26 Nisan 2020

Seval Şahin’in, Ekim 2019’da Yayımlanan Kitabı; Talih, Tesadüf Ve İrade

ile izdiham

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Romancılığı Üzerine Düşünceler;  kendisinin 2002 yılında yazdığı doktora tezinden meydana gelmiştir. Tez, daha önce kitap olarak yayımlanmış; tekrar kitaplaşması gündeme geldiğinde kitaptan birtakım ayıklamalara gidilmiştir. Hikâyelerin, Aydaki Kadın romanının ve oyun kavramının dışarıda bırakıldığı bu kitap, Tanpınar’ın romanlarında sıklıkla görülen “mektup”, “hatıra”, “tiyatro” gibi metinlerin kurgu ve yapıya olan etkisi göz önüne alınarak yeniden bir okumanın ürünüdür.

     Kitap; Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanlarının merkeze alındığı dört bölümden oluşur.

 İlk bölüm olan,

“Mahur Beste ve ‘Çekirdek Zaman’a Ulaşma”da, Tanpınar’ın romanlarının bir “talih anlatısı” olduğu kadar “çekirdek zaman”a ulaşma çabası olduğu söylenir. Bu çaba; “orkestralama” şeklinde ortaya çıkar, “Behçet Bey’den dışarıya doğru yayılan ve orkestra içinde her enstrümanın bir nevi solo yapar gibi tek tek sesini duyurduğu bir teknik”ile.  Şahin’in verdiği bilgiye göre, romanda Behçet Bey, yazarın çekirdek zamana ulaşma düşüncesinin sembolü hâline gelir. Kahramanlarıyla sürekli konuşan yazarın çekirdek zaman düşüncesi Behçet Bey’in anlattıklarıyla genişlemiş; çekirdek zaman olma, bütünleşme hâli zorlaşmıştır çünkü Behçet Bey, hatırladıklarından ibarettir. Şimdi ile geçmişi aynı yerde birleştirmek isteyen yazarın sorunu “zaman”-dır. Bir “kapalı kutu” olan Behçet Bey de “gündelik hayatın dışına fırlatılmış, büyüleyici bir atmosfere sahip” çekirdek zamandır.

seval sahin (@sevalsahinn) | Twitter

     İkinci bölüm, Sahnenin Dışındakiler’e ayrılmıştır. “İçeride ve Dışarıda Bir Bölge: Sahnenin Dışındakiler” adını taşıyan bölümde, romanın kendisini oluşturan Cemal’in hatıraları ve onun roman içinde yazdığı başka bir hatıra kitabı üzerinden yola çıkılarak biçim-kurgu oyunu arasındaki ilişki anlatılmıştır. Romandaki kahramanlar hem Anadolu’daki savaşın (asıl sahnenin) hem de hayatın dışındadır; herkes bir hayat oyununun içindedir. Bir tek Sabiha oyunun farkındadır ama o da oyun olarak görmek yerine, dışarıyı kendi içinde yaşamak ister. Tüm bu gelişmeler, Tanpınar’ın kurgu içindeki oyununun bir parçası olur. Şahin’in verdiği bilgiye göre Tanpınar, Cemal’in hatıralarıyla birlikte trajedisini de vererek romanın temel oyunu olan “iç-dış tezadına” da gönderme yapar: Hatıra-trajedi; iç-dış (ilk bölümün adının “Mahalle ve Ev” olması gibi). Sahnenin Dışındakiler’de hatıra ile birleşen tiyatro, bir yandan da kahramanların “talih”i hâlini alır. Okunan ve oynanan eserler ile kahramanların arasında bir bağ vardır. Mesela Cemal ve Sabiha, kavuşamayan iki âşığın anlatısı Romeo ve Jülyet’i okurlar ki bu iki isim kavuşamaz.

     Şahin, Sahnenin Dışındakiler ile ilgili şunu söyler: “[…] temel bir iç ve dış tezat etrafında kurulmuştur. Kurguyu da biçimi de bu tezat yönetmektedir.” Oyun da bu noktada basit bir eylem olmaktan çıkarak kahramanların kendini gerçekleştirdiği bir alan olur.

“Bir ‘Acı Karnaval’: Huzur” başlıklı bölümde, Huzur’da “tersine bir teoloji”- nin varlığından söz edilerek romanın; yaşayanların değil, ölülerin romanı olduğu ifade edilir. Şahin, Mümtaz ile Suad’ın bir diğer tarafının da Dionysos ile Apollon’un karşılaşması olduğunu ancak (Oğuz Demiralp’ın da ifade ettiği gibi) Tanpınar’ın Nietzsche’nin Dionysos’unu değiştirdiğini, çoğulluğadönüştüremediğini anlatır çünkü Tanpınar’ın estetik anlayışı insanı merkeze alır; Mümtaz, insandan topluma açılmak istemiş ama başaramamıştır.

Burada karnavalda olduğu gibi sınırlar kalkmamış, halk ile aydın yer değiştirmemiş, karnaval havası belli bir sınıfa ait kalmıştır. Bu nedenle de karnaval, “acı karnaval” olarak nitelendirilmiştir. Zira Mümtaz’ın, “modern sembolizmin mübeşşiri olan” Şeyh Galib’i yazmak istemesi, bu acılığın bir başka yönü olmuştur çünkü o da özel biridir. Şahin ayrıca bu bölümde, Huzur’a İlahi Komedya versiyonu olarak bakılacağını da iddia etmiş ve düşüncelerini açıklamıştır.

     Son bölüm ise Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne ayrılmıştır: “Bir Muaddel Kitap: Saatleri Ayarlama Enstitüsü”. Bu bölümde, Tanpınar’ın Karagöz ile Hacivat’ı hem modernize ettiğini hem de geleneğe ait bu iki kuklayı “modern olanı algılamanın zorluğunu anlatmak için” kullandığı söylenmektedir.

     Zira Halit Ayarcı ile Hayri İrdal, birbirlerini anlamamakta ya da yanlış anlamaktadırlar. Yine bunun yanında Karagöz ile Hacivat’ta görülen muhavere konularından on biriyle romanda karşılaşılabileceğini ifade eder. (Mesela Karagöz’ün halkı, Hacivat’ın üst kesimi temsil etmesi; Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde okur-yazar olmadığını söyleyen İrdal’ın karşısında üst kesimden Ayarcı’nın yer alması gibi.) Ayrıca bölümde, romanda beliren karnaval havası, rüya, zaman mefhumları da incelenmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın metinleri; üzerine söz söylemenin bitmeyeceği, belirli aralıklarla yeni düşüncelerin ortaya konulacağı metinlerdir. Seval Şahin’in bu çalışması da farklı bir okuma deneyimi sunması açısından dikkate değerdir.

Yayına Hazırlayan: Elif Özaydın

İZDİHAM