4 Mart 2016

Tayfun Doğan, Şayan-ı Teessüf

ile izdiham

I.
Şimdi vaktidir bütün mazlumları vurmanın
On yıl sonra nerede olacağımı
Ellerime tutuşturulan sarı zarfa yazarak
Bitirmek istedim içimdeki nisyanı, bahsetmişimdir
Sığmıyor hacmim hiçbir meseleye
İnsan bazen çok ister bitiş düdüğünü duymayı
Hani zil çalınca
Herkes gözümün bamteline bakar ya
Lahiyâsını gizleyen bir münevver gibi
Kalkıp sandalyeden itiraf ederdim: çürüyoruz!

II.
“İslam, fakirlerin dinidir” adlı sempozyuma
Başkan seçtiler beni
Sanki ciddiye alacaklar diye, sen üzülme diye
Giydim yeni aldığım lacivert gömleği
İnanmıyor bağbozumu adamlar
Yağmur’da yürümenin onursal haykırışına
Ve kimse şahit olmuyor sebepsiz yere ölmeye.
Beceremedi vazgeçmeye yükümlü olan gövdem
Çünkü mecburi istikamet
Kimsenin yüzüne bakmak istemediği
Eşkâlsiz bir ölümdür sevgilim

III.
Arabaya yaklaşmadan beş metre önce önce
Kurmaca gösterişleriyle kumandaya basan
Adamlar tanıdım, öylesine dalgındı ki
Paçalarındaki ütünün zaafı
Yüzlerinde çisim gibi okşanan gülümsemenin
Haklı gururunu daha geçen ay
İhalesi bitmiş kaldırımlardan yansıyordu.

IV.
Şimdi sen amatör bir soylu gibi
Algılayacaksın bütün vakaları
Erken dediğin her nesne
Bahanesi önceden hazırlanmış birer akıl tutulması
Şaşırmaktan ayak izlerini takip edeceksin
Şirazesini yitirmiş vasiyet gibi
Modern çaresizliğinle ezberden söylersin, gitmek belki.
Ama yine de tehlikeli bakışların kimseyi sarhoş etmiyor
Konuşmuyor başkalarının hakkında avam kadınlar
Tam söz aldığında zil çalan çocuklar
Aldırmıyor artık hiçbir maarifi

V.
Bir hikmet mukayesesi yaptım buraya gelmeden önce
Artık iktidara gelemeyen partiler gibi bakmayın bana, olur mu.
Post-travmatik gülüyorsam, sebebini sormasın evde kalmış görümce
Çünkü iyi bilirim coğrafyama düşen kederi
Hayal etmek bir kurtuluş değildi eskiden
Durakta biraz daha üşürsem inanacağım
Gerilim müziğinde yavaş yürüyen generallere
Ne garip
Randevuna yetişemeyecekken bile endişe etmiyorsun.

 

Tayfun Doğan
İZDİHAM