30 Mart 2021

İsa Çolaker, Yalnızlığın Kalabalığındayız

ile izdiham

Modern insan yalnızlığın kalabalığında yaşıyor. Kalabalık nüfusun içinde kaybolan insanımızın yalnızlığı böyledir. Kalabalık içinde yalnız olmak, hele de sosyal yalnız olmak, artık bir bireysel tercih haline gelmiştir. Keşke böyle olmasaydık. Keşke yaşamı rutine bağlamasaydık, keşkelerimiz bizi teslim almasaydı. Böyle oldu. İnsandan insana sığınır olduk. Fertler yalnızlığa sığınır oldu. Elektronik bir yalnızlığa doğru gidiyoruz. Bu durumu tersine çevirmek elimizde. Kalabalığın içindeki yalnızlığımızla, maruz bir haldeyiz. İnsanların insana güvenmemesi bizi buraya getirdi. Eşrefi mahlukat olan insan, hesap yapa yapa yalnızlaştı. Aşırı ferdiyetçilik ve bencillikten, sığınacak insan teki bulamaz oldu.

Yalnızlığın kalabalığından kurtulmak için ne yapabiliriz? Cemal Süreya: “Bir ovanın düz oluşu gibi bir şeydir, yalnızlık.” dediğinde yalnızlığa teslim mi olmuştur? Belki de böyledir? Tercih edilen yalnızlık, bizi geliştirir mi? Sûfiler haklı mıydı? Aslında avamın içindeki yalnızlığı bir parça anlarım ama, havas ya da okumuşun yalnızlığı nedir? Hakikati kimden öğreneceğiz? Nurettin Topçu hoca niye sohbetler yaptı? Toplumdan kaçmak için mi? Asla. Bilakis, insanımızın irfanı ve vicdanını tesis etmek için halkın arasına karıştı. Sezai Karakoç usta, niçin yalnızlığın kalabalığında sessizce bekler? Niye halk arasına katılmaz!

Sezai Karakoç: “Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!” derken, bizi yalnızlığın kucağına mı iter? Yalnızlığın bu kadar kutsandığı bir dönem hatırlamıyorum. Biz sokağın çocuğuyduk. Giresun’da sokağın bağrında büyüdük. Hala da sokağı severim. Haşim’in dediği gibi sokak emzirdi beni. Söken’i, Yenimahalle’yi, Gazi Cadde’sini, Liman mevki’ini babam gibi severim. Beni yalnızlıktan koruyan mekanları niye sevmeyeyim? Yalnızlığın ibadet boyutunu severiz. İbadetin az görüneni makbûldur. Ama, bu yalnızlığımıza mazeret olamaz. Bizi Yaradan, bizim insan olmamızı ve topluma hizmet etmemizi emretmiştir. Aslında yalnızlıktan kaçarız da, bunu belirtmeyiz, göstermeyiz. Bu da bir çözümdür. Kendisiyle konuşan insan, niye başkalarıyla ilişki kurmaktan kaçar? Yoksa ruhumuz mu yalnızlaştı?

Kendisiyle meselesi olan insan bir kişi bile değilken, Edip Cansever: “Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.” diyerek, bizi haklı mı çıkarır? Gerçekten bir kişi bile olamadık mı? İntihar yalnızlığına mı dayandık? İntiharın artmasında, yalnızlığımız mı gizli? Bu kadar yalnızlıktan aile, dolayısıyla devlet ve mutluluk da çıkmaz. Çekirdek aile yalnızlığı artırdı mı ne? Şair kendini yalnızlıktan koruyamazsa, yalnızlık bizi teslim almış demektir. İdeolojik yalnızlığımız da artıyor. Herkes, kendi ideolojik kampında, galibiyetin keyfini sürüyor! Oh ne âlâ diyesim geliyor ama, geri çekiliyorum. Sonu mağlubiyet olan bir yalnızlık, olmaz olsun. Bizi yalnızlığa doğru iten bir yaşamın dibindeyiz! Bizi yükseltecek değerlere doğru yol almamız lazım.

Özdemir Asaf: “İnsanın kendine mektup yazmasıdır, yalnızlık.” derken, kendine yolculuk edeceğimiz bir insanî yalnızlığa vurgu yapar. Mektup gönderildiğinde anlam kazanır, insan da dünyada bir mazrufdur. Gönderilecek mektubunuz varsa, yalnız değilsinizdir. Zarfsız mektup neye yarar? İçi doldurulmamış mektuplar, sizi yalnızlığa iter. İyi yaşarsanız, kaliteli düşünürseniz, yalnızlığınız da kalmaz. Yalnızlık biraz da, eksik yaşamanın sonucudur. Çoğaltan hayat, biraz da yalnızlığınızı ortadan kaldırır. Hayatı dolu dolu ve iyi yaşarsanız, yalnızlığınızın kalmayacağını düşünürüm. Modern insan eksik insan değil, kendini geliştiremeyen insandır. Okuyan, fikreden, düşünen insan kendini çoğaltan insandır.

Cahit Zarifoğlu: “Ah şu yalnızlık, kemik gibi ne yana dönsen batar.” Derken, yalnızlığın bir başka boyutuna dikkat çeker. Müslüman gariptir ama, yalnız değildir. Gerçekten de yalnızlık bizi zora sokar. Garip olmak da sahipsiz olmak değildir. Meselesi olan insan, zaten yalnız değildir. Davası olanın devası da çoktur. Biz çoklu, çoğulcu bir yaşam projesine talibiz. Bizim yalnızlığımız tekil değildir. Çünkü Allah yârimizdir. Kalabalıklar arası bir yalnızlığa talip değiliz. Küme tipi bir yaşama da hayran değiliz. Sadece insan olalım yeter. Vicdan, merhamet, paylaşmayla aşamayacağımız bir yalnızlık yoktur. Bize kemik batarsa, elini dokunduracak, yardım edecek bir dostunuz olsun. İnsan biriktirin her daim.

Yalnızlığımıza şifa olacak bir İsmail Hakkı Bursevî kıtasıyla hitama erelim: ” Sendedür sırr-ı hakîkat sendedür nûr-ı ezel /Gör bu nûrı bil o sırrı gaflet içre kalma gel /Feyz-i Hakk’a âşıkâ var kalbüni eyle mahal /Sırr içinde seyr iden şol Hâlik-ı eşyâ

İsa Çolaker

İZDİHAM