27 Mart 2021

Serap Ağalar: Duygusal Boşluk Sonsuz Bir Şimdiki Zaman Mı?

ile izdiham

Serap Ağalar, Uzm. Aile Danışmanı/Oyuncu
Drama Destekli Özgüven Atölyesi kurucusu olan Serap Ağalar 6 yıldır çocuklarla ve yetişkinlerle drama teknikleriyle çalışmalar yapmaktadır. Aynı zamanda tiyatro oyunculuğu yapıp “Mutlu Masal Defteri” isimli oyunun senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenmiştir. Birçok sahnede çocuklarla buluşan bu oyun yetişkinler ve çocuklar tarafından içeriği ile ilgili övgüler almıştır. Bu yıl “Sevimli Hayvanlar Müzikali” adındaki oyunla da sahnelerde olacaktır.
Bir çok dergi ve programlarda da ailelere ve çiftlere yönelik farkındalık anlamında röportajlar veren Serap Ağalar aynı zamanda bu alanda sunuculuk yapıp özgüven, özsaygı, mükemmeliyetçilik, ilişkilerde iletişim  ve bunun gibi bir çok konuda seminerler ve eğitimlerini vermeye de devam etmektedir.

İbrahim Varelci: Duygusal boşluk bir hissizlik midir?

Serap Ağalar: Duygusal boşluk, kişinin hayatının bir kısmında maruz kaldığı yoğun duygu durumu sonucu oluşur. Kişinin hayatında yaşadığı olumlu ve olumsuz duygular boşluk duygusunun yaşanmasına sebep olmaktadır. Buna hissizlik diyemeyiz. Olumlu ya da olumsuz bir duygu hissetmemek diyebiliriz. Boşluk duygusu insanları rahatsız eden bir duygudur. Kişi hisleri ifade etme ve anlamlandırma konusunda sıkıntılar yaşamaktadır. Günümüzde ‘’boş ver’’ kelimesini sıklıkla duyar ve ya kullanırız. Bu kelimenin yatıştırıcı etkisi kişiyi korungan kaçıngan yapmaktadır.

İbrahim Varelci: Bu boşluk hissinde olan kişi tam olarak ne hissetmektedir diye düzeltebiliriz soruyu o zaman. Bu duygusal boşluk hissinin kişide yarattığı duygu durumu tam olarak nasıldır?

Bu his yoğun korku ve stres hissiyle karışmaktadır. Kişinin tüm benliği adeta bir vakum gibi olur. Özellikle belirtmek isterim ki bu bilinçli bir tercih olarak kişide belirmemektedir. Bilinçdışı olarak kendini göstermektedir. Şu şekilde ifade etmek isterim; bir kişi yaşamış olduğu, kendini strese sokan bir olay neticesinde çok öfkelenebilir. Bu öfke sonucu bir tartışma duygusuna mecali olmadığını düşünerek karşındakine tepki vermekten kaçar. Fakat o duygu birkaç gün içerisinde etkisini kaybettiği vakit, duygu şiddeti etkisini kaybeder. Tepkisiz bir şekilde hayatına devam etme eğilimi gösterir.  Bunu ona sorduğumuz vakitlerde ‘’önemsiz bir konu aslında o an için öyle hissettim ama bilmiyorum neyse boş ver’’ cümlelerini ağzından duyabiliriz. Kişi olup biteni algılamakta zorluk çeker ve yaşadığı tüm olayları bir ekrandan izliyormuş gibi bir hisse kapılır. Karşındakini dinlemekte ve takip etmekte zorluk çeker.

İbrahim Varelci: Yaşanan hangi durumlar duygusal boşluğa neden olmaktadır?

 Yaşanan olayların etkisi kişiden kişiye göre değişim göstermektedir. Özellikle kişinin ani bir şekilde yaşadığı olaylar etkili olup konfor alanından çıkmasıyla da oluşabilir. Bir sevgiliden ayrılmak, yıllarca yaşadığın bir ev değişikliği ya da alıştığın bir iş değişikliği duygusal boşluğun yaşanmasına neden olabilmektedir. Genelde ilişki problemi olarak algılanan duygusal boşluk aslında bir ilişki probleminden çok daha fazlasıdır.

İbrahim Varelci: Duygusal boşlukta olan kişiler bunu nasıl bastırma ihtiyacı duyarlar?

