılık yapıyorum. Müzikle ilgileniyorum. En önemlisi de özel çocuklara öğretmenlik yapıyorum. Yolum Edebiyatla kesişmeseydi fotoğraf, müzik ve özel çocuklarla ilgilenmeye devam ediyor olurdum.

Yazarken size kılavuzluk eden şey hayat mı, okuduklarınız mı?
İkisi de ama daha çok hayat.

Sizi okumaya hangi metninizden başlamalıyız?
Yazdığım her öyküde Yunus Meşe’den bir parça var. Okumak isteyenler herhangi bir öykümden başlayabilirler.

Öykü nereden geldi, nereye gidiyor?
Hikâye, insanın dünya yaşamı öncesinden başladı. İnsanın dünya üzerindeki varlığıyla da gelişimini sürdürdü. Çağa, zamanın akışına bağlı olarak değişimler yaşadı. Günümüzde de gelişmeye ve değişmeye devam ediyor. Önceleri, toplumların kültürel hafızalarından bir parça olan hikâyeler, şimdilerde sınıfsal temsil düzeyinden bireysel temsil düzeyine evrilmiş durumda. Sanatsal yönü ağır basan öyküler yazılıyor. Bundan sonrasında da öykü, sanatsal kaygılarla üretilecek. Tabii ki değişimler yaşayarak.

Sizi hayal kırıklığına uğratan yazar kim?
Her yazarın iyi ve kötü metinleri vardır. Bu yüzden hayal kırıklığına uğratan yazar değil de metinler oldu diyelim. Orhan Pamuk’un anlatımını severim. Kar, Kara Kitap isimli romanlarını büyük bir beğeniyle okurken Kırmızı Saçlı Kadın’ı okuyup keşke bunu yazmasaymış, dedim.

En son yarım bıraktığınız kitap?
Ian Dallas- Gariplerin Kitabı. Daha sakin bir zamanda okumak istedim.

Gece insanı mısınız, gündüz insanı mı?
Gece

Kalem mi, klavye mi?
Kalem

Geçmiş mi, gelecek mi?
Bilinmeyen her zaman ilgi çekici olmuştur. Ama geçmiş yaşanmışlıkları barındırdığı için daha büyüktür.

Yazarlık mı, okurluk mu?
Yeni bir dünya kurmak, kurulmuş dünyaların içinde gezmekten daha güzel. Yazmak bu yüzden.

Pop mu, rock mı?
Müzikte tür ayrımı yapmıyorum. Sevdiğim müzisyenler var. Benim için önemli olan nitelikli müzik.

Fantastik mi, romantik mi?                                                                                                                                          Fantastik

Netflix mi, YouTube mu?                                                                                                                                                           İçerik çeşitliliği için YouTube, kalite için Netflix.

Zeynep Kahraman Füzün

İZDİHAM