7 Mart 2016

İlber Ortaylı, Alfabe Beş Bin Yıldır Değişiyor

ile izdihamdergi

Bu vakitten sonra alfabede mühim değişiklikler yapılamaz. Ama 32 harften söz edene saldırmak da gerekmiyor Türk dili bilinen 1500 yıllık edebi tarihinde tamam dört adet esas, üç tane de yardımcı alfabe ile yazıldı. Yani devlet olarak Göktürk, sonra Uygur, sonra Arap alfabesi ve Latin alfabesi kullanılmıştır. Bu yaygın alfabelerden birisi yani Uygurca, Cengiz Han’ın Moğol kançılaryasında da kullanılmıştı. Yani Uygurca gibi işlek bir yazı sayesinde Türkçe de imparatorlukta temel geçerliliği olan bir dildi.
Başka dinlere giren Türk topluluklarının kullandığı alfabeler de var; Kırımçak ve Karay Yahudiler İbrani alfabesi, Lemberg veya Lviv şehrinde bulunan mezar taşlarındaki Armeno-Kıpçak denen Ermeni harfli Kıpçak Türkçesi, gene 19′uncu asırda Ermeni harfli ve Karamanlı dediğimiz Yunan harfli Türk edebiyatını da zikredelim.

Enver Paşa’nın tavrı

Ermeni harfli Türkçe edebiyatın bilinen en iyi örneği Osip Vartan Paşa’nın romanıdır. Sayısız başka eser de vardır. Karamanlı Türkçesi dediğimiz Yunan harfli edebiyatın ise bibliyografya listeleri ciltlerle ifade ediliyor. Hiç şüphesiz Müslüman olduğu için Sırp-Hırvatçayı Arap harfleriyle yazan Bosnalılar, Arap harfi kullanan Arnavutlar ve Müslüman Yunanlılar da Osmanlı kültürünün yansımalarıdır.

Bütün bu alfabeler içinde Türkçeye en az uyum sağlayan Arap harfleridir. Hocamız olan İranlıların yaptığı değişikliklerle kabul ettiğimiz bu alfabede de, maalesef Türkçenin sekiz adet ünlüsünün yani a ve e, ı ve i, o ve ö, u ve ü’nün karşılanamadığı açıktır. Arap harflerinde elif, a ve e için kullanılır. Ya harfi hem i hem y hem de ı’dır. Vav ise hem v’dir hem de o ve u, ö ve ü’dür. Tanıdığımız kelimeleri karineyle okuruz. Bilemediğimiz isimler eğer Goethe gibi ecnebi bir isimse köte de olur güte de. Ecdadın isimleri ve yer adları ise bir meçhuldür. Ç ve p harflerini İranlılar ilave etmiştir. 19′uncu yüzyılda Şemsettin Sami gibi büyük adamlar, sekiz sesliyi ifade için çok gayret sarf etmiştir. Bu gibi temkinli ıslahatçıların yanında Latin harflerinin kabulünü önerenler çıkmıştır. Nitekim Türk tiyatrosunun öncülerinden Azerbaycan’ın ünlü yazarı Mirza Feth Ali Ahundzade bizim Tanzimat ricaline böyle bir Latin alfabesi taslağını da sunmuştur. Doğrusu Mirza’yı terslemedikleri açık; hatta bir mecidiye nişanı ile taltif edilmişti.

Enver Paşa harp içinde yazışmalar kolaylaşsın diye başta, sonda, ortada farklı yazılan harfleri kaldırdı, daha doğrusu bitişik yazmayı yasakladı; bu yazıya Enveri yazı denir. Şu sıra İtalyan Havayolları verdiği yiyecek paketinde domuz eti olmadığını belirtmek için herhalde düzgün Arapça bilen birini bulamadı veya matbaanın azizliğine uğradı ki Arapçayı aynı şekilde Enveri teknikle yiyecek kutusuna bastırmış, okuyan gülüyordu.

İmla meselesi gazete yayıldıkça, bürokrasi büyüdükçe Türk düşüncesini işgal etmeye başladı. Alfabe değiştirmek kolay değil; 1928 Kasım’ında alfabe değiştirmeye cesaret eden pek azdı. Bizden önce bir tek Azerbaycan’da bir deneme söz konusu oldu. Türkiye’yi takiben bütün Rusya Türkleri önce Latin alfabesine geçtiler, ardından da Stalin’in emriyle Rus Kiril alfabesi kendilerine dayatıldı. Ama imla sorununu çözdükleri hiç söylenemez.

Alfabemiz mükemmel değil

Bizim Latin harfleri Latin harfi olduğu için en mükemmelidir. Zira Romalılar eski Şark’tan Fenike ve Yunan alfabesinden süzülüp gelen en mükemmel imlemeyi ortaya koydular. Bu alfabeyi kullanmak Türk dili için bir kazançtır. Hiç şüphesiz, yüzde 100 mükemmel bir alfabeden söz edemeyiz. Kullandığımız kalın k (Kaf) ve ince k (Kef) sorunu var, sonra uzun telaffuz edilecek a var. Baazı demek lazım, bazı değil, lazım kelimesine de şapka lâzım; tüccarın kâr’ıyla, bu yıl görmediğimiz kar nasıl yazılır… Daha hassas olunca ha ve hı farkı var ama biz Türkler nasıl olsa o iki harfi farklı telaffuz edemiyoruz. Ayn harfini karşılayacak bir harf lazım mı? Doğrusu tartışılır. Bu vakitten sonra alfabede mühim değişiklikler yapılamaz. Ama 32 harften söz edene saldırmak da gerekmiyor.

Nitekim Murat Bardakçı bu hafta bu konuda ilginç bir yazı yazdı. Dil de hayat gibi değişiyor. İnsanların dilleri üzerine düşünmeleri hem kaçınılmaz hem de gerekli. Kaldı ki, teknolojik değişikliklerin, bilgisayarın alfabelerin başına ne dertler açtığı herkesin malumu. Üç harf fazladan konuşanları eleştirmek mümkün ama bilgisayarda “çatlaşırken-chat” dilimizin ve imlamızın içine edenleri eleştirmek pek çare olmuyor. Alfabe bu, dile kolay; 5 bin yıldır değişiyor. Korumamız için çok uyanık olmamız lazım.

İlber Ortaylı
İZDİHAM
 
 
Milliyet Pazar
15/04/2007