28 Şubat 2018

Süleyman Ragıp Yazıcılar, Sorularımıza Cevap Verdi

ile izdiham

Süleyman Ragıp Yazıcılar Kimdir?

1984 senesinin Nisan ayında İstanbul Fatih’te doğdu. Annesi Norveçli, rahmetli babası Trabzonludur. Çocukluk ve ilk gençlik yılları Esenler’de geçti. Önce Hasip Dinçsoy İlköğretim Okulu’nu, ardından da Vatan Anadolu Lisesi’ni bitirdi. (Şu anki adı: Samiha Ayverdi Anadolu Lisesi) İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Din Psikolojisi dalında yüksek lisansını tamamladı. Şu an Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Kişilerarası İletişim” bölümünde doktora yapan Yazıcılar, aynı zamanda Genç Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğünü ve Uluslararası GENÇ Derneği’nin başkanlığını yürütmektedir. Evli ve iki çocuğu olan yazar, bilmediğini çaktırmayacak kadar uzun sap bağlama çalabiliyor, kelime ve kavramlara özel bir ilgi duyuyor, kültürün ilk basamağının ana dilimizi iyi konuşup iyi yazmak olduğuna inanıyor. “Güzel Gölgelik” isimli bir şiir kitabı bulunan Yazıcılar “mânâ” kelimesinin peşinden gidiyor.

 güzel gölgelik ile ilgili görsel sonucu

 

  1. Niçin yazıyorsunuz? 

Yaşadığımız hayatın ne çok yansıması var içimizde, ne muazzam bir şey kalp taşımak, tarif etmem zor. İnsan gibi yaşama derdi, kalbimde sonsuz ilhama vesile. Hürmet ettiğim her şey eşsiz bir mana ummanı kesiliyor, hayret ettiğim her dakika içimde kelimeler çağlayanına sebep oluyor. Yaşamak ve yazmak bir bütün benim için, ayıramıyorum, bir çeşit varoluş tercihi. Yazarak çoğalmak, yazarak güzelliklere vesile olmak, yazarak yaşamak iyi geliyor.

Yalnız olduğunuzu düşünüyor musunuz? 

Hem çok yalnız hem de her şeyle derinden alakalı bir varlık olmak muhteşem bir şey. Yalnızlığım ve kalabalıklığım tarifsiz bir cem hâlinde.

Edebiyat delilik midir? 

Edebiyat ne tatlı, ne güzel, anlatmak imkansız. Edebiyat delilikten çok velîliğin kapısını aralar insana.

Sizi özetleyen en iyi cümle nedir? 

İnsanı bir cümle özetleyebilir mi emin değilim, lakin şu mısram ile anılmak isterim.

Kalbi sevgi dolu insanların yanı olsun yerim

Süreyim biraz sefa garazsızlıktan mütevellit    

Sizi yazmak mı daha çok heyecanlandırıyor; yoksa eserlerinizin okunması mı?

Yazı vesilesiyle içime sığmayan içim rahatlıyor. Eserlerim okunduğunda bir başka gönle misafir olmaktan dolayı büyük mutluluk yaşıyorum, mahcup oluyorum.
Yeni bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?

Kısmet olursa yakında yeni kitabım çıkacak, birkaç senelik günlükler bir araya gelecek, birçok aşaması bitti, sadece tasarımı ve basımı kaldı.

Derin sularda yüzmek mi; yoksa beş yıldızlı bir otelin havuzu mu? 

Yüzmeyi geç öğrendim, çok sevdim, korkularımı yenip ayaklarımın yere bastığı kıyılardan ayrıldım ve berrak koylara gitmenin lezzetini tattım. Bir de Osmaniye’nin Karaçay’ında çocuklarla “çimdik”, bu da güzelmiş, tercihim bundan yana.

Yürümek mi makam aracı mı?

Teoride yürümek, pratikte makam aracı olsa fena olmaz, ikisi de güzel nimetler. 🙂

Boş zamanınız var mı?

