14 Mart 2016

Sabit Müktesebat’la Çok Özel Röportaj

ile izdiham

SABİT ABİNİZ SORULARINIZI YANITLIYOR. 

Sabit abi nasılsın?

İyiyim, ne oldu ki?

Öyle kayda değer bir şey olmadı ama şu var ki; ben rüyamda Necla Arat ve Nur Serter’i görünce çok korkuyorum, hemen uyanıp papatya çayı içsem bile bir türlü kendime gelemiyorum. Bedenimi yeniden uyumaya ‘ikna’ etmem için nasıl bir ‘oda’da yatmamı tavsiye edersiniz?

Hemen ılık suyla abdest alıp, mahalle camisine koşuyorsun, iki rekât nafile namazın ardından seccadenin üstünde kıvrılıp, bebekler gibi uyuyorsun. Adı geçen şahısların seccade üstünde uyuyan bir dincinin rüyasına giremeyeceğini takdir edersiniz. Zira aksi halde laik demokratik hukuk devletimiz rencide olur. Normal zamanlarda yatmadan önce Ayetel kürsi, Nas, Felak Surelerini okumak, ismini zikrettiklerinizin ve benzerlerinin rüyanıza girip sizi ‘ikna etme’ çabalarından koruyacaktır.

Halkın yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede, -özellikle birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu bugünlerde- kene ısırmalarının bu kadar çok yaygınlaşmasını, dış güçlerin ilginç bir oyununa bağlayabilir miyiz? Kene’ler dış mihraklar tarafından kullanılıyor olabilirler mi?

Bunlar hep kapitalist emperyalist güçlerin oyunu tabi ki, başka ne olabilir? Biz bi tarafımıza yapışmış keneleri çıkarmak için cımbız ve kolonya peşinde koşarken onlar bizim kanımızı (mecazi anlamda) emmek için ne dönme dolaplar çeviriyorlardır kim bilir. Hala uyanmayacak mısınız!

Mustafa Sarıgül parti kurmaktan son anda vazgeçerek teşkilatlarını fesh etmişti. PR uzmanlığı bir kenara, Sarıgül yaptığı mitinglerde sürekli ‘sevgi kazanacak’ derken tam olarak ne söylemek istiyordu sizce? Sevgi’nin kazanması domates fiyatlarını etkileyecek miydi mesela?

Yasak aşkına gönderdiği bir mesajdı o, tabi. Sevgilisi “aşkitom ne zaman o kadını bırakıp beni alacaksın ouvf, sıkıldım ama!” diye kendisini bunalttıkça: “Biraz daha sabret, boşanayım alacağım seni”  diye kürsüden durumu idare ediyordu. Sarıgül boşandı mı? Boşandı. Sanırım taşlar yerine oturdu şimdi zihninizde. Öte yandan iki gönül bir olunca domates fiyatları furüattındır. Ayrıca Çare Sarıgül’ün, Mustafa Bey’in, -herkeslerden sakladığı- yurtdışında okuyan kızının adı olduğunu da herhalde biliyorsunuzdur, anlaştık mı?

Peki, İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırıp 9 sivil-silahsız vatandaşımızı katlettikten sonra ‘ama onlar da bize saldırmıştı’ şeklindeki çocukça açıklamalarını neye yoruyorsunuz? Sonuçta İsrail de 64 yaşına geldi, pek de çocuk sayılmaz?

Siz yine dua edin, “Napolyum ben, kafayı da yedim, ister misin ehüeheaheüh” dememişler. Yani henüz tedaviye cevap verebilecek durumdalar, Nil nehri kenarında ney dinleyip hasır sepet örmek suretiyle rehabilite edilmelerini teklif ediyorum.

‘Müslüman her şeyin en iyisine layıktır’ sözüne binaen, havuzlu bir villa’ya taşınıp, 4×4 arazi ciplerine binmeye başlayan ve Vip umre seyahatleri ile beş yıldızlı otel iftarlarını hiç ihmal etmeyen muhafazakâr arkadaşların durumu hakkında ne dersiniz?

Hacı o değil de 4×4’e binip, son ses tealel bedru aleyne eşliğinde umre yollarına düşsek ya! Ne dersin hoş olmaz mı?

Bunu bi düşünmeli, peki mazoşist bir ateist öldüğünde cehenneme mi gitmelidir, yoksa cennet onun için daha iyi bir ceza mıdır?

“Mazoşist bir ateist” de amma entelektüel bir titr gibi duruyor ha! Öhöm, efendim çok okudum, çok çalıştım ve bugünlere geldim, bugün bir mazoşist atayiz kolay yetişmiyor sonuçta, sonra vay efendim onu da açıklasınlar, bunu da açıklasınlar. Atayiz de insan, onun da canı var.

Peki biraz daha çalışırlarsa, Cemaat’in dünyayı ve tüm Samanyolu’nu ele geçirme şanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ha ha ha, çok hoşsunuz doğrusu. Mars’a gönderilen uzay aracının finansörü kim zannediyorsunuz. Evvet bildiniz!: TUSKON’lu iş adamları. Mars’ta fabrikalık arsa bakıyor adamlar, siz hala sorun! Ayrıca az önce Samanyolu mu dediniz?

