4 Şubat 2018

İsmet Özel, Başı Örtülü Kızın Başı Suriye’de Türkiye’nin Yaptığından Ağrır mı?

ile izdiham

Felsefe bilseydi ağrırdı. Bunu duyan (duyma ihtimali olan) başörtülü kızlardan çoğunun “madem öyle, başım niye ağrısın, iyi ki felsefeden uzak durmuşum” dediğinden eminim. Vaziyet kız değilseniz, başınız örtülü değilse değişecek değildir. Suriye sebebiyle hangimiz, ne hissediyor? Hangimiz iyi ki başım ağrıyor diyecek bir başörtülü kızın yanında durmağa çalışıyor? Böyle manasız suallerle bir yere varılamayacağını herkes gayet iyi biliyor. Peki, varılacak bir yer olup olmadığını kim biliyor? Bunu hiç kimsenin bilmediğini garanti edebilirim. Yakıcı sual arz sathında Müslüman olduğunu farz eden her ferdin küfrün bir millet olduğunu bilmesinin ona emin bir yer sağlayıp sağlamadığıdır. Başı örtülü kız felsefe bilseydi hiç olmazsa epistemologinin iflâsı hakkında bir fikri olacaktı.

Kimin ne hususta bir fikre ihtiyacı var? Düşünme imtiyazının el üstünde tutulduğu günler çok; ama çok geride kaldı. Ben maziye dair bu vetireye ömrümü kurban ettiğim için müsterihim. İnsanların düşünceleri yüzünden cezaya çarptırılmaları seviyesinin bile altına düşüldüğüne şahit edilmenin dehşetiyle ise sarsılıyorum. Vaktiyle modernliğin fikir disiplinine bir mevki tahsis ettiğini öğrenmiş idim. Tarihte modernliğin galebe çalışıyla beraber Batı Medeniyeti kıstasları hesabına düşünmeği bu disiplinler içinden epistemologinin sağladığından haberim var. Çağımızda artık yürürlükte bulunan müflis; ama bu haliyle de olsa vazgeçilmesi düşünülmeyen bir bilimsel düşünce kalıntısı, bilimsel düşünme hevesidir. Ne haldeyiz? Sir Karl R. Popper’in tarihselciliği mahkûm ederek bilime yanlışlanabilirlik beraatı tevdi etmesi ideologiler de dâhil hiçbir inanç türünün, hiçbir inanç tarzının değerini düşürmedi. Bilakis bilimin kendine hakikat arayışı serencamındaki tetkik yolları içinde mütevazı bir yer beğenmesine sebep oldu.

Nedir Türkiye’nin Suriye’de yaptığı? Türkiye halen yapıyorsa Suriye’de Cumhuriyet ilân edilişinden itibaren ikinci sınır dışı operasyonunu yapıyor. Türkiye’de cumhuriyet ilân edildikten 50 yıl sonra yapılan ilk sınır dışı operasyon 1974’deki Kıbrıs çıkartmasıydı. Suriye vakıası ABD adına da bir ikincilik arz eder. Emperyal politikaları bakımından Suriye harekâtı ABD’nin ikinci Vietnam’ı olmasına denk gelir. Göstermelik beynelmilel tavır alışlar Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’a asker çıkarmak için muhtaç olduğu cesareti SSCB’nin ömrünü uzatma çabalarından almasına sebebiyet verdi. SSCB’nin ömrü XXI. Hıristiyan asrındaki Suriye krizine şahitlik etmesine el vermedi. SSCB haritadan silindikten kısa denilebilecek bir müddet sonra Rusya Federasyonu varlığına yönelen özgül tehdidi izale edecek bir askeri başarıyı Suriye’de sergilemek mecburiyeti altında kaldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ABD sol siyasetinin Suriye’deki eldiveni görüntüsüne son veren Rusya’nın bu başarısıdır. Henüz haritadan silinmemiş Türkiye Cumhuriyeti de bir başarı peşindedir. Başarabilirse yakın veya uzak gelecekteki masa başı görüşmelerinde Kürtlerin her hususta icbar edildikleri konumlarını taşma münasebetsizliğine yeltenmeleri ihtimalini yok edecek.

Mefhumlar itibariyle buraya kadar zikrettiklerim Türkiye’nin Suriye’de ne yaptığının esasını izah etmiyor. Böyle bir izahatın faydasına inandığımı iddia edecek değilim. Yakaladığı fareyi kedinin niçin oyuncak haline soktuğuna mükemmel bir izahat getirmenin kimin hayatına katkı sağladığı sorgulansa ne olur, sorgulanmasa ne olur? Olan bitendeki terslik ters insanları tebcil edenlerin ürettiğinden ibarettir. İtirazını arzın sathında kapitalizmin kendi sıhhati lehine hareket halinde tuttuğu ve hareket hızını hiç düşürmediği savaş mekanizmasına yöneltmeyen her kim ise nafakasını yalancılık üzerindeki âlemşümul mutabakattan temin ediyor. Yalancılık Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığına gerekçe olarak sınır güvenliği tabirine müracaat edilmesini gerektiriyor. Zira bütün olan bitenle Misâk-ı Millî hududunun Halep şehrinin 20 kilometre güneyinden geçtiği hakikati arasında bir uyuşmazlık var.

O uyuşmazlık es geçilerek Müslüman karakteri mucibince hareket etmek mümkün değildir. Müslüman karakteri mucibince hareket etmemek ister istemez Dünya Sistemi lortlarının iradesine meydan okumaktan imtina etmeğe varır. Dünya Sistemi’nin lortları Türkiye Cumhuriyeti’ne başlangıçta ne vazife verdiyse o vazifenin yerine getirilmesi hususunda ısrarlıdır: Türk milletini dininden, yani dilinden uzakta tutmak, tutuklamak.

İsmet Özel, 30 Ocak 2018, Kaynak: İstiklal Marşı Derneği sitesi

İZDİHAM