3 Mart 2016

Sinek Isırıklarının Müellifi

ile izdiham

Barış Bıçakçı’nın Sinek Isırıklarının Müellifi der ki:
“Hemen eve dönme isteği uyandıran şey güzeldir.”
Barış Bıçakçı’nın yedinci kitabı “Sinek Isırıklarının Müellifi” geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınevi’nden çıktı. Bir Barış Bıçakçı kitabı çıktığında Tramvay Durağı’nda havalar biraz değişiyor. Aynı anda kitabı okuyan yazarlar birbirlerini arayıp alıntılar yapıyor, hop oturup hop kalkıyor, okuduktan sonra tekrar okuyor, bitirince kitabı kutlamak için bir araya geliyorlar. Bir kitap için heyecanlanan insanlar, özellikle bugünlerde hayata dair umut veriyor -yok hiç abartmıyorum.

Kitap, Cemil ve babasının hastane odasındaki diyaloglarıyla başlıyor. Cemil’in babası yaşamak istiyor. (“Anneannem ve ben, biz ölüme karşıyız.”) Her şeyin başladığı yerin burası olduğunu düşünüyoruz. Bu hastane odası. Bundan sonra mucize olacak mı? Karmaşa artacak mı yoksa biraz dinecek mi? “Evin kedisi uyansın isteriz, ama yazık değil mi, uyusun isteriz.”

Cemil, kitap dosyasını İstanbul’daki yayınevine bırakıp Ankara’daki evine dönüyor. Yayınevinden haber beklerken ise hem yazma sürecinin, hem Nazlı ile ilişkisinin hem de toplu konutlardaki evinin temeline iniyor. Yaptığı her şeyin anlamı beklemeyi kolaylaştırmak olsa da Cemil telaşla anlatmıyor bunları. Zamanla yarışmıyor konuşurken, hatta onun bir kol saati bile yok. Nazlı ile tanışmasından evliliğine, evin inşaatında çalışan işçilerden akıtan banyo tavanına, şiirle başladığı yazma macerasından kitabının yayımlanmasını bekleyen bir yazar oluşuna kadar geliyor. Sevdiği kitaplardan, yazarlardan, şarkılardan söz ediyor Cemil. Hayatın bir şölen olduğunu düşündüren şeylerin listesini yapıyor, ama sormadan da duramıyor; “neyi yazmaya değer buluruz, bunları yazmak ne kadar anlamlı?”

Cemil, önceki Barış Bıçakçı kahramanlarına benziyor yine, ama onlardan ayrıldığı önemli bir nokta var sanırım. Cemil yaşlanmakta olduğunu sadece düşünmüyor, görüyor, hissediyor da. Yazmaya yeni başlamış ve sürekli yazan genç Bertan ile “ilginç” bir dostluk kuruyor. Diğer yandan, kendisinden cinayeti çözmesine yardım etmesini isteyen çok yaşlı komşusuyla başka türlü bir yakınlık kuruyor. Cemil, sanki biraz arada durduğunu kabul ediyor, bu nedenle ikisini de anlayabileceğini ve aynı nedenlerle anlayamayacağını biliyor. Yeniden aşık olabilecek kadar genç olmak istiyor, cinayeti çözmeye yardım edebilecek kadar da yaşlı. Bazen gençliğiyle karşılaşıyor, bazen yaşlılığına “tesadüf ediyor” bu yüzden. Bir yandan da kitabı hakkında bir karar vermesini beklediğini Editör Hanım ile konuşuyor. Belki karmaşayı biraz sonlandırabilir kitabının yayınlanması. Belki bir “yazar kıyafeti” “anlatılmaya değmez olanı anlatıp anlamlı kılmaya cüret etmesini” affettirebilir.

Kitabın sonu karmaşanın hiç bitmeyeceğini söylüyor gibi görünüyor ve biz meraklı, heyecanlı okurlar, her ne kadar haince görünse de, el çırparak Cemil’in karmaşası hiç tükenmesin istiyoruz. Ve öyle çirkin de olsan severdik seni diyoruz, dişlek taklidine gülerek.
Nezaket Kartal
İzdiham