Hayırlısı diyelim… Sabit abi ben Almanya yenildiği günden beri kendini yenilmiş sayan kutlu bir birey olarak Rusya’nın sıcak denizlere inmesinden çok tedirgin oluyorum. Yunanistan’la savaşırsak kesin iki saatte Atina’ya bayrağı dikeriz diye bir öngörüm de var ayrıca. Kivi çayı içmeye ara mı vermeliyim, ne dersiniz?

O değil de, şu Ruslar sıcak denizlere inseler de bir kemikleri ısınsa ya, yazık lan! Unutma, üşüyen adam gergin adam. Bir de şey vardı ya; 20’sinde komünist olmayanın kalbi yoktur muydu neydi, bak o güzeldi. Siz de hala tutturmuşsunuz bi deniz de deniz.

İzmirli ulu bilge Yılmaz Özdil’in köşe yazılarını büyük bir dikkatle okuyup takip eden bir insanın, Flash T.V’yi açık unutarak uyuyan diğer başka bir insandan farkı nedir?

Yılmaz Özdil’in köşe yazıları mı? Çok bonkörsünüz bayım. Zira Yılmaz Özdil’in yaptığına ‘köşe yazısı’ demek büyük bir cömertlik sayılır. Kusura bakmayın ben sizin gibi yüce gönüllü değilim, ben ona ‘köşe harfleri’ diyorum.

Akp, Numan Kurtulmuş transferini daha borsa’ya bile bildirilmeden büyük fırtınalar koptu. Numan Bey önceki konuşmalarında firavunlar derken hükümetin Mısır politikalarını eleştirmiş olabilir mi acaba? Bir de kariyerist-şövalye evlilikleri tümden yasaklanmalı mı bundan sonra?

Hackerlar büyük şirketlerin sitesini çökerterek o şirketlerde işe girmeye hak kazanırlar. Sözümü arif olan anlar. Ayrıca Mehmet, hep Bekaroğlu.

Şunu da söylemeliyim, Suriye’de olan olaylara aslında çok üzülüyorum da, o toprakların emperyalistler tarafından karıştırıldığını bildiğim için Türk aydınları gibi yalnızca üzülmeye devam ediyorum bu aralar, hem böylesi daha heyecanlı oluyor. Ayrıca ülkesindeki 15 milyon Sünni teröristi temizlemesi için Baas rejimine destek olmayan Müslüman devletler ateşle oynuyorlar bence. Bir de Beşşar Esed’in kendisi iyi de, çevresi kötü diyorlar?

Evet bütün bu söylediklerinizi ben de duyuyorum. Ne diyeceksin, milletin ağzı torba değil ki büzesin! 15 milyon terörist de bir ülkeye nasıl sığmış, akıl alır şey değil doğrusu. Türk aydınları -her olayda yaptıkları gibi- bu olayda da ‘karşının taksisi’ rolünü oynamalı bence. Üzülürmüş gibi yapanlara ise önerilerim şunlar, ilk olarak tüm cümlelere; ‘Esed’in yaptıklarını savunmuyorum ama..’ diye başlanmalı, ikinci olarak ‘çayda çıra, sek-sek ve beş taş dahil tüm oyunların Amerikan menşeli olduğuna tartışmasız iman edilmeli, tabi Amerika istemeden tek bir yaprak düşmeyeceğine de, ve son olarak da; rızasız bahça’nın gülü derilmez.

Ben İstanbul Barosuna çok kızıyorum ama bir yandan da merak etmiyor değilim; bu adamların yine babanneleri başörtülü, dedeleri de hacı çıkarsa eğer, onlara çok ayıp etmiş olur muyuz?

Onu bırak, baroya kayıtlı bir avukat Yasin-i Şerif’i ezberden okursa, yer yarılsa da içine gir sen o zaman.

Son olarak, uzaylılara inanıyor musunuz?

Valla şimdi güzel kardeşim, ben kendim şahsen uzaylılara hüsnü zan beslemek isterim, prensip olarak yani. Beyan esastır, inanırım, ne olacak! Amaaa şimdi misal bir Plütonlu, tutar bana bir yanlış yaparsa, kaşı ayrı gözü ayrı oynarsa, tak orada mesafeyi koyarım! Allah var bir yanlışlarını görmedim bugüne kadar ama kefil olacak da değilim yani. Beş parmağın beşi bir değil ki efendim! Fakat biliyor musunuz, Jüpiterliler delikanlı insanlar, özleri sözleri bir. Venüslüler için aynı şeyi söyleyemem, onlarla alışverişim olmaz, selam aleykümselam, o kadar!

Bülent Parlak’ı tanıyor muydunuz bu arada?

Oyuncu olanını pek tanımam, şair olanının da Güven Adıgüzel’i kıskandığını duymuştum.

İçtenlikli cevaplarınız için gerçekten çok teşekkür ediyoruz, bizle tekrar röportaj yapmayı düşünür müsünüz?

Daha sıkı sorular bekliyorum, yapabilirsiniz bunu, evet.

İzdiham