27 Mart 2018

Sıddık Yurtsever’e Sorduk

ile izdiham

1992 yılında Fethi Gemuhluoğlu’nun memleketi Arapgir’de doğdu. İnönü Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği mezunu. Hikâyeleri Mahalle Mektebi, Hece, Karabatak’ta yayımlandı. Hâlihazırda bir kitabevinde çalışan, bir yayınevinde editör, Türk İslam Edebiyatı’nda yüksek lisans öğrencisi.

İzdiham: Niçin yazıyorsunuz?

Başlangıçta içinde bulunduğunuz şeyin anlamını kavrayamıyorsunuz. Eğer bir anlam yüklenmesi gerekiyorsa bu daha sonra fiili eylemlerle meydana geliyor. Buradan bakınca insanlara derdimi anlatmak için yazdığımı söyleyebilirim. Elbette bunun farklı yolları var. Benim bu yaptığım yollardan biri sadece.

 

İzdiham: Yalnız olduğunuzu düşünüyor musunuz?

İnsanlar arasında evet. Yalnız kalınca hayır.

 

İzdiham: Edebiyat delilik midir?

Hepimiz biraz deliyiz. Edebiyatta bundan gayrı değil.

 

İzdiham: Sizi özetleyen en iyi cümle nedir?

Öyle değil.

 

İzdiham: Sizi yazmak mı daha çok heyecanlandırıyor; yoksa eserlerinizin okunması mı?

Genel olarak heyecanlı olduğum için henüz bu durumun ayırdına varamadım.

 

İzdiham: Yeni bir kitap yazmayı düşünüyor musunuz?

Kitap, olmazsa olmazım değil. Benim için hep okumak ön planda oldu bu güne kadar. Yaşıtlarıma göre bayağı dağınık olduğum için ilk kitap için erken olduğunu düşünüyorum.

 

İzdiham: Derin sularda yüzmek mi; yoksa beş yıldızlı bir otelin havuzu mu?

Derin sularda yüzmek. Derini de suyu da yüzmeyi de seviyorum.

 

İzdiham: Yürümek mi makam aracı mı?

Yirmi beş yıldır yürüyorum. Çünkü hikâye devam ettikçe yürümeye devam edeceğiz.

 

İzdiham: Boş zamanınız var mı?

Ben de en çok kendime bu soruyu soruyorum şu sıralar. Boş zamanın var mı? Zaman mefhumunun modern dönemde bir pranga gibi sırtımıza yapıştığını söyleyeyim mi? Neyse vazgeçtim.

 

İzdiham: Size sorulduğunda en nefret ettiğiniz soru hangisidir?

Cevabı bilinen soruların hiçbirini sevmiyorum.

 

İzdiham: En sık kullandığınız kelime hangisi?

‘’Son günlerde çok kelimesini çok kullanıyorum.’’ diyor Osman Konuk. Galiba ben de.

 

İzdiham: Kıskandığınız bir yazar var mı?

Kıskanmak değil de sevdiğim yazarlar diyeyim. Özellikle Peyami Safa gibi yazmak isterim. Kemal Binbaşar’ı okumaktan çok keyif alıyorum mesela. Borges’in hikâyesine vurgunum.

 

İzdiham: Nobel edebiyat ödülü sizin için ne ifade ediyor?

Her ne kadar eleştirilse de bir karşılığı olduğuna inanıyorum.

 

İzdiham: Yazdığınız metnin bitmiş olduğunu nasıl anlıyorsunuz?

Metne dışardan bakmaya çalışıyorum. Bir başkasının anlatısı gibi. O zaman işim daha kolay oluyor. Metin biter mi? Bana göre sürekli geliştirilebilir metin. Hele daha yolun başındaysanız.

 

İzdiham: Okumaktan keyif aldığınız yerli yazarlar var mı?

İsim vermek yerine şöyle diyeyim: İki bin sonrası çoğu hikâye yazarını takip etmeye en azından bir hikâyesini okumaya çalışıyorum. Beğendiğim yazarları yeniden okumak yerine daha çok isim tanımak hoşuma gidiyor.

 

İzdiham: Türkiye dışında başka bir ülkede yaşasaydınız bu hangi ülke olurdu?

Fas.

 

İzdiham: Sizi diğer yazarlardan farklı kılan nedir?

Bu çok iddialı bir söylem olur. Henüz bir şeylerin farklılaştığını pek düşünmesem de ben taşradan yanayım. Taşrada bir hayat var. Yavaş ilerleyen, dertli ama tasasız. Hikâyemin bir yeri olacaksa taşra hikâyecisi olmaktan şeref duyarım.

 

İzdiham: Çay mı portakal suyu mu?

Oralet.

 

İzdiham: Okurlarınızla aranızda bir gönül bağı var mı?

Gönül bağı kudretli bir hâl. Bu hâle inanıyorum. Okurlarım var mı emin değilim.

 

İzdiham: Yazarlık kurslarına inanıyor musunuz?

Yazarı geliştirebilecek seviyedeyse evet. Hangi birimiz bu hassayla doğduk ki.

 

İzdiham: En sevdiğiniz Edebiyat Dergisi hangisi?

Mahalle Mektebi’nin yeri her zaman ayrı bende. İlk hikâyelerim, Abdullah Harmancı vesilesiyle yayımlandı orada. Ayrıca şu sıralar Öykülem’i Post Öykü’yü ara ara Kitaplık’ı takip etmeye çalışıyorum.

 

 

İZDİHAM