20 Eylül 2021

İKİ ŞİİR

ile izdiham

19. yüzyılın başlarında Yunan isyanının patlak verip sona yaklaştığı bir dönemde Fransız yazar Victor Hugo, bu isyanı desteklemek için ”Mavi Gözlü Yunan Çocuğu” olarak anılagelmiş bir şiir (1828) yazar. Bir sonraki yüzyıla geçildiğinde, 1910 yılında, Fecr-i Ati şairlerinden Emin Bülend; bu şiire karşı Kin şiirini yazmıştır.





ÇOCUK

Türkler geçti burdan, arkalarında harabeler ve matem bırakarak.
Chio, bu şarap adası artık karanlık bir taş yığını oldu.
Chio, çalılıkların gölgesinde.
Chio, kalın ahşaplarını seller vurdu.

Yamaçları, sarayları ve bazen akşamları.
Dans eden bir kızlar korosu artık.
Her yer tenha, ama hayır, kararmış duvarlar daha yakın artık.
Mavi gözlü bir Yunan çocuğu, oturuyor.
Aşağılanmış başını eğerek.
Büyük bir harabenin içinde unutulmuş.
Bir sığınak gibi, destek gibi.
Beyaz bir alıç, bir çiçek gibi.

Ah! Zavallı çocuk, bu keskin kayalıkların içinde yalınayak.
Yazık! Bu mavi gözlerinden akan gözyaşların silinmeli.

Başını yukarı kaldırmak için.
Gökyüzü ve dalga gibi.
Mavi ve heyecanlı gözyaşların.
Sevincin keskin şimşekleri ile oyunları geçer.
Ne istersin güzel çocuk? Sana ne verilmeli?
Seni neşelendirmek ve neşeni geri döndürmek için.

Omuzundaki beyaz düğümler.
Bu zincirlerin aşağılamasına katlanmış olan saçların.
Ve ağlayan güzel yüzünün çevresinde dağılmış.
Söğüt yaprakları gibi.
Kim giderebilir senin bulutlu üzüntülerini?
Hepsi bu karanlık İran sınırlarındaki.

Senin gözlerin gibi mavi olan zambağı alabilmek için mi?
Ya da bu kocaman tuba ağacının meyvesini.
Öyle ki bir atın yüzyıllardır koşmasına rağmen.

Karanlık kalan.
Bana gülümsemek ister misin ahşapların güzel kuşu?
Obuadan daha yumuşak bir sesle şarkı söyleyen.
Ve zilden daha parlak olan…
Ne istersin? Çiçek, güzel bir meyve ya da harika bir kuş?
Dostum dedi Yunan çocuğu, mavi gözlü Yunan çocuğu.
Barut ve mermi istiyorum.

KİN

Göster sema-yı mağribe yüksel de alnını,
Dök kalb-i saf-ı millete feyz-i beyanını!

Al bayrağınla çık, yürü sağken zafer nüma
Bir gün şehit olunca sen, olsun kefen sana!
Ey makber-i muazzam-ı ecdadı titreten,
Düşman sadası, sus, yine yükselme gölgeden!

Kafir! Hilal-i rayet-i İslam’a hürmet et,
Toplar boğar hitabını dağlarda akıbet..!

Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini,
Binlerce can dirilse de nakletse geçmişini!

Garbın cebin-i zalimi affetmedim seni,
Türk’üm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi..!

Ben şurezar-ı kalbimi kinimle süslerim,
Kalbimde bir silah ile ferdayı beklerim.

Kabrinde müsterih uyu ey namdar atam!
Evladının bugünkü adı sade intikam..!,

İZDİHAM