30 Ekim 2016

Melike Kılıç, Sakın Gel

ile izdiham

isimsizliğim zindanların inşasına çalışır
işe yaramaz değildir irkilmelerim
bir haziran, yalnız kalmasındı Gurbet
o yalnız kalmasın diye üşüdüm
her kadın üşür mü dilediğince
saçının kıvrımından sezilir eğri yanları, gidilince
saçuçları aldırılır öyle söyledi kızlar
gittin, bütün parmaklarımı kestim.

bir tur kurtarır mı beni ya da bir sefer?
bir makas belki, varsa ustura.
topladıysam bu geçişleri zihnim kararsın diyedir,
elim, ayağım ve ta karnımla
basmadım değil toprağa bastım
elim buğdaya varamadı ama uzandım çarşı ekmeğine
bir çocuk sevecek kadar da büyümedim, öfkem buna.

kente geldin, hep uğrayandır kentli bir şeye, fiilsiz;
tabağım yarım, gözümü neye kıstım, hanginize kırptım?
elim vardır, altında gazete küpürleri
çeyizlik güpürleri, danteller…
gökyüzüne baksam kuşların beni seyreder mi?

benim göğüm hiç kimsenin göğüdür
taşlarını iliştiremem göğsüme,
vücut bulmazsan uyutursun sen beni
ezgilerin marşları bastırsın, gelme.
görünen kasvetli bir ağırlıktan başka nedir;
küpelerimi ve küpürlerimi,
yüzümü ve eğrileri,
sen gelirsen havanın gerisini görürsün, gelme.
yeryüzü bulutlara
benim için yeğlenmez ki.

 

Melike Kılıç, Hece 219

İZDİHAM