15 Mart 2021

İsa Çolaker, Bir Açık İstihbarat Alanı Olarak Sosyal Medya

ile izdiham

Sosyal medyanın kendisi bir sorun haline geldi. İyi bir iletişim ve buluşma mecrası olması gereken ortam, tam bir iftira ve tezvirat alanı haline gelmiş durumda. İnsanların iletişimi arttıkça, alanın kirliliği de artmakta. Sosyal medya, aslında bakir ve güzel bir alandır. Mecmua gibi, kitabî olması gereken alan, tam bir sahte cennete dönmüş durumdadır. Sosyal medyanın mezbelelik haline bir bakalım.

Sosyal medya, adı üstünde sosyalleşmeyi sağlaması gereken bir zemindir. Belki de bu niyetle kuruldu! Yeni tanışmalar, yeni yüzler, yeni konuşmalar, bakir fotolar olması gereken alan, tam bir eskimiş hile yerleri oldu. Epostalar, fesbuk, insagram, tivıtır, kulüphaus alanın şubelerinden bazılarıdır. Bunlar insana hizmet ederken, bazıları bu alanı çöpe çevirebiliyor. Müstear isimler, yalan dolan konuşmalar, arsız yorumlar, küfür nakaratları alemin kralı olmuş durumda! Yani sosyal medya, olmuş yalan rüzgarı. Sahte bir alem, nasıl sosyalleşmeye hizmet edebilir. İyi şeyler olmuyor mu, evet oluyor. Ama azınlıkta kalıyoruz. Çakalların kol gezdiği sosyal medya, sahtelikleriyle insanı zora sokmaktadır. Realiti şovlardaki meselelerin kaynağı, bu kaypak sosyal medya zeminleridir. Tik tok vb.

Bir açık istihbarat alanı olan sosyal medya alanları, mahremiyet ve gizlilik de taşımıyor. Alanın doğasında olması gereken bu özellik, bilinçli olarak yadsınıyor. Her şey yalan. Her şey aleniyet kesbediyor. Ruhen gizliliğe hazır olmayan cahil tayfa da mecrada boğulup gidiyor. Mesele budur. Özelinizi, mahreminizi, haramı, kendinizin olanı bu alanda resmetmeyeceksiniz. Sınırlı ve sorumlu davranacaksınız. İnsan fıtratı gizliliği sever. Ketum davranmakta, ağır olmakta, özel olmakta yarar var. Sosyal medya çamurundan ancak böyle korunabiliriz. Mazmunlar dünyanız olacak, mecaz göndermeler yapacaksınız. Teşbihler, eleştiriniz, değerlendirmeleriniz insani ve ahlaki olacaktır. Mahremiyetsiz, kuralsız bir sosyal medya mecrası, sövme ve küfretme alanı olabilir. Sosyal medyanın doğasında yeterli bir teşhir vardır, bunu daha çok azdırmaya da gerek yok.

Sosyal medyadaki diğer mesele de sanal ahlaksızlıktır. Devlet bu alanı boş bırakmamalıdır. Evlinin bekar, bekarın evli, yaşlının genç, gencin yaşlı, çocuğun büyük diye gösterildiği bir medya alanını konuşuyoruz. Kendi fotoğrafı diye, ünlü bir yıldızı koyan zatın yaşamı zaten kaymıştır. Kendini sevmeyen bir adamın sosyalleşmesi nasıl olacak ki? Kendini inkar eden, başka yaşamlara öykünen adamın şahsiyeti nice olur? Bozulan aile yaşamı, alkol, uyuşturucu, sanal yalan da eklenince tam bir kurşuna dönüyor. Realiti şovlara malzeme olan yaşamların öyküsü budur. Yaşananlar, yaşanacak faciaların habercisidir. Sahte evlilik, zina, aldatma, sosyal medyanın tarlası gibi olmuştur. Olan sosyal kabullerimize oluyor. Tel tel dökülüyoruz. Dün kızdığımız şeyler, bugün değer oldu! Evli bir hatunun sosyal arkadaşım dediği, kocasının neyi olur ya da kumalığın hortlaması nedir?

Sağlıksız sosyal medya ortamı, bencilliği ya da banallığı da artırdı. Benim yaşamım, benim özgürlüğüm, yalnız yaşarım, terk-i diyar ederim saçmalıkları buradan kaynaklıdır. Netfiliks’i, bulutv’si, ekseni böyle bir yaşamı salık veriyor! Oysa dünyaya gelen her birey, toplumun bir ürünüdür. Dikkkatli ve rikkatli olacağız. Değerli, iffetli, kimlikli, adam gibi adam olmaya çalışacağız. ”Bir can ile zindedir iki ten”diyen Fuzulî, bu ayran gönüllü sosyal medya figürlerini görse, ne söylerdi? Adamlar kendini aşmış, ahlaksızlıkta sınır tanımayan tiplere dönüşmüşler. Vah bize, vahlar bize. Değersiz, iffetsiz, geleneksiz bir aile ve devlet ayakta kalamaz. Lgbti eleştiren kitapları satmayan amazon, davasını takip ediyor. Lutî bir geleneği savunuyor. Ya sen ey okur, sen buna razı mısın? Bırakınız yapsınlar, bırakınız satsınlar saçmalığı kapitalizmin Pazar kafasıdır. Ahlakımız ve değerlerimiz pazara düşmeden hemen şimdi yenileniyoruz. Neyi muhafaza edeceğimizi bilerek, edeplice yaşayacağız. Her toplum değeriyle kaimdir. Coni ya da Hans gibi yaşamak, teslimiyetçiliktir. Sosyal medyayı haz ve cinsellik için kullanırsak, bu meseleleri yaşamak zorunda kalabiliriz.

Sosyal medyayı nasıl kullanacağız? Birincisi; kısıtlı ve olabildiğince dikkatli kullanacağız. Kendi dünyamıza uygun bir dille hasbihal edeceğiz. İkincisi ve en önemlisi; mahreme ve özele dikkat edeceğiz. İhtiyaç olduğunda ve profesyonel bir şekilde kullanacağız. Sosyal alem, alemin sosyalleştiği bir alan değildir. Âdem alem, alem ademdir prensibinden hareket edeceğiz. Kimseye mecburiyetimiz yoktur. Mecbur kalan, maruz kalır. Maruz kalan da kendi olamaz. Youtuber olursun ama adam olamazsın. Mesele budur. Sosyal medya sizi tüketmesin. Oraya attığımız ürünleri, bir ansiklopedik alan gibi düşünelim. Oraya bıraktıklarımızdan, yeni yazılar, özel fikirler inşa edilsin. Sosyal medya, boş gezenin boş kalfası yeri olmamalıdır. Bugün yaşanan budur. Yaşam, sade  klavyeden ibaret değildir.

Sosyal medya meselelerini anlattığımız ve çözüm önerileri sunduğumuz yazımızı, gönüllere şifa olacak bir şiirle nihayetlendirelim derim. İşte size şair sözü, Yunus ustadan mısralar:”derviş olan kişiler/deli olağan olur/aşk neydiğin bilmeyen/ona güleğen olur/gülme sakın sen ona/iyi değildir sana/kişi neye gülerse/başka geleğen olur.” Evet, kişi kınadığını yaşamadan ölmez derler. Biz de tespitlere gülmeyelim. Çare olalım, şifa olalım gönüllere.

İsa Çolaker

İZDİHAM