11 Mart 2016

Sabahattin Ali’nin Cenaze Namazını Çobanlar Kılmış

ile izdiham

Öldürüp öldürüp “değerli” diyorlar.

Sabahattin Ali’nin hayatını anlatan ‘Sabah Yıldızı’ belgeseli 21 Eylül’de gösterime giriyor. Belgeselde yer alan emekli Kurmay Albay Talat Turhan’ın ‘Sabahattin Ali, cezaevinde işkence sonucu öldü’ sözleri ve yine çobanların ‘cenaze namazını kılıp gömdük’ iddiaları dosyası kapanmış bir faili maçhul cinayeti yeniden gündeme taşıyacak gibi.

Faili meçhul cinayetler denilince ilk akla gelen isimlerden biri hiç şüphesiz yazar Sabahattin Ali’dir. Bizim bugüne kadar bildiklerimiz düşüncelerinden dolayı birkaç defa cezaevine düşen Sabahattin Ali’nin en son Üsküdar Paşakapısı cezaevinden çıktıktan sonra yazmayı bırakıp kamyon şoförlüğüne başladığı. Ardından da Türkiye’den kaçmaya karar verince aniden ortadan kaybolduğu. Ve ortadan kaybolan Sabahattin Ali’nin aylar sonra Kırklareli’nde ormanda çobanlar tarafından cesedinin bulunup bilinmeyen bir yere gömüldüğü. İşte Türkiye’nin ilk faili meçhullerinden biri olarak hafızalarımızda yer eden bu bilginin izini süren ve iki yıl boyunca varını yoğunu ortaya koyarak bu olayın arkasını belgelerle ve tanıkları dinleyerek aydınlatmaya çalışan yönetmen Metin Avdaç 21 Eylül’de gösterime girecek olan önemli bir belgesele imza attı. Avdaç, belgeselde Jandarma komutanlığında görevli emekli albay Talat Turhan’ın, Sabahattin Ali’nin kaçarken değil karakolda işkenceden öldürülüp ormana atıldığını bu olayın faili bir komiserin ağzından dinlediğini anlatıyor. Yani belgeselin bu iddiasından öğreniyoruz ki Sabahattin Ali, Ali Ertekin tarafından öldürülmüyor ancak Ertekin yardımıyla o dönemin istihbarat teşkilatı Sabahattin Ali’yi ormana kadar takip edip ardından gözaltına alıyor ve ardından tutuklayarak karakola götürüyor. Orada Sabahattin Ali’den ‘sol örgütlerle’ ilgili bilgi alınmaya çalışılırken jandarmalar tarafından işkence yapılıyor ve dozu fazla kaçırılınca da Ali ölüyor.

SABAHATTİN ALİ’YE ŞEHİT CENAZE NAMAZI

 

Bir başka önemli iddia ise, Sabahattin Ali’nin cenaze namazını çobanların kılıp toprağa verdiği yönünde. Ancak bu iddiayı ortaya atan Çoban Şükrü vefat ettiği için Metin Avdaç kendisine ulaşamamış. ‘Her yıl Kırklareli’nde yapılan Sabahattin Ali Günleri’ne cenaze namazını kılan Çoban Şükrü’nün de katıldığını öğrendim. Ancak Çoban Şükrü vefat etmişti. Çoban Şükrü’nün ‘cesedi biz bulduk ve arkadaşlarla namazını kılıp gömdük’ sözlerini bizzat dinleyen katılımcılardan Erdoğan Bey’e ulaştım o da bize olayın ayrıntısını anlattı’ diyen Avdaç, belgeselinde Erdoğan Bey’in iddialarına şu cümlelerle yer vermiş: ‘Çoban şu ağacın altında Sabahattin Ali’yi buluyor. Bakıyor kafatası arkadan, sol kulağına yakın vurularak kırılmış. Yüzükoyun şekilde kızılcık ağacının altında yatıyor. Çoban Şükrü, ‘arkadan öldürülen insan şehittir, cenaze namazını kılalım’ diyor. Taşa çıkıp ezanını okuyor ve dağlara, taşlara ‘Ey dağlar taşlar, şahit olun bu şehidin cenaze namazını kılacağız’ diye sesleniyor ve namazını kılıyor.’ Avdaç, Sabahattin Ali’yi şehit kabul eden çobanların bu yüzden de zaten çürümüş cesedi yıkamadan toprağa verdiklerini dile getiriyor.