Serap Ağalar: Öncelikle belirtmek isterim ki her duygu durumu için duygusal boşluk diyemeyiz. Bazı haller insanlık halidir. Her insanın iniş ve çıkışlı zamanları olur. Sadece hayatımızdaki döngülere ve tekrarlara bir bakmamız gerekiyor. Eğer bu tekrar ve döngülerin aynılığına fazla maruz bırakıyorsak kendimizi demek bizi biz olmaktan çıkaran bir durum var. Bu hissiyat kısa süreliyse evet insanlık hali, fakat bu zaman dilimi uzun sürüyorsa orda dönüp bakmamız gereken bir pürüz olduğunu gösteriyor. Mesela;  eğlence sektörü. Kişiler kendi iç sesini duymamak için zaman zaman eğlence sektörünün içerisinde fazla bulunup duygularını duymakta bir uyuşturma hali yaşayabiliyor. Fakat duygusal boşluk dediğimiz konu; iç sesinin ne dediğini dile getirmekten ziyade iç sesinin ne dediğini duyamamaktan geçiyor. Elbette etkinlikler kendimizi motive etmek açısından oldukça önemli fakat kendimizde çözümlenmesi gereken bir nokta olduğunu fark edip (bilip demiyorum)bunun üzerine gitmek çok önemlidir.

İbrahim Varelci: Kendi iç sesimizin ne dediğini nasıl duyabiliriz?

Serap Ağalar: Şöyle bahsetmek isterim. Hayattan beklentilerimiz ve dileklerimiz. Bunu biraz açın diyeceksiniz.  Gece uyumadan önce herkes bir gününü şöyle film şeridi gibi gözünün önünden geçirir değil mi? Kimi öylesine düşünür kimi de keşkelerine boğulur. O keşkelerimiz o kadar önemli ki? ‘’Keşke şöyle olsaydı ya da keşke böyle olsa!’’ dediğimiz noktalar. Yani dilek ve beklentiler. Aynı şeyi mi diliyoruz sürekli? Bir son yıllarımıza bakalım! Dileklerimiz ne kadar değişmiş. Hangisini gerçekleştirip hangi noktada yerimizde saymışız. Yerimizde saydığımız ve tekrara düşen örüntülere baktığımızda işte orada bir çözümlenmesi gereken bir durum olduğunu gösteriyor. İnsanın dileği hiç mi değişmez?

Bazen insanın dönüp kendine sorması gerekiyor! ‘’Yahu benim derdim nedir?’’ diye… Değil mi?

İbrahim Varelci: Uzun zamandır bir pandemi etkisindeyiz. Peki, bu pandemi döneminin duygusal boşluğu tetikler bir yanı oldu mu?

Serap Ağalar: Her değişimin bir sancısı vardır elbette. Pandemi de aslında hepimizin bir yüzleşme seansı oldu. Herkes kendiyle, iç sesiyle beraber kaldı.  Bu durumda kimi diyor ki ‘’hayatımla ilgili mükemmel kararlar aldım’’ kimi de diyor ki ‘’pandemi sürecinde hayattan anladığım tek şey zamanın çok çabuk geçiyor olduğu…’’  Fakat duygusal boşluk dediğimiz duygu durumunda sabah alınan bir karardan nedensizce bir süre sonra vazgeçilebiliyor olmak.  Ancak herkesin evinde kaldığı bu durumda duygusal boşluktaki o ani karar değişimlerinin eyleme döneceği alanlar elbette azaldı. Bu durum da aslında herkesi bir sadeleşmeye götürdü.  Sadeleşmenin olduğu yerde duygusal karmaşadan pek söz edilemez. Bu süreçte insanlarda sadece geleceğe karşı olan bir belirsizlik kaygısı oluştu. Bu süreç umarım kısa zamanda bitecektir.

İbrahim Varelci: Duygusal Boşluk yaşayan bir bireye neler önerirsiniz?

Serap Ağalar: Duygusal vakum (boşluk)  dediğimiz olay bir nebze yalnızlık hissinden kaynaklı korkularla bağdaşır. Yalnızlıktan korkulduğu taktirde bu hisle kalmak kaçınılmaz olur. Öncelikle kişiler içindeki kişiyle bir iletişime geçmeli ve yalnızlığı başkalarında aramamalıdır. Maruz kalınan olayları bir incelemek gerekiyor. Güvensizliklerin ve korkuların farkında olup kendimizi nelerin mutlu ettiğinin bir analizi gerekiyor. Acı veren olaylara maruz kalmayıp sınırları önce fiziksel sonra psikolojik çizmek gerekiyor. Daha net söylemek gerekirse; fiziksel çizilen sınırlar yerini psikolojik sınırların daha kolay çizilebildiği hale gelmesine olanak sağlıyor. Vücutla sık sık temas kurulacak aktiviteler sağlıklı olacaktır. Meditasyon, spor bu konuda iyileştirici özellik taşımaktadır. Fakat bunlara rağmen bu duyguyla başa çıkmakta zorluk yaşanıyorsa bir uzmandan destek almak gerekiyor. Sonsuz bir şimdiki zaman değil elbette fakat bunun bağlantısı günümüzde değil çocukluk dönemine de dayanabilmektedir.

İZDİHAM

Editör: İbrahim Varelci