10 Haziran 2019

Sylvia Plath’ın Sırça Fanus ve Üç Kadın Kitabından 20 Alıntı

ile izdiham

Deniz gibi çaresizim, ipliğinin ucunda. Huzursuzum. Huzursuz ve yararsızım. Cesetler yaratıyorum ben de. 

Ölümü gördüm çıplak ağaçlarda, yok oluşu gördüm.

Beni tanıyan, hiç kimsenin gelemeyeceği bir yerde olmak istiyordum.

Sessizlik bunaltıyordu beni. Sessizliğin sessizliği değildi bu.Benim kendi sessizliğimdi.

Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkılıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir rüyadır.

Aslında benim hiçbir şeyi idare ettiğim yoktu, kendimi bile.

Bütün bu olanları kötü bir rüya gibi hatırlayacağız.

Çünkü nerede olursam olayım -bir gemi güvertesinde, Paris’te bir sokak kafesinde ya da Bangkok’ta- hep aynı sırça fanusun içinde kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.

Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum.

Kendimi koşu yolu olmayan bir dünyada yaşayan bir yarış atı gibi hissediyordum.

Durumun ne kadar umutsuzsa, seni o kadar uzağa saklamaya çalışırlar.

Hep aynı şey oluyordu. Uzaklarda kusursuz bir erkek görüyor ama o erkeğin yakınına gelir gelmez hiç de uygun biri olmadığını anlıyordum.

Bana karşı son derece nazik ve anlayışlı davrandılar, çünkü kırık bir kalbi gizlemek için böylesine çalışmamın çok cesurca bir şey olduğunu düşünüyorlardı.

Kendimi duygusuz ve boş hissediyordum, aklım, paramparça olmuş hayallerimin kırıntılarıyla doluydu.

Ne zaman dikkatimi toplamaya çalışsam, kafam bir patenci gibi kayıp kocaman bir boşlukta dalgın dalgın dönüp duruyordu.

Biliyor musun Esther, gerçek bir nevrotiğin yapısına sahipsin. 
Böyle hiçbir yere varamazsın, böyle hiçbir yere varamazsın, böyle hiçbir yere varamazsın.

Her şeyi birden, ilk ve son kez yapıp kurtulmak istiyordum.

Nefret ettiğim bir şey daha varsa, o da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup, “iyiyim,” demenizi beklemeleridir.

İZDİHAM