VARIMI YOĞUMU BU BELGESELE HARCADIM

Belgeseli yapmaya nasıl karar verdiniz?

Arkadaşlarla sinema ve edebiyattan konuşuyorduk. Söz Sabahattin Ali’ye gelince içime bir ilham geldi. Sabahattin Ali’nin güzel bir belgesel filmi yok, bunu çekelim dedik ve çalışmalara Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Hanım’ı arayıp, görüşerek başladık.

Belgeselin çekimleri kaç yıl sürdü?

2 yıl sürdü. Hem belgeleri, fotoğrafları, mektupları, kitapları toplayıp okurken ham de belgeseli çektim. Sabahattin Ali’yi araştırırken çekimlerini yaptım.

Çekimleri nerelerde yaptınız?

Bilindiği gibi Sabahattin Ali’nin doğum yeri Bulgaristan’ın Ardino kasabası. İlk çekimlere orada başladık. Almanya’ya 1928-1930 yılları arasında okumaya gitmiş. Orada okuduğu okulu bulduk. Öğretmenlik yaptığı Yozgat, Konya ve yattığı Sinop ve Paşakapısı cezaevlerinde çekimler yaptık.

Neden ismi ‘Sabah Yıldızı’ oldu?

Edremit’deki komşuları çocukluğunda Sabahattin Ali’ye Sabah Yıldızı lakabını takmışlar. Ben de bu çalışma için araştırmalar yaparken Asım Bezirci’nin Sabahattin Ali Yaşamı, Sanatı, Eserleri kitabını okurken Sabah Yıldızı kelimesini görünce işte dedim. Filmin adı bu olsun. Böylece bu güzel isim ön plana çıktı.

Diğer aydın cinayetleriyle ilgili bir çalışma düşünüyor musunuz?

Aslında yapmak isterim. Ama Sabahattin Ali belgeseli manevi açıdan beni baya yıktı. Yeterli desteği bulamadım, birçok kişi sırtını çevirdi. Bu durum beni üzdü. Belgeselden sonra stresten elimde yaralar çıktı.

Belgeseli kendi bütçenizle mi yaptınız?

Belgeselin maliyeti yuvarlak hesapla 100 bin TL’ye maal oldu. Kültür Bakanlığı 50 bin TL’lik destek verdi. 2010 yılında ‘Kar Altından Altın Mikrafona’ filmim TRT’den ödül almıştı. Bu filmin ödül parasının yarısını ilk çekimler sırasında belgesele aktardım. Geri kalanını emekli maaşım, ek işten kazandığım paralarla tamamladım.

Sabahattin Ali konusunu çalışırken belge ve resimleri kimlerden temin ettiniz?

Büyük çoğunluğunu kızı Filiz Ali’den aldım. Bulgaristan’daki çekimler sırasında Sabahattin Ali’yi tanıyan insanlardan. Ve Talat Turhan’la bir araya geldik. DVD verdi. Çüney Göçer’den görüntü aldım. Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun torunundan hiç gün yüzüne çıkmamış, Sabahattin Ali, Halikarnas Balıkçısı ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu’yla birlikte ‘Mavi Tur’ gezisine çıkmadan önce Eyüpoğlu’nun yaptığı fotoğrafı ve onun hikâyesini gün yüzüne çıkarttık. Bunun haricinde tabiki Sabahattin Asli konusunda çalışma yapan araştırmacılarda da destek aldık.

Belgeseli çekerken nelerle karşılaştınız?

Çekimler sırasında okullara gittik. Müdürler ve öğretmenlerle konuştuk. Sabahattin Ali belgeseli çekiyoruz dediğimizde ‘O kim?’ diye sordular. Bu durum, eğitim sistemimizin nasıl bir halde olduğunun göstergesidir.

Peki bu süreçte Sabahattin Ali’nin özelliğiyle ilgili sizi en çok şaşırtan olay neydi?

Sabahattin Ali yaşarken bütün evraklarını bir sandığa koymuş. Hiçbir şeyini atmamış, saklamış. Kendisi hakkında birçok önemli bilgiyi, belgeyi, fotoğrafları, mektupları, mahkeme tutanakları ve yazışmalarını günümüze taşımış. Biz, okuyup atıyoruz. Sabahattin Ali’nin arşivcilik özelliğine şaşırmakla kalmayıp hayran oldum.

 

 

 

Sami Akbıyık, Yeni Şafak

İZDİHAM