18 Aralık 2018

Jason Carr, Sigmund Freud ve İlkel Cinayet

ile izdiham

Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, kişisel gelişim, cinsellik ve bilinçdışı gibi tuhaf ve tartışmalı konularıyla tanınmaktadır. Totem ve Tabu adlı kitapta gösterildiği gibi, onun, bütün dinlerin temelini oluşturan teorisi de daha az tartışmalı değildir. Bu kitapta Freud, bütün dinlerin ilkel bir cinayetten kaynaklandığını öne sürmektedir.

Freud, tartışmasını, ilkel ve vahşi bir kabileyi düşünerek Totem ve Tabu’da başlatmaktadır. Bu kabilede oğullarını istiften uzaklaştıran şiddetli ve acımasız bir baba vardır; böylece bütün dişileri kendisine saklamaktadır. Sürgün edilen kardeşler güçleri birleştirmiş ve babayı öldürmek için birlikte çalışmışlardır. Görevlerindeki başarıyı kutlamak için kardeşler festival düzenlemiş ve öldürdükleri babalarını yemişlerdir.

Freud’a göre, bu yamyamlık, oğulların korktukları ama imrendikleri bir baba ile özdeşleşmeye yönelik bir girişimdir. Onların babalarına karşı olan hisleri çelişkilidir. Ondan kıskanç ve zalim olduğu için nefret ediyorlardır ama bir yandan da dayanıklılığı ve güçlülüğüne saygı duymaktadırlar. Babalarını yedikten sonra kardeşler, babalarının dayanıklılığını ve gücünü sembolik olarak kendilerine geçirebiliyorlardı. Freud’a göre bu festival, dinin başlangıcını işaret etmektedir.

Kardeşler kimliklerini babayla tamamladıktan ve ona karşı duydukları nefreti bastırdıktan sonra, daha önce bastırdıkları hassas dürtüleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Şimdi pişmanlık hissettiler ve bir babanın muadili olan bir totem yarattılar. Kendi suçluluklarını gidermek için bu totemi öldürmeyi yasakladılar. Muadil babaya bu şekilde davranarak onunla uzlaşmayı ortaya çıkarmaya çalıştılar.

Freud, ilk cinayetin, her dinin karakterini belirlemeye kadar ilerlediğini savunmaktadır. Ona göre, bütün dinler suçluluk duygusunu azaltma girişimidir. Zaman geçtikçe, insanlar bugünün dünyasındaki bir sürü inancı ve tanrıyı yaratmıştır. Bütün bu tanrılar, özünde babanın yüce bir simgesi olarak kalmıştır. Bu imaja göre, uzun zaman önce unutulmuş ama psikolojik olarak saklı olan cinayet için özür olarak uzlaşmalar önerilebilir.

Freud, her zaman olduğu gibi, bu varsayımsal ilkel cinayetin aslında hiç yaşanmamış olabileceğini itiraf ederek okuyucuyu bir döngüye atıyor. Freud, dinin yaratılması için tek gerekli olanın babayı öldürme arzusu olduğunu ileri sürmekte, cinayeti işlemeyi değil. Sadece baba katlinin fikrinin, dinin özelliği olarak gördüğü şeyleri yaratmak için yeterli olabileceği düşünülmekteydi – yüksek bir baba figürü.

Çoğu insanın bugün ve bu çağda Freud’a katılma olasılığı düşüktür. Yine de, bazen bir kez Freud’u okuduktan sonra onu her yerde görmeye başladığınız söylenmektedir. Korkulan ve sevilen bir tanrıya karşı kararsızlık tutumu olduğu gibi, pek çok dinde yüce bir baba figürü var gibi gözükmektedir. Bunun gerçekten bir ilkel baba cinayetinden ve yamyamlaştırmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı tartışılır. Freud, bu fikrin gerçek anlamda hakikatinden geri adım atmıştır. Onun temel amacı, hayatımızdaki her şeyi etkileyen bilinçdışı psikolojik çatışmaların aynı zamanda dini etkilediğini, hatta dini yarattığını göstermek olmuştur.

Jason Carr, Çevirmen: Berfin Emekli

İZDİHAM