İstanbul’da yaşamanın bedeli olsa gerek, “koşturmaca” bitmiyor. Ahir zamana ermiş olduğumuzdan olsa gerek, zaman yetmiyor, gün hiçbir şey anlamadan bitiyor.

Size sorulduğunda en nefret ettiğiniz soru hangisidir? 

Her soruyu hoş karşılarım, nefretlik alanlar bellidir hayatımda, boş ve anlamsız sorulara tebessüm eder geçerim.

En sık kullandığınız kelime hangisi?

Mânâ.

Kıskandığınız bir yazar var mı? 

Fazlaca kendime baktığımdan olsa gerek, kimseyi bahsettiğiniz manada kıskanacak gücü bulamıyorum kendimde. Herkes mutlu olsun, başarılı olsun, iyi olsun; benim için bahtiyarlık sebebi olur bu. İnsanların mutluluğuyla mutlu olabilmeyi telkin ediyorum nefsime, kıskançlığın içimi oymasından Allah’a sığınıyorum

Nobel edebiyat ödülü sizin için ne ifade ediyor?

Duygusal bir yaklaşımla, eski tarihliler daha gerçekçi ve anlamlı, şimdikiler daha stratejik ve etkisiz gibi geliyor bana.

Yazdığınız metnin bitmiş olduğunu nasıl anlıyorsunuz?

Her şey o kadar çok bitiyor ki benim için, bir metnin bitmiş olduğunu anlamak çok zor olmuyor. Biten şeylerin içindeyim daima, doğrusu her şey olmuş gibi, herkes ölmüş gibi geliyor çokça.

Okumaktan keyif aldığınız yerli yazarlar var mı?

Peyami Safa’yı çok yakın hissederim kendime, onu okumaktan büyük keyif alırım. Abdülhak Şinasi Hisar’ın o müşfik üslubu da beni benden alır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ifade gücüne gıpta eder, Reşat Nuri Güntekin’deki sadelik ihtişamına doyamam. Sözü güzel söyleyen, güzel söz söyleyen herkese, bütün yazarlara hayranım.

 Türkiye dışında başka bir ülkede yaşasaydınız bu hangi ülke olurdu?

Havası ve insanları sıcak her ülkede yaşayabilirim doğrusu. Norveç’te de kalmak isterdim uzun uzun, annemin doğup büyüdüğü yerleri gezmek, detaylı tanımak ve dikkatlice araştırmak isterdim. Bir de Medine’de kalmak isterdim uzun uzun, Hira’da başlayan “aşkın iletişim”den nasibimi arardım. Sık sık da Kuba Mescidi’ne yolumu düşürür, “arınmayı seven” insanlarla karşılaşmaya gayret eder, insan olmanın manasına ermeye çalışırdım.

Sizi diğer yazarlardan farklı kılan nedir? 

Annemin çok merhametli, çok fedakar ve çok sevgi dolu Norveçli bir hanımefendi olması olabilir. 🙂

Çay mı portakal suyu mu? 

Portakal suyu ve rezene çayı.

Okurlarınızla aranızda bir gönül bağı var mı? 

Var, en azından benden yana var, bunu bilmelerini isterim.

Yazarlık kurslarına inanıyor musunuz?

Yazarlık niyeti ve gayreti olanlar için yolun başında elbette faydası olur, el elden üstündür arşa kadar.

En sevdiğiniz Edebiyat Dergisi hangisi?

“En”ler azdır hayatımda, İzdiham’ı sevdiğim doğrudur, ironisi, mizahı ve izahı güzeldir, yakaladığı hava, oluşturduğu tarz ve hayat karşısındaki konumlanışı çok anlamlı gelir bana. Bir de OKUR Dergisi’ni hürmetle anmak isterim, geçtiğimiz senenin en güzel haberlerinden biriydi OKUR’un çıkışı, dilerim daha da güzelleşerek yoluna devam eder.

İZDİHAM