14 Mart 2016

İsmail Demirci ile kısa bir söyleşi

ile izdiham

İsmail Demirci ile durup dururken bir röportaj yaptık.

İyi bir yazarı kötü bir yazardan ayıran özellikler nelerdir?

İsmail Demirci: İyi insan benim için iyi yazardır. Kötü insan iyi yazar olamaz.

 

İyi olanı yazmaktan mı yoksa iyi bir kaleme sahip olmaktan mı bahsediyorsunuz?

İsmail Demirci:  İyi olmak iyi bir yazar demektir. Kötü olan bir çok yazarın iyi yazdığını da gördüm hayretle.

 

Kötü diye nitelendirdikleriniz nasıl iyi yazıyor peki?

İsmail Demirci: Kötü olmak iyi yazmaya engel değil. Güzel pınarlar bulup oranın suyunu çıkarıyorlar. Mesela yıllardır Mevlana’yı sömürenler gibi. Güzel pınarlar bulup onun suyunu içenlerin mutlaka iyi bir çeşme olacağı yönünde bir işaret konuşmadı henüz. Pınarları yağma edebilir herkes. Huxley’in bu konuda ne dediğini ise bilmiyorum. Bilsem onu cümle içinde mutlaka kullanırdım.

 

Soru: Beğendiğiniz yazarlar var mı peki?

İsmail Demirci:  Benim için iyi yazar demek bir kitabını okuduğumda diğer kitaplarını da merak ettiğim yazardır. Mustafa Kutlu, Atasoy Müftüoğlu, Rasim Özdenören, Knut Hamsun, Herman Hesse, Orhan Pamuk, Gogol, Dostoyevski, Goethe. Ha bir de Rilke’yi ve şiirlerini sevmiştim. Alain de Button var ayrıca.

Huxley’i hiç okumadım ama okumak kesinlikle isterdim.

 

Türk tütüncülüğü hakkında ne düşünüyorsunuz?

İsmail Demirci: Maalesef TEKEL’i Amerika’ya sattılar. İçecek Türk sigarası kalmadı. Tahtakale’deki Adıyamanlılar ise siz anlayana kadar 5 TL’lik tütünü 30 TL’ye satıyor. Gitgide umudum tükeniyor Türk tütüncülüğü hakkında…

 

Çamaşır makinasının icat edilmesiyle edebiyatımızda bir gerileme oldu mu peki?

İsmail Demirci: Çok paradoksal bir soru sordunuz. Artık çamaşırları çitileyen anne ve kardeşlerimiz yok. Bakır leğenler kalmadı. Nasıl böyle doğal şeyler kalmadıysa edebiyatımızda da suni bir ortam oluştu. Kitaplar var ama çamaşır makinasından çıkmış gibi. 30 derecelik, 60 derecelik kitaplar var. Programını ayarlıyorsun, yazıyorlar ve yayınevleri de bunları neşrediyor.

 

Hiç cinayet işlemeyi düşündünüz mü?

İsmail Demirci: Çok hem de. Bir taksici yahut bir minibüs şoförünü öldürmeyi çok düşündüm.

 

Taksici ve minibüsçüler edebiyatla ilgişenseler cinayet fikrinizde bir esneklik olur muydu?

İsmail Demirci: Edebiyatla ilgilenmeleri sorun değil, iyi  olmaları bu duygumu törpüler. Bakınız 1. soru ve cevaba.

 

Hangi şehri yeryüzünden kaldırmak isterdiniz?

İsmail Demirci: Orafa yaşayan iyi insanları şehirden çıkarıp Rize’yi. Bir de Tel aviv…

 

Niçin?

İsmail Demirci: İnsanlığın geleceği için.

 

Son peygamber çağımızda gelecek olsa dünyanın hangi bölgesine gönderilirdi sizce?

İsmail Demirci: Sudan’a gönderilirdi. Mustazaf insanlar çünkü. Peygamberler yalınayaklı insanların arasından çıkar çünkü.

 

Uygur Alfabesi’ne geri dönsek kitapları ne yapacaksınız?

İsmail Demirci: Latin Alfabesi’ne geçerken ne yaptıysak şimdi de onu yaparız. Zaten ezelden beri benim Uygur Alfabesi’ne özel bir muhabbetim var.

 

Son bir soru sormak istemiyorum.

İsmail Demirci:  Ben de son bir cevap vermek istemiyorum.

 

İsmail Demirci uzun yıllar büyük bir yayınevinde yayın yönetmenliği yaptıktan sonra, Selis Yayınları’nı kurmuş ve birbirinden güzel kitaplara imza atmıştır. Kendisinden yeni bir yayınevi açmasını diliyoruz.

İzdiham