26 Ekim 2017

Mustafa Toprak’ın Yorgun Merdiven Kitabı Çıktı

ile izdiham

Mustafa Toprak’ın Yorgun Merdiven adlı deneme kitabı İzdiham Yayınları’ndan çıktı. 64 sayfadan oluşan deneme kitabında Toprak’ın hayatı gözlemlerken bize sunduğu ayrıntılarla karşılacaksınız.

Yirmi beş denemeden oluşan Yorgun Merdiven’den bir bölümü aşağıda okuyabilirsiniz.

YORULMUŞ SORUDA ANLAM

Çorap ile borç arasında nasıl bağ olduğunu çözebilmek için içinizin sökülmüş köşelerini yamamanız gerekir. Ansızın çarpan görüntülerin kıyısında kendinize anlatmak için küskünce dururken, toparlanan tüm gerçekler sesini ortama yaymaya başlar. Kaçılan bilinmezlikler ortamların en işlek dakikalarını hesap eder ve çarpacağı insanın kulaklarından başlar hamleye.

Otobüse binmek gündelik pratiklerimin yavaşlamış şekli olsa da vazgeçemediğim bir yolculuk biçimi. Gideceğim mesafeler genelde uzun olmamasına rağmen duyduklarım bazen hayata karşı yolumu uzatıyor. Bugün yine bir yaşantının borcunda yolculuğa denk geldim otobüste. Ellerine almayı düşündüğü çorapları daha fazla taşıyabilmek için kucağına da doldurmuş bir adam, çalan telefonuna cevap vermek niyetiyle zar zor cebinden telefonu çıkardı. Ses tonunda sakinlik ile yoksulluk arasındaki kibarlık vardı. Zira karşıda borcunu isteyen birisine yokluk halinde takınılacak tek tavır kibarlıktı. Bakmayın siz zenginler kibar olur dendiğine, en kibarlar borçlu yoksullardır. İşte cümlelerin gelişinden de belli olduğu üzere arayan kişi, ondan borcunu ödemesini istiyordu. Sıkıldığı her halinden belli olan otuzlu yaşlardaki bu adamın yapacağı hamleyi heyecanla bekliyordum, ne diyecek de olayın en sakin köşesinden çıkıverecek diye.

Adam elinden başlayıp kucağına kadar taşmış olan çorapların bir kısmını yerdeki tıka basa çorap dolu çantasının üstüne bıraktı ve: “Ah ablacım şimdi siz tam olmayan zamanımda arıyorsunuz, geçen gün Serpil Hanımın telefonunu aradım iki defa, cevap vermedi. Param vardı ödeme yapacaktım.” Biraz içim serinledi çıkış yolu bulunmuş gibiydi fakat karşıdaki kişi cevvalliğinden bir şey kaybetmeyenlerdendi. Bir hamle daha yaptı, hamlesini çorapçının cevabından çıkartıyordum. Israrcıydı, çoraptan çıkacak ne kadar para varsa onu son zerresine kadar almaya and içmiş gibiydi. Bizim çorapçı abi ses tonundaki nezaketin seviyesini her geçen dakika artırıyordu. Yoksa sinirleneceğini mi düşündünüz? Sinirlenmek denilen şeyin sırtı pek olanlara ait bir haslet olduğunu hatırlatmama gerek var mı? Neyse, çorapçı abinin nezaketinden devam edelim. “Ya şuan yeni mal aldım, elimde olanı oraya verdim Filiz Hanım, bunları satar satmaz ilk ödemeyi size yapacağım. Zaten ne kadar titiz olduğumu bilirsiniz bu konularda.” Söz verilmiş, ikna yöntemlerine duygusallık da eklenmişti. Abi verebileceği cevap aralığını tam olarak doldurmuş olmanın rahatlığıyla yüzündeki gerginliği biraz gevşetti. Ben de karşısında bakış açısına denk düşmemeye gayret ederek rahatlamıştım. Fakat iç rahatlığım aklımdan geçen soruların cevabıyla aynı istikamette değildi. İhsan Oktay Anar ile benzer düşünceler dolaşıyordu zihnimde: “Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.” Otobüsten inerken son defa onun oturduğu yöne baktım. Olmayacak olan oldu, göz göze geldik. Aklımdan geçen soruyu ona belli etmemeye çalıştım fakat inince sessiz bir mırıltı halinde kendi kendime söyleyiverdim: “Abi senin bu çoraplar hangi borcu kapatır?”

Mustafa Toprak, Yorgun Merdiven, İzdiham Yayınları, Ekim 2017

İZDİHAM