20 Ocak 2017

Sema Enci, Sevgili Güzel Ülkem

ile izdiham

sessizliğinde gecenin saklanmış çocuklar var
uçurum kenarında yürüyen
korkmuş ama illâ yürüyen
korkmuş ama vazgeçmemiş
gözleri kandil gibi yanan bir kedi
ve kokusu kedinin
sisin çöktüğü buza kesmiş dalların ötesinden
grinko’nun elleriyle gelen
akla karşı durmuş nasıl da çağırıyor beni
henüz kulağımdan gitmemiş
bir varmış bir yokmuş masallar
şövalyeler kahramanlar
ve hızla çiçek açan dalın
hızla büyüyen melodisi
ilk adım
kararlı ve bilinmez.

göğsünden göğsüme mi açıldı
yoksa taşındı mı bu boşluk
sevmek hep mi böyle ince
yüzümde kendini yadırgayan rüzgâr
ve merkezi dünyanın çok umutsuz
çok gülünç çok küçülmüş
dertler, tasalar ve kahır
ağzımda allah and olsun anlatılır
gecenin içinde yumuşayan demir
yumuşayan kalp yumuşayan gövde
göğsümde yıkılıp yeniden kurulan
çaresiz mahzun güzel ülkem

kendiliğinden geliveren hiç kimsenin renginde
bütün hallerinde yaşamın ve dayanılmaz uyum
anlayınca eksiliriz, anlatınca eksik
kökü derinlere inen nem ve soluk
önünde soyunmuşuz gibi sıcak
o an yan yana ve yayılmış bütün zamana
bir haykırış var dilimde hiçbir mektuba sığmayan
hiçbir şiire yazılmamış saydamlık
derinliğinde kaybolduğum koridor
merdiven altı, kapı ardı ve naftalinli çekmece
içinden seviyorum seni bütün karanlıkların
evli ve mavi bir bahçede
grinko’nun elleri hangi denizi orta yerinden bölüyor
yırtılan bir tenekeymiş zaman
anladım nasıl yaralar açılıyor

hırçınlığım benim güzel ülkem
su taşıyor karıncalar senden yana
altını çizdiğim cümleler
ve yüzümdeki her gülümseyişin içinde
ne buldum da atladım duvarlardan
seni nasıl dayanır buldum kemiklerime de
böylesi sevdim

Sema Enci, İzdiham 22. sayı

İZDİHAM