17 Mayıs 2020

Sesinde Bülbüller Olan Ozan; Hakkı Coşkun

ile izdiham

1923 yılında Malatya Yeşilyurt’ta doğan Hakkı Coşkun’un bülbül sesli olarak bilinen amcası Mehmet Efendi ile babası da ses sanatçısıydı. TRT Ankara radyosunda yıllarca halk türküleri okumuş olan ağabeyi Necati Coşkun’dan sonra güzel sesi ve başarılı yorumuyla Hakkı Coşkun da kısa sürede üne kavuştu. TRT’de programlar yaptı. Daha çok Malatya ve civarında düzenlenen törenlerde, bayramlarda, şenliklerde ve özellikle kayısı bayramlarında söylediği eserlerle dinleyenlere doyumsuz anlar yaşattı.

Bir ağıt olan “Erzurum Dağları Kar ile Boran”, “Üç Turna Kaldırdım Venk’in dağından”, “Pınarın başında kavuştum yara”, “Canımsın cananımsın”, “Yeşilyurt’un dağları”, “Mihralibey” gibi derleme ve besteleriyle müziğimize değerler katan Hakkı Coşkun özellikle de “Yüksek eyvanlarda bülbüller öter” adlı eseri ile tüm yurtta adını duyurdu.

Burada yeri gelmişken “Yüksek Eyvanlarda Bülbüller Öter”  için küçük bir açıklama yapmak gerekir diye düşünüyorum. Zaman zaman bu güzel türkünün başka yörelere, özellikle de Elazığ yöresine ait olduğu yönünde iddialar gündeme getirilmektedir. Oysa türkü Malatya türküsüdür ve Hakkı Coşkun bu türkünün kaynak kişisidir. TRT repertuarına da Muzaffer Sarısözen tarafından, kaynak kişi Hakkı Coşkun’dan alınarak Malatya türküsü olarak eklenen türkü için ben de güçlü bir kaynak bilgisi eklemek istiyorum.

Sesine Bülbüller Gelen Ozan: HAKKI COŞKUN - Malatya Haber

Türkiye’nin önemli halk bilimcilerinden Hamit Zübeyir Koşay’ın 1930’lu yılların başından itibaren Anadolu’yu karış karış gezerek derlediği bilgilerden oluşan ve 1944 yılında yayımlanan “Türkiye ve Türk Düğünleri Üzerine Mukayeseli Malzeme” adını taşıyan kitabında Malatya düğünleri de kapsamlı olarak yer almıştır. Söz konusu kitabın 180. sayfasında, Malatya’da kına geceleri ile ilgili şu bilgilere yer verilmiştir.

“Genç gelinler dizilerek körebe oyunu oynar gibi birbirlerinin bellerine yapışıp öne doğru eğilmiş vaziyette odanın içerisinde bir daire dâhilinde dönmeğe başlarlar. Bu sırada sesi iyi olanı şu şarkıyı söyler.

Gel anam, gel bacım gelin olasın
Perşembe gecesi bize gelesin
Yüksek ayvanlarda bülbüller öter
Bülbülün figanı âleme yeter
Bunda ayrılık var ölümden beter
Gel anam gel bacım gelin olasın
Perşembe gecesi bize gelesin”

Hamit Zübeyir Koşay gibi halk bilimin öncü bir isminin 1930’lu yıllarda yapmış olduğu bu tespit, türkünün yöresi ile ilgili tartışmalara son verecek niteliktedir ve saygı gösterilmek zorundadır.

Hakkı Coşkun, “Adalet Ağa” rolünü üstlendiği Drejan filminin çekimleri sırasında talihsiz bir şekilde attan düşerek ciddi biçimde yaralandı. Tedavisi sonrası kısmen düzelse de maalesef eski sağlıklı günlerine bir türlü dönemedi ve 2002 yılı Şubat ayında 79 yaşında iken doğum yeri olan Yeşilyurt ilçesinde vefat etti ve orada toprağa verildi.

Özellikle sabah saatlerinde söylediği türkülerde, sesine bülbüllerin geldiği söylenen Hakkı Baba’nın dinleyenlerde hayranlık uyandıran sesi ve tarzı adeta bülbülleri haklı çıkartmaktadır. Ancak, Yeşilyurt’un kiraz bahçelerinde, üzüm bağlarında, kırlarında, bayırlarında eşsiz sesiyle söylediği türkülere eşlik eden bülbüller, onun kaybıyla artık “yüksek eyvanlardaki” ötüşlerinin ilham kaynağından mahrum olmuşlardır.

O türkülerinde Beydağı’nın en yüksek tepesinden seslenmiş, hayranlık uyandıran büyüleyici sesi coşkun bir sel gibi bizleri önüne katmış, yüzümüze notaları asi bir rüzgâr gibi çarpmıştır.

Hakkı Coşkun, gönlünde beslediği, biriktirdiği sevdalarını notalara dönüştürerek yüreğimize savurmuş, sazının telinden dökülen her nota onun sesiyle bir hoş seda olmuştur kulaklarımızda.

Onun türküleri hala Yeşilyurt’un, Malatya’nın sokaklarını dolaşmakta, kapılarımızı tek tek çalmaya devam etmekte, acılardan, hüzünlerden, coşkulardan, sevinçlerden, sevdalardan topladıklarını yüreğimizin orta yerine bırakmaktadır.

Aradan çok yıllar geçse de “Yüksek eyvanlarda bülbüller ötecek”, bugün olduğu gibi, bugünden sonra da onun türküleri ile derdini söyleyen, halini anlatan, haykıranlar olacaktır.

Hakkı Coşkun’un türküleri unuttuklarımızı hatırlatacak, hüznümüzü paylaşacak, sevincimizi çoğaltacaktır.

O türkülere her devirde gönüllerini açanlar olacak, söyleyenler de dinleyenler de türküleri kendilerinden sonra gelenlere taşıyacaklardır.

Bizlere düşen hali-i ahvalimizi Hakkı Baba’nın türküleri ile anlatmaya devam etmek ve onun adını bu güzel beldede ve Malatya’da yaşatmak olacaktır.

Mekânlar maddeden başka bir şey değildir. Onlara mana katan insandır. Özellikle de sanatçılar bu “mana”nın en güçlü kaynaklarıdır. Hakkı Coşkun da Yeşilyurt’un “mana”sına ve markasına harç katan önemli bir unsurdur.

Edip Cansever’in şiirinde anlattığı gibi ne kadar da benziyor Yeşilyurt’a Hakkı Baba.

İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine

Nezir Kızılkaya

İzdiham